“Farklı seviyelerde de olsa, iyimserlik her zaman vardı.”
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kariyerinin ilk albümleriyle birlikte, kendine has dingin vokalleri ve sakinleştirici etkisi gösteren şarkı yazımıyla hayranı olduğumuz José González, geçtiğimiz ay gerçekleşen One Love Festival kapsamında bir kez daha İstanbul’daki dinleyicilerinin karşısına çıktı. Müziği gibi kendisi de sakin olan İsveçli müzisyenle konserinden hemen önce, son albümü Vestiges & Claws’dan şarkı yazım metotları ve yaptığı cover’lara uzanan bir muhabbete koyulduk.
Bu İstanbul’a ilk gelişin değil.
Evet, önceden Junip’le ve daha öncesinde de birkaç kez solo olarak gelmiştim.
Peki İstanbul’dan hatırladığın ilk şey nedir?
Şehrin kendisi ve arabayla şehre giriş her zaman aklımda yer eden bir görüntü olmuştur. Tepeler ve inanılmaz manzarayla birlikte. Burası kocaman bir şehir ve tabii ki tüm konserler çok iyi geçmişti.
Önceki albümün ve Vestiges & Claws arasında sekiz yıllık bir süre var.
Albümleri genellikle epey yavaş şekilde hazırlıyorum. Her albüm üç senemi alıyor diyebilirim. İlk iki solo albümüm, ardından iki Junip albümü ve şimdi de bu.
Peki senin için bir Junip albümüyle solo albüm için çalışmak arasında ne gibi farklar var?
Junip’le müziği sıfırdan birlikte yaratıyoruz. Sonrasında da yalnız ya da birlikte çalışıyoruz ama işin sırrı, kafamızdaki gitar, klavye ve davuldan oluşan tınıyla alakalı. Ben tek başıma olduğum zaman, yalnızca gitar ve vokaller oluyor. O sıralar hangi türe kendimi yakın hissediyorsam ona odaklanabiliyorum. Genellikle gitara ve parmakla çalma tekniklerine odaklanıyorum ve şarkıları olabildiğince minimal hâle getirmeye çalışıyorum.
Albümlerindeki hissiyatın sürekli değiştiğini rahatlıkla gözlemleyebiliyorum. Sanırım Vestiges & Claws bugüne kadar yaptığın en iyimser ve parlak tınlayan albümün. Bunun sebebi nedir sence?
Sanırım bunun bir kısmı artık ne yapıyor olduğumla ilgili kendimden daha emin bir hâle gelmiş olmam. Bence ilk albümüm biraz daha içine kapanık bir şarkı yazımıyla ortaya çıkmıştı. Daha çok bir sızlanma hissi vardı. O dönemki karakterimi daha çok yansıttığını düşünüyorum. Yeni albüm de benim şu anki hâlimle ilgili daha fazla şey söylüyor. 36 yaşındayım ve odağım kendimle ilgili sızlanmaktansa daha umutlu bakış açılarına kaydı. Ve iyimserlik de farklı seviyelerde olsa da her zaman vardı.
Bana kalırsa diskografinin en içsel albümü de Vestiges & Claws. Örneğin “Open Book” şarkısının sözleri bu fikri destekliyor: “Son zamanlarda kendimi şüphe içinde buldum, kendime her şeyin sebebini sordum, burada ne yapıyorum? Bunların sonunda ne olacak?”
Çok doğrudan yazılmış bir şarkı sözü. Önce müziği sonra da sözleri yazmıştım. Klasik bir şarkı yapmak istemiştim. Bundan önce klişeleri reddediyordum, en azından reddetmeye çabalıyordum. Bu şarkıyla country müziğe benzer bir şeyler yapmak istedim. Açıkça ve doğrudan konuyla alakalı. Bu şarkıyla yapmak istediğim şey buydu. Kişisel tınlıyor, kısmen de kişisel aslında ama yalnız değil. Sanırım birçok insanın kendiyle ilişkilendirebileceği bir şarkı.
Bildiğim kadarıyla albümün büyük kısmını İsveç’teki evinde kaydetmişsin. Biraz albümün hazırlık sürecinden bahseder misin?
Tabii ki. Junip’le turne yapıyor ve televizyon yapımları için müzik hazırlıyordum. Birkaç yıldır demolarla birlikte biriktirdiğim müzikler vardı. Şarkıları evde ve Svenska Grammofon Studio isimli stüdyoda bitirmeye başladım. Orası genellikle vaktimi geçirdiğim stüdyo. Çok ufak bir kurulumla çalışıyordum ve evle stüdyo arasında sürekli gidip geliyordum. Sonrasında evde çalışmanın daha kolay olduğunu fark ettim. Göteborg’un merkezinde ve canları açıp kuşları ve şehri duyabildiğim bir yerde. Şimdi başka bir yere taşındım ve bu yüzden de albüm bir dönemi bitirişimi temsil ediyor gibi hissediyorum.
Kariyerin boyunca Joy Division, Massive Attack, Kylie Minogue gibi isimlerin şarkılarına nefis yorumlar yaptın. Son olarak da Arthur Russell için hazırlanan saygı albümünde bir şarkıyla yer aldım. Yorumladığın şarkı, “This Is How We Walk on the Moon”, benim en sevdiğim Arthur Russell şarkılarından biriydi ve senin yorumun da gerçekten harika. Bir şarkıyı yorumlamak söz konusu olduğu zaman neleri göz önünde bulunduruyorsun?
Son zamanlarda o kadar fazla yorum yapmıyorum. Ama önceden, şarkı yazmakta ağır olduğum için konserler, albümler ve B-yüzleri için yorumlara fazlasıyla ihtiyacım oluyordu. Arthur Russell yorumu, başka birilerinin hazırladığı bir toplama albüm içindi. Bana albümde yer almak isteyip istemeyeceğimi çok erken sordular. Ben de bir arkadaşıma en sevdiği Arthur Russell şarkısını sordum. O da bana “This Is How We Walk on the Moon”u söyledi. Şarkıyı dinledikten sonra aklımda bazı sorular canlandı. Biraz daha düşünmek için zamana ihtiyacım oldu ama sonrasında şarkının farklı bir şekle sokup kendi titreşimlerini de korumak için uygun ve güzel bir şarkı olduğunu düşünmeye başladım. Yine gitara odaklanıyordum ama daha önce parçalarımda hiç yer vermediğim elektronikler, üflemeliler gibi katmanlara da parçada yer verdim. Bunu başka röportajlarımda da söylemiş olabilirim, iki farklı tür albüm olabileceğini düşünüyorum. Sade bir şekilde yalnızca akustik gitarlı bir versiyon mu yoksa daha büyük prodüksiyon içeren bir versiyon mu yapmak istediğimi bilmiyorum. Arthur Russell şarkısı, aklımda bir albüm için canlanan fikre çok yakın bir şekilde tınlıyor.
Bence Vestiges & Claws, aynı şekilde kendi kataloğunun en yüksek tempolu albümü. Sence bu da aklındaki iki farklı tür albüm fikrinin sonucu olarak mı ortaya çıktı?
Evet, kısmen. Demolar üzerinde çalışırken daha çok gitar ve vokalle yetinmeye çalışıyorum. Ama “Let It Carry You”, “Stories” gibi şarkılar aslında tamamen ritmik tabanlı şarkılar. Gitara vurarak bir şeyler denemeye başladım ve sonunda aklımda olan şeyin ortasında kendimi buldum. Ama yine de hâlâ çok minimal şekilde tutmaya özen gösteriyorum, albümde bir davulcu yok. Her şeyi evde yaptım.
Evet, albümün bir kısmını mutfağında kaydettiğini okumuştum!
Evet, Genellikle oturma odamda oturuyor ve şarkı yazıyorum ama kayıtları mutfağımda yapıyorum. Mutfak epey büyük, büyükçe de bir masa var.
Son sorum yine yorumlarla ilgili olacak. Harika bir grup olan the Gutter Twins, senin “Down the Line” şarkına yedi yıl önce nefis bir yorum yapmıştı. Eğer senin şarkılarından birine yorum yapmak üzere bir müzisyen seçebilecek olsaydın bu kim olurdu?
Gerçekten iyi bir şarkıcı olsa güzel olurdu. Mesela Faith Evans ya da onun gibi biri. Az çok blues’a bulaşmış müzisyenlerden biri. Emin değilim ama Faith Evans bence iyi olabilirdi.