Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

ÖNCEKİ Fotoğraf ve alıntılarla 10 günlük RBMA Radio İstanbul serüveni SONRAKİ Tereddüt’ten ilhamla: Türkiye sinemasından 10 unutulmaz kadın karakter

Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Dokusal ve sürükleyici ses bütünleri: Oliver Coates
Yazı: Cem Kayıran – İllüstrasyon: Barış Şehri

Londra’da yaşayan ve Royal Philharmonic Society tarafından verilen prestijli Genç Sanatçı ödülünü kazanan Oliver Coates, kariyeri boyunca birçok farklı disiplinden ilham verici sanatçılarla etkileyici projelere imza attı. İkinci solo albümü olan Upstepping’i bu yıl PRAH etiketiyle servis eden Coates, geçtiğimiz günlerde de yine aynı plak şirketinden çıkan Remain Calm isimli albümde Mica Levi’yle birlikte dokusal ve yenilikçi bir yaklaşımla yazılmış on üç şarkıyı dinleyicilerine sundu.

Çellist, besteci ve prodüktör olan Coates, sıra dışı şarkı yapıları ve atmosferik kurgulardan etkilenen dinleyiciler için heyecan verici işler yapıyor. Birçok farklı türe verilebilecek referanslarla tanımlanabilecek olan son albüm Upstepping, tamamen özgün bir karışım barındırmasıyla hakkında herhangi bir janr ile betimleme yapmayı anlamsız kılıyor. Baştan sona etkileyici detaylarla bezeli Upstepping, yılın en çarpıcı albümlerinden biri şüphesiz. Daha önce Jonny Greenwood, Leo Abrahams ve London Contemporary Orchestra gibi farklı disiplinlerden müzisyen, sanatçı ve orkestralarla birçok üretim yapan Oliver Coates’un önümüzdeki dönemlerde yapacakları şimdiden büyük merak uyandırıyor.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Boğulma noktası: Noyades
Yazı: Utr – İllüstrasyon: Türksen Kızıl

Müzik janralarının evrimleşmesi, bazı formları bize unutturmuş gibi gelir. Nüveler üst üste biner ve o heyecanı sadece o döneme ait hisseder insan. Dönemimizdeki müzisyenler geçmiş arayışlarından sıyrılıp onları evrimleştirmeye yönelse de eski tadı arayan kulaklar yeniliklere kimi zaman kapalı olabilir. Neredeyse kaybolmuş ve özlenen stoner rock, acid rock ve psikedelik rock için yas tuttuğumuz bu günlerde Lyon’dan çıkan üç kafadar kendi isimleri gibi bu üzüntüde bizi “boğulmaya” davet ediyor.

2015 yılında Fransa’nın bağımsız plak şirketi S.K Records’tan çıkardıkları üç parçalık EP ile startı verdi Noyades. Cyril Meysson,Vince Van Cuny ve Jessy Ensenat’tan oluşan grup geçtiğimiz aylarda Go Fast albümünü yayınladı. Her parça ayrı bir macerayı anlatıyor. Yedi parçalık yolculukta “Réplique” ile sizi yinelemelere ve matematiksel gürültüye çeken Noyades, “Bear Rider” ile vahşi saldırılara maruz bırakacak. “Sidi Abderrahman” ve “Mevlana” gibi parçaları da amansız şaman ayinlerine davet eder gibi. “Reflects” parçasındaki davul, bas ve gitarın kararlığı ve yüksek psikedelik tonlar yolculuğunuzun sonunda sizi çöle atıyor. Göreceğiniz halüsinasyonlar Noyades’in sizi boğup bıraktığı yansımalardır.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Dinamik, komplike ve aynı zamanda dingin: Big Dead
Yazı: Busen Dostgül – İllüstrasyon: Furkan ‘Nuka’ Birgün

2009’da altı kişi olarak yola çıkan Big Dead, şimdilerde beş kişilik kadrosu ile karşımızda. Yayınladıkları her kayıtlarında ritmik oyunlara olan düşkünlüklerini rahatça anlayabileceğiniz Big Dead’in bu sene yayınlanan Shell isimli EP’sinde yer alan parça “Sad Machine”, grubun Avustralya’nın en önemli radyolarından Triple J tarafından da fark edilmesini sağlamıştı. “Sad Machine”in lokal yönetmenlerden olan Kate O’Sullivan tarafından yönetilmiş, oldukça soğukkanlı bir klibi olduğunu da söyleyeyim.

Brisbane çıkışlı Big Dead’in post-rock temelli parçalarında zaman zaman Avustralyalı bir gruptan beklemeyeceğiniz bir enstrüman olan klarneti duymak, grubun müziğine dinleyeni yaklaştıran ve merak uyandıran bir hava katıyor. Jaga Jazzist dinamikliğinde, Thom Yorke dinginliğinde ve şu sıralar Avustralya turnesi kapsamında ön grubu da oldukları Tortoise komplikeliğinde olan Big Dead’e mutlaka kulak verin.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Yaşça Genç, Fikirce Olgun: Palace
Yazı: Kaan Ertaş – İllüstrasyon: Enes Diriğ

2014’te Lost in the Night ve 2015’te Chase the Light EP’leriyle (kendilerinin de asla beklemediklerini belirttikleri) dikkat çekici bir ilgiye adeta savrulmuş olan Palace, Londralı yeniyetme bir dörtlü. Bu grubu, her gün yenisi türeyen yüzlerce indie rock grubundan ayıran bir şey var: Palace tarzını buldu ve eserlerini de bu sesin ışığında, şarkılardaki gevşekliğin zıttı bir üretkenlikle yapıyor.

Grubun ilk albümü So Long Forever’a sükûnet hakim. Grup üyelerinin hiçbiri, ergenlikten kalma fırlama duygulara kapılmıyor; kimsenin acelesi yok. Aksine, Leo Wyndham’ın tenor vokalleri ile Rupert Turner’ın tiz, ağır reverb’e boğulmuş gitarı dinleyiciye dinginlik duygusu aktarırken muazzam bir hacim hissi yaratıyor. Grubun müziğinde Coldplay’in ilk günlerinden ve Doves’tan esintiler bulmak mümkün. “Break The Silence”taki davulun kick vuruşları, kalp atışlarınızı hızlandırırken “Live Well”, geçirdiğiniz karanlık zamanların ardından kendinizi güzel günlerin akışına bırakmanız gerektiğini neşeli bir dille söylüyor; “It’s Over” ise “Live Well” kadar iyimser olamıyor. Palace, bu albümle dinleyicisini düşünceye itiyor, ittiği kadar da umut veriyor.

ÖNCEKİ Fotoğraf ve alıntılarla 10 günlük RBMA Radio İstanbul serüveni SONRAKİ Tereddüt’ten ilhamla: Türkiye sinemasından 10 unutulmaz kadın karakter
Bu yazıyı paylaş