Sesi cilaladım abi, ruhuna ne yapalım? Farklı açılarıyla “reissue” akımı

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Sesi cilaladım abi, ruhuna ne yapalım? Farklı açılarıyla “reissue” akımı

Yazı-Röp Cem Kayıran, İllüstrasyon Bülent Gültek
ÖNCEKİ Elif Key ve Şebnem Bozoklu - Gtalk’ta 5 çayı sohbeti SONRAKİ Ergenlik yılları: Damon & Naomi

Yalnızca eski albümleri yeniden basma maksadıyla çalışan birçok plak şirketiyle karşılaştığımız bugünün ortamında reissue nedir, ne değildir mevzuunu yerel sahneden çeşitli konuklara sorarak masaya yatırdık.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Müzik endüstrisi ve kayıt teknolojilerinde geçtiğimiz 15-20 yıl içerisinde yaşanan değişiklikler, günümüzde plak şirketlerini farklı albüm yayınlama metotları arayışlarına sürükledi. Albümleri, yanlarında bonus DVD’ler, ekstra şarkılar, remiksler, posterler gibi eklentilerle yayınlayarak daha görkemli şekilde sunmaya özen gösteren plak şirketleri, bunun aslında kataloglarında yer alan eski albümleri de piyasaya bir kez daha sunmak için çekici bir yöntem olduğunu kısa sürede keşfetti. Öyle ki, günümüzde sadece eski albümleri yeniden basmak için kurulmuş plak şirketleriyle karşılaşmak bile mümkün.

Söz konusu yeniden basım albümler, dünya genelinde reissue kelimesiyle tanımlanıyor. Bu tâbir sadece müzik piyasasında kullanılmıyor. Sinema filmleri ve kitaplar da benzer şekillerde, çeşitli eklentilerle genişletilmiş olarak yeniden karşımıza çıkıyor. Özellikle 2010’larla birlikte plak dükkânlarında ve müzik listelerinde gözle görülür bir şekilde reissue albümlerin arttığını gözlemliyoruz. Her geçen hafta, hayatınızda bir şekilde yer etmiş bir nostaljik albüm daha, yanında sürpriz kayıtlar ve cilalanmış bir sesle karşımıza çıkıyor. Reissue yayınların günümüzde bu denli yaygınlaşmış olmasınınsa hem teknik hem maddi hem de manevi gerekliliklerden kaynaklandığını söyleyebiliriz.

Bu dosyada da reissue akımını farklı açılardan ve yerli müzik sahnesinden farklı figürlerin görüşlerine danışarak ele alıyoruz.

Image

Reissue akımını doğuran teknik durumlar
Gerek yeni kayıt teknolojileri gerek yeni müzik dinleme metotları ve bunların sonucunda ortaya çıkan yeni formatlar, eski dönemlerde yapılmış olan kayıtların yeniden elden geçirilmesine, bugünün teknolojisine ve daha da önemlisi standartlarına uygun hâle getirilmesine sebep oldu. Özellikle albümlerin mastering aşamalarında yaşanan teknolojik devrimler, kayıtların her ortamda belli bir kalitenin üzerinde duyulabilmesine vesile oldu. Bununla birlikte de remastered (yeniden mastering’i yapılmış) albümler yayınlanmaya başladı. Dijital olarak yapılan müdahalelerle, çok daha cilalı ve genel algıya göre doğru duyulan ama aslında 1960’lı, 70’li yıllarda kaydedilmiş albümler dinlemeye başladık.

Dünya genelinde de müzik dinleyicilerinin yeniden elden geçirilmiş bu kayıtlara karşı hem sevgi hem nefret beslediğinden bahsetmek mümkün. Öyle ki dinledikleri müzikte o döneme ait izler arayan dinleyiciler, sevdikleri albümlerin yenilenmiş hâllerine ısınamadılar, hattâ ısınmayı reddettiler. Birkaç örnek dışında reissue albümlerin, koleksiyonerlerin ilgisini çekmesine rağmen genellikle beklenen satış rakamlarına ulaşmamasındaki ana sebep de bu. 

Kronovox Archives’ın kurucusu Sarp Keskiner’i geçtiğimiz aylarda Bant Mag. sayfalarında ağırladığımız zaman da, müziğin için de dönemleri duyabilmenin gücünden bahsetmişti. Reissue yayınlarla ilgili düşüncelerini sorduğumuzda da yeniden basılan bu albümlerin, artık başka albümler olduğunu düşündüğünü dile getiriyor Keskiner:

“Reissue, her ne kadar 'yeniden basım' anlamına gelen bir terimse de pazarlama stratejileri gereği, plak şirketleri her yeniden basıma başka unsurlar eklemeyi, yeni sonik numaralar çekmeyi neredeyse marifet biliyor. Bu edimin yol açtığı en önemli sonuç, sonik anlamda albümün orijinal dokusunun çoğunlukla ortadan kaldırılması. 'Daha mükemmel tınlıyor', 'Yeni miks ile detaylar daha net ortaya çıkmış' gibi avantaj görünen / avantaj olarak alıcıya sunulan durumlar, aslında kaydedildiği zamanın özelliklerini taşıyan albümün bir tür replikasını satın almamıza yol açıyor. Bunlara ek olarak, orijinal albümde yer almayan parçalara, ek ürünlere sahip olmak bence oldukça hoş ama kabul etmek gerekir ki, o albümün ilk tasarlandığı hâlden başka bir ürünü edinmiş oluyoruz.

Türkiye’de 70’li yıllarda yayınlanmış Edip Akbayram, Barış Manço, Erkin Koray gibi isimlerin albümleri de reissue akımıyla yeniden piyasaya sürüldü. Hattâ bir kısmı yabancı plak şirketleri tarafından basıldı, dağıtıldı. Bu albümlere nazaran daha yakın geçmişte yayınlanmış albümlerin teknik olarak yeniden elden geçirilerek yayınlanmasıysa henüz ülkemizde pek yaygın değil.

Replikas’ın 2013 yılında yayınlanan Box Set’i, yeni ve enstrümantal bir EP’nin yanısıra grubun kataloğunun ilk iki albüm Köledoyuran ve Dadaruhi’nin de remastered versiyonlarını barındırıyordu. Grubun gitaristi ve aynı zamanda ses mühendisi olan Barkın Engin, Türkiye’de mastering standartlarının 2000’li yılların ortalarına kadar global düzeye ulaşmamış olduğuna işaret ediyor:

Temel sebepleri albümün tınısını günümüz ses teknolojileri perspektifinden revize etmek ve bir yandan da albümü hatırlatmak olarak özetleyebiliriz. Hemen hemen her yeni basımın tekrar mastering işlemine girdiğini biliyoruz. Albüm prodüksiyonu zamanında karşılaşılan bütçe sorunları ve bundan kaynaklanan teknik imkânsızlıkları bertaraf etme şansı verdiği gibi, dinleme araç ve formatlarının sürekli değiştiği bir dönemde albüme kalıcı olma şansı da verebiliyor. Bu durum Türkiye için oldukça önemli, keza 2000li yılların ortalarına kadar global standartlarda bir mastering işlemi (yurtdışına yollanmadığı takdirde) olamadığı için bu güncellemeye ihtiyaç duyan çok fazla kayıt var. Replikas’ın ilk iki albümünün yeniden basılmasındaki ana motivasyon da budur.

Plak şirketleri açısından reissue’lar
Reissue yayınlarının bir akıma dönüşmesinde ve belki de her yıl yeni albümler kadar yeniden basımların da karşımıza çıkıyor olmasında en önemli rollerden biri plak şirketlerine ait. Özellikle ana akım ve büyük plak şirketleri, kısa sürede reissue yayınların kendileri için daha kolay bir pazar sunduğunu kavradı. Virgin, Parlophone, Elektra gibi köklü ve büyük plak şirketleri, kendi kataloglarından vakti zamanında çok iyi satış rakamlarına ulaşmış albümleri, birkaç eklentiyle birlikte yeniden yayınladı. Özellikle albümlerin yıldönümleri, Record Store Day etkinlikleri, müzisyen ölümleri vb. zamanlamalarla reissue albümlerin rastlanırlığı hızla arttı.

Yeniden yayınlanan albümler zaman zaman kült grupların kült albümleri olduğu gibi, çeşitli müzisyenlerin demo kayıtları da albümleştirilerek yayınlanmaya başladı. Metallica, Fugazi, Green Day gibi gruplar, yakın zamanda grubun erken dönemlerinde yapılmış demo kayıtları ile karşımıza çıktılar.

Konserlerden ve kayıtlardan görüntüler, özel olarak düzenlenmiş kapaklar, o dönem yapılıp yayınlanmamış kayıtlar gibi eklentilerle, yıllar önce yayınlanmış albümleri piyasaya bir kez daha sürmek, plak şirketleri için riskli bir hamle olmaktan çıkalı epey oluyor. İstanbul’un en yeni plak dükkânlarından Velvet Indieground’un kurucusu Seogu Lee, bu durumun plak şirketlerini yeni gruplar keşfetmekten alıkoyduğunu düşünüyor:

Büyük plak şirketleri için, müzik sektörü şu an hiçbir zaman olmadığı gibi. Yeni bir grup keşfetmeye çalışmalarına gerek yok. Yeni bir sanatçının albümünü yayınlamak için ortak zeminde buluşmak her geçen gün zorlaşıyor. Bağımsız plak şirketleri içinse yeni sanatçıları yayınlamak ve tanıtmak, büyük plak şirketlerine göre daha masraflı oluyor. Daha da kötüsü, bugün baskın olan bir müzik türü yok. Bu sebeple onlar da kolay yolu seçiyor: eski katalogları gençleştirmek! Bu aynı zamanda bizim bir tür çöp yığını görüyor olmamızın sebebi. Diğer taraftan baktığınızda, bu müziğin çeşitliliği açısından bir tür lütuf. Ama bizi neyin beklediğini kim bilebilir ki?

Lee’nin parmak bastığı bağımsız plak şirketlerinin bu piyasada var olma çabası, reissue albümlerin yaygınlaşmasıyla epey zorlaşmış bir çaba hâlini aldı. Müziğin fiziksel olarak satın alımlarının son yıllarda iyice düşmesi ve müziğin internet üzerinden tüketilen bir hâle bürünmesi, birçok bağımsız plak şirketini dijital şekilde form bulmaya itiyor. Piyasaya sürülen reissue albümlerin, alıcı sayısını arttırmak adına plak şirketleri tarafından eklenen bonus materyaller de, aynı piyasada var olmaya çalışan bağımsız şirketlerin bir başka büyük sıkıntısı hâline geliyor.

Kapanmış olan plak şirketleri ve Vinyl Vaults
İşin plak şirketleri boyutunu yalnızca bağımsız ve ana akım plak şirketleri üzerinden ele almak da hata olur. Zira, yeniden yayınlanan bu albümlerin büyük kısmı şu anda aktif olmayan şirketler tarafından basılmış. Özellikle Afrika, Orta Asya gibi bölgelerden eski zamanlarda çıkan müziklerin, Avrupa ve Amerika’nın ilgisini toplamasıyla birlikte, birçok plak şirketinin buralardan reissue’lar yaptığını görüyoruz. Örneğin bir web sitesi olarak yayına başlayıp sonradan plak şirketine dönüşen, ismiyle yaptığı işleri net bir şekilde özetleyen Awesome Tapes From Africa, 1994 yılında Gana’da yayınlanmış Ata Kak albümlerini yeniden basıyor.

Amerika’nın en köklü plak dükkânlarından biri olan Amoeba Music’in üç yıldır aktif olan Vinyl Vaults platformu da yine bu açıdan bakıldığında çok sıkıntılı duruyor. Özellikle 60’lı yıllara dayanan ve kendi tanımlarıyla bulunması kolay olmayan ve nadir albümlerin plak kayıtlarını dijital olarak bu platformda yayınlayan ve satışa çıkaran Amoeba Music, kısa sürede hem ilgi hem tepki topladı. Yayınladığı kayıtların büyük kısmında telif ve künye bilgilerine de yer veren Amoeba, kimi kayıtları yayınlayan plak şirketlerine, müzisyenlere ya da telif sahiplerine ulaşamamasına rağmen Vinyl Vaults sitesinde yayınlamakta bir sorun görmemişti. Bu durumda söz konusu albüm ya da şarkılar üzerinden elde edilecek kazancın, kayıtlarda hak sahibi olan kişiye ulaşamadığı bir durum ortaya çıkıyor. Konuyla ilgili The Variety dergisine bir röportaj veren Amoeba ortaklarından Jon Henderson, ulaşamadıkları müzisyen ya da plak şirketlerinin paralarını emanet bir hesapta tuttuklarını ve söz konusu kayıtların muhataplarının kendilerine ulaşmaları durumunda ödemelerinin yapılacağını söylemişti. Bu durum kısa sürede büyük yankı uyandırmış ve çeşitli plak şirketi sahiplerinden, Amoeba’nın kendilerine ulaşmadan albümlerini Vinyl Vaults’ta satışa çıkardığı yönünde iddialar gelmişti. O dönem bu konuda haber yapan çoğu dergiye açıklama yapmaktan kaçınan Amoeba, birkaç plak şirketiyle mahkemelik olmuştu.

Koleksiyonerler için reissue albümlerin önemi
Özellikle plak koleksiyoncuları için reissue albümler ilginç anlamlar taşıyor. Kimisi kendi arşivinde hem yeni hem orijinal baskılarına yer vermeyi tercih ediyor, kimisi sadece orijinal baskılarla ilgileniyor. Çok eski dönemlerde sınırlı şekilde basılmış albümlerin kopyalarını bulmak her zaman zor. Dünyanın çeşitli uçlarından albümleri yeniden basan plak şirketleri, çoğu genç koleksiyoncunun favorisi olmuş durumda. Bir de tabii kaset ve CD’lerin hegemonyasında plak olarak çok az sayıda basılmış kimi albümleri yeniden plak olarak basan ve koleksiyonerleri mutlu eden plak şirketleri var. Örneğin Thrill Jockey, yirminci yıldönümünde Tortoise, Sam Prekop, Trans Am gibi isimlerin plaklarını yeniden basınca, bir kez daha bizden takdir kazanmıştı.

Ayrıca bir şekilde müziği fiziksel olarak satın alıyorsanız, kapakları ve yanında çıkan ekstra ürünleriyle de ilgileniyorsunuz demektir. Şüphe yok ki reissue albümler de bu anlamda koleksiyonerlere bir dolu güzellik vaat ediyor. Toplam 70 şarkıdan oluşan Nirvana’nın In Utero’sunun 20. yıl özel baskısı, fotoğraf ve grubun aldığı notlardan oluşan kitap ve posterli özel setiyle her Nirvana hayranının ağzını sulandırmıştı.

İstanbul’da plak kültürünü hareketlendirmek adına aktif şekilde çalışan kişilerden biri olan Kontra Plak’ın kurucusu Okan Aydın’a göre de reissue albümlerde koleksiyonerleri en çok etkileyen unsurlardan biri bu bonus materyaller:

“Plakla ilgili pek çok başlık gibi yeni baskı plaklar konusu da teferruatlı ve zaman zaman tartışılan bir hadise. Koleksiyonerlerin büyük çoğunluğu albümlerin ilk-orijinal baskılarını kovalar, bu net. Özellikle tekrar basımı yapılmayan ve nadir bulunan plaklar için ciddi paralar ödenir, pazarlıklar yapılır. Yeniden basım plaklarda ise şöyle bir genel ayrım yapılabilir; orijinaline sadık kalınarak çeşitli nedenlerden ötürü tekrar basılan plaklar ve birtakım ilaveler içerecek şekilde yeniden basılan plaklar. Bu ilavelerden kasıt bazen ekstra bir parça, bazen ekstra notlar, bir poster, vesaire olabilir. Bu tip baskılar da genelde farklı bir edisyon oldukları için koleksiyonerlerin ilgisini çekebilir. Öte yandan piyasada zor bulunan ve dolayısıyla rayici yüksek plakları satın alamayan müzikseverler için de bu yeni baskılar, sevdikleri sanatçının müziğini plaktan dinleme şansı tanıdıkları için önemlidir. Bazı plak şirketleri sadece bu tip yeni baskı plaklar yayınlıyor. Bunların bir kısmı daha özenli ve iyi baskılara sahipken, bir kısmı biraz daha ekonomik olmak adına kaliteden ödün verebiliyor.

Aynı albümün hem orijinalini hem reissue’sunu aynı anda karşısında bulan koleksiyonerin işi de aslında biraz zor. Çünkü ciddi bir fiyat farkı söz konusu. Orijinal basım plaklar bulunurluğu kadar satın alınabilirliği de zor olan plaklar tabii ki de. Balkaymak DJ duosunun bir üyesi, radyocu ve plak koleksiyoneri olan Fırat Sezgin, koleksiyonunda arşivciliği ön plana aldığını belirtiyor. Bu anlamda reissue plaklara da bir hayli ilgi duyan Sezgin’e göre reissue plaklar küçük görülüyor.

Reissue albümleri hipster ya da çok parası olan koleksiyonerler tarafından küçük görülür. Bir hile gibi Bu koleksiyon sahibi kişinin koleksiyonu neden yaptığına bağlı olan bir durum. Ben açıkçası arşivci kafasıyla bakıyorum koleksiyonuma. Nükleer savaş çıksa dünyada ve tüm arşivler, internet dataları falan hepsi gitse, geriye kalan insan nesline kalsın diye kültürel olarak önemli olan müziklerin en güzellerini ve en ‘önemli’lerini biriktirmeye çalışıyorum. Düzgün arşivcinin aklından böyle şeyler geçer herhâlde. Bu yüzden şimdi ben zor bulunan Arap caz plağına 250 pound vereceğime, Jazzman’in çıkardığı reissue’yu 20 dolara alırım. İki kuralım var. Birincisi plak şirketine ne kadar güvendiğin. Çünkü plak şirketinin araştırmasını yapıp çok temiz bir kayıt bulduğuna emin olman lâzım. İkincisi de albümün antropolojik değer taşıyan bir groove’u ya da antropolojik temsili olup olmadığı.

ÖNCEKİ Elif Key ve Şebnem Bozoklu - Gtalk’ta 5 çayı sohbeti SONRAKİ Ergenlik yılları: Damon & Naomi
Bu yazıyı paylaş