İran’da bir vampir güzellemesi: A Girl Walks Home Alone At Night

Bu yazıyı paylaş
İçerik

İran’da bir vampir güzellemesi: A Girl Walks Home Alone At Night

Yazı: Melikşah Altuntaş, İllüstrasyon: Can Çetinkaya
ÖNCEKİ Leş popçu Klaustro’nun elektronik ruh birliği: Beyhude SONRAKİ Hal Hartley dünyasından 10 unutulmaz karakter

İran asıllı bir aileden gelen ve Kaliforniyalı bir kaykaycı olan Ana Lily Amirpour’un bir dizi kısa filmin ardından çektiği ilk uzun metrajlı filmi A Girl Walks Home Alone at Night, yaklaşık bir yıldır dünyanın dört bir yanındaki festivallerde kapı pencere yıkmasının ardından, bu ay bizde de gösterime giren, tarihteki ilk İran vampir western’i!

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

TARİFİ İMKANSIZ BİR FİLMİN MÜMKÜNÜ
Kısa metrajlı filmleriyle çeşitli festivallerden ödüllerle ayrılmış ve pek çoğunda gösterim hakkı kazanmış Californialı sinemacı Ana Lily Amirpour, uzun zamandır tasarladığı ve gerçekleştirmeye uğraştığı ilk uzun metrajlı filminin hazırlıklarını sürdürürken bir yandan da etrafındakilere ve potansiyel yapımcılara filmini anlatmaya uğraşır.

Amirpour’un bu film fikri, tek cümleyle kendini anlatan filmlerden biri, bu muhakkak, ama o tek cümle ortalama bir film yapımcısını dehşete düşürmeye ve saniyesinde geri bastırmaya yeter de artar bile: Amirpour, İran’da geçen siyah-beyaz bir vampir filmi çekmek istiyor ve mümkünse western alt türüyle flört ederek…

Kâğıt üstünde son derece ayrıksı görünen bu fikir, elbette hakkını verebilecek bir yönetmenin elinde parlayabilecek bir maden de aynı zamanda. Ki Amirpour’un durumu özelinde durum bundan çok da farklı olmuyor neyse ki. Filmin çok sayıdaki yapımcı ve ortak yapımcılarının arasına, kısa süre sonra (Aminpour’un birtakım kısa filmlerini görmüş ve bu ilk uzun metrajının da senaryosunu okuyup çok sevmiş olan) Elijah Wood da eklenince filmin çekim aşaması için gerekli tüm kısımlar hâllolmuş oluyor ve Amirpour nihayet Motor! diyor.

KULAKTAN KULAĞA YAYILAN BİR FESTİVAL HİTİ
Kısa sürede çekimleri gerçekleştiren Amirpour, tamamı İran’da ıssız ve harap sokak, cadde, tarla ve evlerde geçen senaryosunu California’da Taft’ta tamamladıktan sonra filmin kurgusuna girişiliyor. Hızla kulaktan kulağa yayılan ve festival programcılarının kulağına kadar ulaşan film, henüz ilk festival gösteriminde infial yaratıyor ve kısa sürede dünyanın dört bir yanında festivalleri turlayan bir bağımsız hite dönüşüyor.

Bağımsız Ruh Ödülleri’ne iki dalda birden aday olan A Girl Walks Home Alone at Night, Gotham Ödülleri’nde de yılın en iyi çıkış yapan yönetmeni ödülünü getiriyor Aminpour’a. Yurtiçi ve yurtdışında sayısız gösterim ve soru-cevapla geçen yaklaşık altı aylık süreç sonunda Amirpour yeni filminin hazırlıklarına başlıyor bile. Bu sırada film bizde de geçtiğimiz şubat ayındaki !f İstanbul’da seyirci karşısına çıkıyor ve festivalin bu yılki en sevilen filmlerinden birine dönüşüyor.

FİLMİN GİZLİ YILDIZI: MAŞUKA
İran’ın hayalî bir gizemli kasabası olan Bad City’de yalnız başına dolanarak birtakım aymazları avlayan, Lionel Ritchie hayranı genç bir vampir hanım kızımızı merkezine alarak akan hikâye, isimsiz kahramanımızın yolunun, babasıyla yaşayan ufak suçların adamı Arash’la kesişmesiyle beraber yaşananları konu alıyor.

Her ne kadar senaryo kurgusu ve hikâyenin kurduğu suç ve ceza çatışmasının yolu artık pek çok filmde örneğini gördüğümüz bazı klişelerden geçse de A Girl…’ü tümüyle özgün bir filme dönüştüren çok sayıda unsur var. Bunların başında kuşkusuz, en gergin anlarda bile perdede arz-ı endam etmesiyle birlikte ortama sinir bozucu bir YouTube videosu hissiyatı katarak, perde karşısındaki tüm ciddiyetimizi alaylı bir rüzgâra kaptıran sevimli kedi Maşuka var. Özellikle final sahnesine varan yolda neredeyse filmin üç baş karakterinden birine dönüşen bu absürt canlı, sinema tarihinin en özel evcil hayvanları arasına şimdiden girdi.

SES BANDINDA ÂDETA BİR DÜNYA MARKASI
Kadına karşı bastırılmış öfke ve şiddet eğilimi ve kendinden farklı olana tahammülsüzlük gibi meseleleri, keskin bir mizah ve şirin bir romans üzerinden sessizce tartışan film, büyük cümleler kurmak ve meselesini haykırarak anlatmaktan itinayla kaçındıkça seyir zevki bir kat daha artıyor. Tüm bunlara muazzam bir uyumla eşlik eden ses bandı ise çok satacak ve kült bir klasiğe dönüşmesi kesin gibi görünen bir albümü müjdeliyor. Filmin müziklerini de en az filmin kendisi kadar sevip baş tacı eden seyircilerin sayısı azımsanmayacak kadar fazla zira.

Tüm bunları üst üste koyduğumuzda rahatça söyleyebiliriz ki, son zamanların en heyecan verici filmlerinden biriyle karşı karşıyayız. Bundan onyıllar sonra özellikle çağının gençleri tarafından göklere çıkarılması nedeniyle kült mertebesine ulaşan filmler arasında adını anma ihtimalimizin epey yüksek göründüğü bu tekinsiz seyirliği vizyonda yakalamak ve tadını beyazperdede çıkarmakta fayda var.

ÖNCEKİ Leş popçu Klaustro’nun elektronik ruh birliği: Beyhude SONRAKİ Hal Hartley dünyasından 10 unutulmaz karakter
Bu yazıyı paylaş