Amerika’yı sarsan belgesel The Jinx ve beraberinde gelen etik tartışmalar

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Amerika’yı sarsan belgesel The Jinx ve beraberinde gelen etik tartışmalar

Yazı: Sevgi Yüksel
ÖNCEKİ Belgesel sınırlarını zorlayacak bir gazetecilik başarısı: Citizenfour SONRAKİ 34. İstanbul Film Festivali’ne özel festival günlüğü

HBO’da geçtiğimiz ay sona eren ve Amerika’da yarattığı etik tartışmalarla gündeme bomba gibi düşen The Jinx: The Life and Deaths of Robert Durst, 70’lerden geçtiğimiz haftalara kadar uzanan bir dizi cinayetin potansiyel müsebbibini izliyor. 

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bir adam ve üç cinayet. 30 yılı aşan gizem dolu bir hikâye. HBO’da gösterilen  Andrew Jarecki’nin altı bölümlük belgesel dizisi, The Jinx, Robert Durst ve onun etrafında gerçekleşen üç ölümle ilgili. Amerika’da bir fenomen hâline gelen yapıma duyulan ilgi, final bölümü yayınlanmadan önceki gün Durst’ün cinayet zanlısı olarak tutuklanmasıyla bambaşka bir boyuta ulaştı. Araştırmacı gazetecilik, film, polis soruşturması ve yasal süreç bir anda iç içe geçti. Büyük bir trajedi üzerine kurulu olsa da, bir yandan binlerce etik soruyla cebelleşsek de, yepyeni bir televizyon zevki bizi bekliyor.

Image

Çok kısa bir özet geçersek, New York’un emlak zengini ailelerinden birinin en büyük oğlu Robert Durst, 1973’te mütevazı bir aileden gelen Kathleen McCormack ile evlenir. Rob aile şirketinden ve Manhattan’dan uzaklaşmak ister ve mutlu çift Vermont’ta kendilerine basit bir hayat kurar. Zaman içinde mükemmel ilişki bozulur. Rob aile şirketine geri döner ve Kathie de Rob’dan ayrı bir hayat tasarlamaya başlar, tıp fakültesine yazılır. Bu çatışmanın ortasında Kathie, 1982 yılında, hiç bir iz bırakmadan yok olur. Kathie’ye ne olduğu bugüne dek hâlâ tam olarak bilinemiyor. Kathie’nin kayboluşuyla ilgili Rob’dan şüphenilse bile kanıt bulunamaz. Kathie’nin kayboluşundan sonraki haftalarda ve yıllarda Rob’un en büyük destekçisi eski bir mafya liderinin kızı olan okul arkadaşı Susan Berman’dır.

18 yıl ileri atlıyoruz. Bu sırada Rob Durst şirketlerinin varisi olma hakkını küçük kardeşine kaybeder. Bir tüyo üzerine Kathie soruşturması polis tarafından tekrar başlatılır. Bu sefer polis Susan’la görüşmeye karar verir. Ama, buna sadece birkaç hafta kala, 2000’de Susan evinde ölü bulunur. Yine Rob’dan şüphelenilir ama kanıt yoktur. Rob, bu noktada New York’tan ayrılır. Texas’ta küçük bir kasabada başka bir isim altında dilsiz bir kadın gibi yaşamaya başlar. Ta ki 2001’de komşusu Morris Black’in vücudu parçalara bölünmüş şekilde bulunmasına kadar. Bu sefer Rob’un yaptığı kesindir. Ama avukatlar jüriyi bir şekilde meşru müdafaa olduğuna ikna eder.

Image

Olaylar zinciri tanıdık geliyorsa , Jarecki’nin 2010 yapımı filmi All Good Things’i düşünüyor olabilirsiniz. Filmde isimler farklı ama Rob’u Ryan Gosling, Kathie’yi ise Kirsten Dunst oynuyor. The Jinx’in ortaya çıkış hikâyesi bu filmle başlıyor. Jarecki, hepimiz gibi bu gizem dolu hikâyeyi kafasından atamıyor ve özünde Rob’u anlamaya çalıştığı bir film yapıyor. Rob, All Good Things’i izledikten sonra etkileniyor ve Jarecki’yi arayıp konuşmaya hazır olduğunu söylüyor. The Jinx’in yapımı aslında bu şekilde başlıyor. 30 yıl sonra Robert Durst’ün ilk röportajı. Ama tabii film bundan çok daha fazlası. 

Filmi özel kılan, en azından benim için, öncelikle Rob’u tanımak. Ben de birçokları gibi, üç kişinin de Rob tarafından öldürüldüğünü düşünüyorum. Film gerçek bir psikopatın aklının nasıl çalıştığına şahit olmaktan alınan tedirgin bir zevk veriyor. Rob görünürde garip bir şekilde tatlı bir adam. Yaptıklarında, söylediklerinde sanki gizli bir mantık var. Röportajları dinlerken bazı anlarda Rob’u samimi ve içten yaşlı bir adam gibi görmemek imkânsız. Kathie’nin kaybolduğu geceyle ilgili polise söylediği yalanların bazılarını masum bir insanın rahatlığı içinde itiraf ediyor. Benzer bir şekilde, Morris Black cinayeti için mahkemedeyken jüriye tüm gerçekleri açıklamadığını kabul ediyor. Sonra alaycı bir şekilde “Kim ne zaman tüm gerçeği söyler ki?” diye soruyor. Böyle anlarda her şey tersini söylese bile, Rob’un masum olabileceğine inanmak istiyoruz. İzleyici olarak bizi bile kandırabilmesinde inanılmaz bir durum var.

Rob’la ilgili gizem dolu bambaşka bir soru da yaptıklarını neden yaptığı. Neden polisten kaçarken ve cebinde 500 dolar varken, marketten 5 dolarlık bir şey çalıyor? Neden bu filmin yapılmasına ön ayak oluyor? Neden röportaj arasında bu üç kişiyi öldürmüş gibi konuşuyor? Film bunlarla ilgili birçok ipucuyla dolu. Filmi izlerken çözmeye çalıştığımız asıl bulmaca bu. Geçen haftalarda tutuklandıktan sonra polis arabasında çekilmiş turuncu cezaevi kıyafetleri içinde Rob'un bir fotoğrafı yayımlandı. Hâlinden pek memnun görünüyor, kameraya doğrudan gülümsüyor. Kendisini içine soktuğu bu durumdan da mı kurtulabileceğini düşünüyor? Onun da hayatta oynadığı oyun bu mu?

Film 30 yıl önce yaşanan olayları konu alsa bile, aslında çok daha büyüyecek bir hikâyenin bir anlık resmini çekiyor. Rob’un tutuklanmasının filmde ortaya çıkan yeni delillerle ne kadar bağlantılı olduğu, röportajların delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı tartışılmakta. Film yapımcıları polisle ne kadar işbirliği içerisindeydi? Filmin dramatik etkisini arttırabilmek için olayların zaman çizgisi şüphelenildiği gibi saptırıldı mı? Yapımcılar delilleri polisle paylaşmadan beklediler mi? Şimdiye kadar sessiz kalmış şahitler var mı? Birçok bilinmeyen var. Bunların hepsini zaman gösterecek.

Bu arada, Jarecki son gelişmelerden sonra tekrar kayıt aşamasına dönmüş durumda. Bu konuda daha çok film göreceğimiz kesin. Öncelikle Berman cinayet davası var. İnternet dünyasında O.J. Simpson davası düşünün. Olacak ilgiyi üçle çarpın. Aynı zamanda, Kathie’nin nerede olduğunu hâlâ bilmiyoruz. Rob suçlu bulunursa bu gizem çözülür mü? Diğer yandan, Rob’la ilişkisini kesen ama Rob’un küçük kardeşi Douglas tarafından yönetilen Durst şirketleri var. Yıllardır Kathie’nin kayboluşunda Rob’un yardım aldığı düşünülüyor. Hikâye buralara da sıçrar mı? Her şey mümkün.

The Jinx’i film veya belgesel olarak eleştirmek kolay. Film birçok noktada nerede durduğuyla ilgili netliğini kaybediyor. Açılış sahneleri ve canlandırmalar HBO draması havası veriyor. Röportajlarla belgesel dünyasına geri dönüyoruz, ama sonra film yapımcıları filme birer karakter olarak giriyor. Sonuçta detaylar önemsiz. Son bölümde ortaya çıkanlar New York Times’da ânında ana haber oldu. Batı yakasında daha izlememiş olanlar spoiler oldu diye şikayet etti o akşam. Durum böyle olunca The Jinx'i görmemek imkânsız.

ÖNCEKİ Belgesel sınırlarını zorlayacak bir gazetecilik başarısı: Citizenfour SONRAKİ 34. İstanbul Film Festivali’ne özel festival günlüğü
Bu yazıyı paylaş