“The Bride”ın ardından: Albümlerin anlattığı hikâyeler

Bu yazıyı paylaş
İçerik

“The Bride”ın ardından: Albümlerin anlattığı hikâyeler

Yazı: Busen Dostgül – İllüstrasyon: Sadi Güran
ÖNCEKİ A’dan Z’ye: Morrissey SONRAKİ Herkese karşı: Death Grips

Bat For Lashes’ın hayali bir karakterin hikâyesini anlatan The Bride albümünün ardından, müzik tarihinden albümlerle anlatılmış ilginç hikâyeleri hatırlıyoruz.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

İngiliz müzisyen Natasha Khan, tam on yıl önce Bat For Lashes ismiyle müzik yapmaya başlamıştı. Özellikle 2006 çıkışlı ilk albümü Fur and Gold ile adını dünya çapında duyurmayı başaran Khan, üçer yıl arayla iki stüdyo albümü daha yayınladı. Solo kariyerinin yanı sıra Damon Albarn, Toy üyesi Don Carey, Jon Hopkins ve nice isimle birlikte projelerde yer alan İngiliz şarkıcı, geçtiğimiz yıl Sexwitch projesiyle bir albüm yayınladıktan sonra temmuz ayı başında The Bride isimli yeni Bat For Lashes albümünü servis etti. Bir kadının düğün gününde başına gelen olaylardan esinlenerek kurguladığı şarkılarını bir araya getiren The Bride albümünden yola çıkarak, tek bir hikâye üzerinden kurgulanmış albümlerden bir seçki yapıyoruz.

Image

 

Bat For Lashes – The Bride
Bir gelinin trajedisini konu alan The Bride albümü, evleneceği adamı düğün gününde bir kazada kaybeden bir kadının ruh halini temsil eden şarkılara yer veriyor. Bu albümde balayına yalnız başına gitmeye karar veren kadının hissettikleri ve sevginin genel anlamda ne demek olduğunu sorgulamak istediğini söyleyen Natasha Khan, bir gelinin ruh halini daha iyi benimsemek adına albümle birlikte yayınlanan tüm fotoğraflarında ve konserlerinde gelinlik giyiyor. “Honeymooning Alone” (Yalnız Balayı), “I Will Love Again” (Yeniden Seveceğim) gibi duygusal parçaların yer aldığı albümün açılış şarkısı ise evlilik denince akla ilk gelen sözlerden ilham alıyor: “I Do” (Kabul Ediyorum).

Image

Pulp – This Is Hardcore
Jarvis Cocker’ın en popüler parçalarından “Disco 2000” ve “Common People”ın da yer aldığı Different Class albümünün ardından yayınlanmış This Is Hardcore albümü, müzikseverlerin Pulp’tan beklentisinin oldukça yüksek olduğu bir albüm oldu. Tam Cocker’dan beklenecek depresiflikteki hikâyesiyle karşımıza çıkan altıncı Pulp albümü, “Help the Aged” (Yaşlılara Yardım Et), “The Fear” (Korku), “Party Hard” (Sonuna Kadar Parti) gibi parçalarla orta yaş krizinde olan bir adamın hikâyesini anlatıyordu. Romantik ilişkilerde bir türlü gerçek mutluluğu bulamayan bir karakterin, bir gecelik ilişkilerinden birini hayatının aşkı olarak hayal ettiği ve bu düşünceye saplanıp kaldığı bir hayat hikâyesini konu alan albümün en vurucu ve aynı zamanda karamsar şarkılarından biri de “This Is Hardcore”.

Image

The Who – Tommy
1969 çıkışlı dördüncü The Who albümü Tommy, harika bir şekilde kurgulanmış hikayesiyle ve ona eşlik eden yirmi dört parçayla rock tarihinin en özel albümleri arasında yerini aldı. Şarkıların neredeyse tamamının sözlerini yazan efsanevi müzisyen Pete Townshend’in ilham aldığı hikâyeye göre, İngiliz Ordusu’nda görevli olan kaptan Walker, bir savaş sonrasında ortadan kayboluyor ve hamile olan karısı, Bay Walker’ın kaybolmasının ardından Tommy isimli bir bebek dünyaya getiriyor. Yıllar sonra geri dönen Bay Walker, eve gittiğinde karısını başka biriyle buluyor. Küçük Tommy’nin gözleri önünde Bayan Walker’ın birlikte olduğu kişiyi öldüren kaptan, daha sonra, Tommy’den tüm bu olanları unutmasını ve hiçbir şey görmediğine, duymadığına dair söz vermesini istiyor. Dış dünyayla ilişkisi bu şekilde kesilen Tommy kör, sağır ve dilsiz oluyor. Artık sadece hisleriyle hareket eden Tommy’yi hilekâr bir adamın karısı (“The Acid Queen” parçası bu kadına ithafen yazılmış) iyileştirebileceğini söylüyor. Kadına hemen inanan Walker ailesi, Tommy’yi sık sık yüksek dozda LSD’ye maruz kalacağı bu evde yalnız başına bırakıyor. Halüsinasyonlar içinde bir hayat süren Tommy zamanla hislerini daha iyi bir şekilde kontrol etmeyi başarıyor ve “Pinball Wizard” parçasında anlatıldığı üzere tilt makinesinde ustalaşıyor. İyileşmesi için yeniden doktora götürülen Tommy’nin reçetesi aynaya bakmasını söylüyor. “Go to the Mirror!” (Aynaya Bak!) ve “Smash the Mirror” (Aynayı Parçala) parçaları, oğlunun aynayla arasında kurduğu bağa tahammül edemeyen Bayan Walker’ın aynayı kırmasını konu ediyor. Ayna kırılmasıyla Tommy’nin bazı zihinsel engelleri ortadan kalkıyor ve kendi dinini bularak kendini iyi bir lider olabileceğine inandırmaya başlıyor. Ancak “I’m Free” (Özgürüm) parçasıyla temsil edilen bu özgür yaşam çok uzun sürmüyor ve karakterimiz yeniden içine kapanık hayatına geri dönüyor. Aynı hikâyenin, 1975 yılında Ken Russell’ın yönettiği Tommy filmine de konu olduğunu ekleyelim. Filmde Ann-Margret, Jack Nicholson, Oliver Reed, Eric Clapton, Tina Turner, Elton John gibi isimler rol almıştı.

Image

The Mars Volta - De-Loused in the Comatorium
Progresif rock türünün en yaratıcı temsilcilerinden The Mars Volta, ilk albümü De-Loused in the Comatorium’u Rick Rubin ve Omar Rodriguez-Lopez’in prodüktörlüğünde kaydetmişti. Grubun vokalisti Cedric Bixler-Zavala ve ses teknisyeni Jeremy Michael Ward tarafından yazılan hikâyenin merkezinde Cerpin Taxt isimli bir karakter yer alıyor. Yüksek dozda morfin ve tavşan zehri içtikten sonra bir hafta boyunca komada kalan Taxt’in yaşadıklarının anlatıldığı albümün ithaf edildiği kişi ise benzer şekilde hayatını kaybeden ve aynı zamanda Cedric Bixler-Zavala’nın da arkadaşı olan Texaslı sanatçı Julio Venegas.

Image

Frank Zappa – Joe’s Garage
Frank Zappa’nın 1979 tarihli Joe’s Garage albümü, Zappa’nın kendi deyimiyle “devletin müzikten nasıl kurtulmaya çalıştığını anlatan aptal bir hikâye”den yola çıkarak kaydedilmiş. Albümde, Joe’nun hikâyesi albümün açılış şarkısına da ismini veren Central Scrutinizer isimli bir karakter tarafından anlatılıyor. Rock grubu kurmak isteyen, kadınlarla ilişkileri pek de iyi olmayan, tüm parasını devlet ve din kurumlarına veren Joe’nun hapis hayatından sonra müziğin suç olarak görüldüğü saçma ve distopik bir toplumun içine düşmesini konu alan parçalar, iki ayrı albümde bir araya geliyor. Genel olarak Amerika’ya göndermelerin olduğu albümde, ayrıca, “Catholic Girls” şarkısından da anlaşılacağı üzere Scientology ve Katolikliğe karşı eleştirilere de yer verilmiş. Şarkıların canlı konser kayıtlarının üzerine çalma metoduyla kaydedildiği albüm 115 dakika uzunluğunda.

Image

Electric Light Orchestra – Eldorado
Birminghamlı topluluk Electric Light Orchestra’nın dördüncü stüdyo albümü olan Eldorado1974 Ağustos’unda yayınlanmıştı. Kurucu Jeff Lynne’in klasik müzik sevdalısı babasının grup hakkında, “müziğiniz hiçbir şeye benzemiyor” demesinin ardından kaydedilen albüm, The Beatles-vari tınılara göz kırpıyordu. New Yorker’da yayınlanan birçok yazısı ve karikatürüyle tanınan James Thurber’ın yarattığı hayali karakter Walter Mitty’den esinlenen grup üyeleri bu albümde, gerçek dünyanın hayal kırıklıklarından sıyrılmak isteyen ve rüyalar aracılığıyla fantastik yolculuklar yapan kahramanlarının başına gelenleri konu almıştı. “Poor Boy”, “Can’t Get It Out of My Head”, “Illusions in G Major” gibi parçalarla öne çıkan fantastik yolculuğun hikâyesini, “Boy Blue”nun sözlerine kulak vererek de anlamak mümkün: “Ben sadece güneyden gelmiş fakir bir çocuğum. Buraya gelmek ve var olabilmek için günlerce seyahat ettim ve bu keyifli gruba katılıp içerek kendimi hayatın akışına bıraktım.”

Image

The Antlers – Hospice
2006 yılından bu yana aktif olarak müzik yapan Amerikalı The Antlers, üçüncü stüdyo albümü Hospice’i 2009’da yayınladı. Oldukça derin ve sarsıcı bir hikâyenin anlatıldığı albüm, grubun kurucularından Peter Silberman tarafından yazılmış. Silberman, farklı dinlere mensup kişilerin kaldığı bir düşkünler evinde çalışan bir görevliyle kanser mücadelesi veren bir kadının arasında geçen sıkıntılı ilişkiyi konu eden hikâyeyi “duygusal olarak kırıcı” sözleriyle tanımlıyor. Kadının korkuları, hastalıkları ve travmaları üzerinden ikilinin ilişkisini konu eden albümün hikâyesini içinden geldiği gibi, bir anda yazdığını söyleyen Silberman, aslında bu hikâyeyi daha detaylı bir şekilde, başka formatlarda anlatmak istediğini de dile getirdi.

Image

The Decemberists – The Hazards of Love
Amerikalı indie rock grubu The Decemberists’in 2009 çıkışlı albümü The Hazards of Love, birbiriyle ilişkili on yedi şarkıdan oluşuyor. Hikâye aslında klasik bir aşk hikâyesini anımsatıyor: Margaret adlı bir kadın bir gün ormanda yürürken yaralı bir geyik yavrusuyla karşılaşıyor. Yardım etmeye çalışırken bir anda geyik William isimli bir adama dönüşüyor. Margaret ve William, elbette birbirlerine âşık oluyor ve bir ilişki yaşamaya başlıyor. William’ın annesi olan kraliçe (Forest Queen) ve zalim karakter Rake bu ilişkiyi sonlandırmak için ellerinden geleni ardına koymuyor. “The Queen’s Approach" parçası William’ın annesinin ne kötülükler yapabileceğine yer verirken, “Isn’t It a Lovely Night?"la ikilinin aşk ve mutluluk dolu anlarından da mahrum kalmıyoruz.

Image

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÖNCEKİ A’dan Z’ye: Morrissey SONRAKİ Herkese karşı: Death Grips
Bu yazıyı paylaş