Karışık bir kariyer hakkında 20 gerekli gereksiz bilgi: Matthew McConaughey

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Karışık bir kariyer hakkında 20 gerekli gereksiz bilgi: Matthew McConaughey

Yazı: Tuba Altuntaş - İllüstrasyon: Sedat Girgin
ÖNCEKİ Gus Van Sant’ın Sea of Trees’i şerefine: Bomba yönetmenlerin patlak filmleri SONRAKİ Ebru Yıldız’ın gözünden Death By Audio’nun son günleri: We’ve Come So Far

Bugünlerde peş peşe haftalarda Gus Van Sant’ın Sea of Trees’i ve Gary Ross’un Free State of Jones’unda karşımıza çıkan Matthew McConaughey hakkında gerekli gereksiz kariyer notlarını bir araya topladık.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

1. Texaslı, petrol istasyonu sahibi bir ailenin çocuğu olan Matthew McConaughey, aile mesleğini sürdürmeyi istemeyip avukat olma hayalinin peşinden gitmek istediğinde ailesinden tepki görmüş. Zavallı aile üyeleri, savunma avukatı olma kararından kısa süre sonra yavruları Matthew’un bu kez de okuduğu bir kitaptan etkilenip oyuncu olmaya karar vermesiyle birlikte artık iyice delirmiştir muhtemelen.

2. Yirmi bir yaşında oyuncu olmaya karar veren genç ve epey yakışıklı Matthew, ilk rolünü bir reklamından kapıp bir süre ufak tefek işlerde, diyaloglu ve diyalogsuz çıtır rollerinden sonra ilk sinema filminde Richard Linklater’ın setine düşmek gibi bir şansa erişti... Babasını vakitsizce, kalp krizi sonucu kaybettikten birkaç ay sonra Linklater’ın Dazed and Confused’unda rol aldı ve bir kuşağın vazgeçilmez gençlik hitlerinden birinde önemli bir rol üstlendi.

3. 1996 yılına kadar epey vasat film seçimlerinde bulunan ve bir kısmı da doğrudan videoya çıkan filmlerde irili ufaklı roller üstlenen McConaughey, doksanların ikinci yarısında yaptığı tercihlerle nispeten ciddiye alındı. John Sayles’ın kült filmi Lone Star’daki başrolü ve bir dönem hayalindeki meslek olan avukatlığı en azından rol icabı icra ettiği A Time to Kill, bu süreci başlatan filmler oldu.

4. James Cameron hayata geçirmeye çalıştığı dev projesi Titanic’teki Jack Dawson rolü için uzun süre McConaughey’i düşündüğünde, oyuncu için kariyerini değiştirebilecek bir fırsat da doğmuş oldu. Ne acı ki aynı rol için düşünülen bir başka isim, Leonardo DiCaprio, birkaç ay sonra kendisine teklif edilen bu rolü kabul etti ve tüm dünyada gençlerin duvar posterlerini süslemek de ona düştü.

5. Titanic’te başrolü kapamadı belki ama aynı yıl Robert Zemeckis’in Contact’i ve Steven Spielberg’ün Amistad’ında önemli roller üstlenerek sınıf atlamayı başardı.

6. Richard Linklater’la bir kez daha çalıştığı The Newton Boys ve Ron Howard’ın bir çeşit The Truman Show versiyonu EdTV’sinde başrole kurulduktan sonra McConaughey gerçek bir sıçrama yapıp, 2010’larda geldiği noktaya on yıl evvel gelebilir durumdaydı ancak bu on yılın önemli bir kısmını romantik komedilere adamayı seçti.

7. Kötü film tercihleriyle dolu koca bir on yılı sayısız romantik komediye adadığı süreç, Sex and the City’de kendinin epey romantik bir versiyonunu oynadığı bölümüyle başladı. Ardından gelen The Wedding Planner, Tiptoes, How to Lose a Guy in 10 Days, Failure to Launch ve Ghosts of Girlfriends Past ile birlikte romantik komedilerin aranılan başrol erkeğine dönüştü.

8. 2000-2010 yılları arasında romantik prens olmasının yanında aynı zamanda etbeyinli bir kas yığını olarak konumlandırıldığı projelerle de çıtayı epey düşürdü McConaughey. Köpeğinin adına Hud koyacak kadar koyu bir Paul Newman hayranı olan bir oyuncunun avantür filmlerden anladığının Sahara, Two for the Money, Fool’s Gold ve en beteri Surfer, Dude gibi projeler olması, tek kelimeyle yürek burktu. Ayrıca kaslı vücudunun yanında epey kısa olmaları nedeniyle alay konusu haline gelen kolları da magazin basınını ve blogcuların merhametsiz sayfalarını epey meşgul etti. Bu bile sayısız listede yılın en seksi adamı unvanını birkaç kez elde etmesine engel olmadı.

9. Artık oyunculuğundan çok tişörtsüzlüğüyle ünlenmiş bir oyuncuya dönüştüğü 2010 senesini durup düşünerek geçiren McConaughey, 2011’de sahalara bomba gibi döndü diyebiliriz. Bir kez daha avukat rolünde izlediğimiz ve genel olarak  iyi eleştiriler alan The Lincoln Lawyer’ın yanı sıra yine Richard Linklater’la çalıştığı Bernie ve sevilen Broadway uyarlaması Killer Joe’daki performanslarıyla çok sayıda adaylık ve bazı ödülleri eve götürmesiyle artık ödül listelerinde adı geçen bir oyuncuya dönüştü.

10. The Paperboy’da Nicole Kidman’la başrol oynadıktan sonra, Jeff Nichols’ın Altın Palmiye adayı Mud’ında performansıyla övgülere boğulmaya devam eden McConaughey, Steven Soderbergh’in Magic Mike’ındaki akıl hocası tiplemesiyle de kendini kaslı vücudu üzerinden tanımlayanlarla da dalga geçme fırsatı buldu.

11. Magic Mike’ın hemen ardından çok kısa bir süre içinde yirmi bir kilo verip, hayatının performansını sergilediği Jean-Marc Vallee imzalı Dallas Buyers Club ise kendisi için tam manasıyla bir dönüm noktası oldu. Kırk dört yaşında Oscar, Altın Küre, Independent Spirit ve daha onlarca ödül ve adaylığı toplayan oyuncu, artık her anlamda ciddiye alınan A+ bir isme dönüştü.

12. Dallas Buyers Club ile aynı yıl en büyük rakibinin Wolf of Wall Street’te en az kendisi kadar şaşırtıcı bir performans sergileyerek hemen her eleştirmenden hayatının rolünü oynamasıyla ilgili övgü toplayan Leonardo DiCaprio olması da kaderin bir cilvesi olsa gerek. Titanic’te kaptırdığı rolden sonra Oscar’ı kendisinden önce ve çok iyi bir performansa rağmen kaparak DiCaprio’ya tarihi bir rövanş maçı verdi aslında bir anlamda McConaughey. Üstelik Wolf of Wall Street’in kilit sahnelerinden birinin yıldızı ve filmin de yardımcı oyuncularından biri yine McConaughey’in kendisiydi.

13. Oscar’ın hemen ardından şaşırtıcı bir biçimde seçimini televizyondan yana kullanarak cüretkâr bir karara imza attı McConaughey. Ancak kararın sağlamlığı ancak mini dizi tarihinin unutulmaz bir efsanesine dönüşen True Detective’in HBO’dan tüm dünyaya bir bomba gibi düşmesiyle anlaşıldı. Dizinin almadığı ödül ve övgü, kendisinin performansını övgüye boğmayan kalmadı.

14. Killer Joe’daki karakter adı olan Joe Cooper’ı üç yıl sonra bu kez Christopher Nolan’ın Interstaller’ında üstlendiğinde McConaughey artık dünyanın en ünlü birkaç oyuncusundan biriydi. Filmin kazandığı başarıların ardından ortak yapımcılığını da üstlendiği son Gus Van Sant filmi Sea of Trees’de başrolü üstlendi ancak film Altın Palmiye için yarıştığı Cannes Film Festivali’nde öylesine berbat eleştiriler aldı ve maalesef yuhalandı ki, bu durum filmin bir yıl boyunca gösterime girmemesine neden oldu.

15. Bu ay Free State of Jones’da başrolde izleyeceğimiz McConaughey, gelecek yıl iki animasyonun seslendirme kadrosunda, iki aksiyon-maceranın da başrolünde karşımıza çıkacak. Ancak bir oyuncunun beyazperdede kazanabileceği türlü tatmine (buna herhangi bir filmiyle En İyi Yönetmen Oscar’ı kazanmış altı inanılmaz yönetmenin filminde oynamak da dahil) defaatle ulaştığı için bundan sonra kendisini ne keser, bilemiyoruz.

5 GEREKSİZ BİLGİ

* Güneyli Amerikan aksanı kendisinin bir çeşit simgesine dönüştüğünden bu aksanla oynadığı rollerin sayısı da bir hali fazla. Bu neden sonuç ilişkisi tam tersi şekilde de gelişmiş olabilir, ancak oyuncunun bu aksan durumu ve dillere pelesenk olan “Alright, alright, alright!” lafı, çok sayıda başka oyuncunun kendisinin taklidini yapmasına neden oldu elbette.

* Doksanlı yıllarda Texas’ta, komşuların yüksek ses şikâyeti üzerine evini basan polis, Matthew’u çıplak halde bongo çalarken buldu, bir de üstüne evde marihuana çıktı ve tutuklanmaya da direndiği için polise zor anlar yaşattı. Neyse ki kefaletle kısa süre sonra serbest bırakıldı.

* Deodorant ve parfüm kullanmamasıyla ünlü yıldız, sıkça rol arkadaşlarının esprili açıklamalarının da kurbanı oldu.

* Kendisi gibi Amerika’nın güneyinden gelen oyuncu Woody Harrelson’la iki filmde ve sekiz bölümlük True Detective’de başrol paylaştı.

* Kendine ait bir giyim markası çıkarıp adına “J.K. Living” koydu. Markanın adı ise kendisinin mottosu olan “Just Keep Living / Yalnızca Yaşamaya Bakın” anlamına geliyor.

Image

 

ÖNCEKİ Gus Van Sant’ın Sea of Trees’i şerefine: Bomba yönetmenlerin patlak filmleri SONRAKİ Ebru Yıldız’ın gözünden Death By Audio’nun son günleri: We’ve Come So Far
Bu yazıyı paylaş