Cannes Film Festivali tarihinde 8 büyük olay

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Cannes Film Festivali tarihinde 8 büyük olay

Yazı: Melikşah Altuntaş
ÖNCEKİ Bir duygunun yolculuğu: Murtaza SONRAKİ Richard Mosse’un merceğinden: Sıcak-soğuk dalgaları ve mülteci kampları

Bu yıl 17-28 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek 70. Cannes Film Festivali, önce Photoshoplu posteri, sonra Netflix filmleriyle ilgili bir başka tartışmayla çalkalandı. Ancak bunlar, dünyanın en ünlü festivalinin ilk skandalları değil elbette.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Geçtiğimiz ay görücüye çıkan 70. Cannes Film Festivali’nin Claudia Cardinale’li posterinde Cardinale’nin ikonik pozunda beline ve bacaklarına yapıldığı farkedilen Photoshop müdahalesi tartışma yaratmıştı. Festivalin bu tavrını son derece seksist bulan kitleler, meseleyi sosyal medyada uzun süre eleştirmeye devam etti.

Poster krizinin hemen ardından ise programı açıklanan Cannes Film Festivali’nin ana yarışmasında yer alan iki Netflix filmi ortalığı birbirine kattı. Bong Joon-Ho imzalı Okja ve Noah Baumbach’ın The Meyerowitz Stories’in ticari gösterime çıkmadan, doğrudan online bir film izleme platformu olan Netflix’te gösterilecek olması Fransa’daki dağıtımcıları ayaklandırdı. Fransa’nın simgesi hâline gelmiş bir festivalin resmi yarışmasındaki bir filmin Fransız dağıtımcılara verilmemesi üzerine ortak bir bildiri yayınlandı ve bu iki filmin yarışmadan çıkarılması istendi.

Netflix’in karşı açıklamaları ve filmlerin çıkarıldığı iddialarının ardından festival resmi sitesinden bir açıklama yayınladı ve meseleye son noktayı koydu. Bu iki filmin de yarışmada kalacağı bilgisini içeren metinde gelecek yıldan itibaren festival yönetmeliğinde bir değişikliğe gidildiği ve resmi programda yer alan her filmin Fransa’da bir dağıtımcısı olması şartı getirileceği açıklandı.

Image

Olayları ve tartışmaları bitmek bilmeyen Cannes Film Festivali’nde bu yıl daha ne gibi gariplikler yaşanacağını bekleyip göreceğiz. Ancak bundan önce festival tarihindeki en büyük olayların ne olduğunu, hangi filmlerin ne fırtınalar kopardığını da hatırlamakta yarar var.

* 1 Eylül 1939’da Adolf Hitler festivali durdurmuş ve Polonya’yı da aynı gün işgal ederek İkinci Dünya Savaşı’nı başlatmıştı. Sonraki 7 yıl boyunca gerçekleştirilemeyen festivalde o yıl gösterilen tek film The Hunchback of Notre Dame (1939) olarak kaldı.

* 1958 yılında Fransa ve Cezayir arasındaki politik çatışma ve gerginlik nedeniyle başlamış olan festival Fransız hükümetinin kararıyla yarım bırakıldı. Festivale katılanlar evlerine ve ülkelerine dönerken, festivalin de kapanış töreni yapılmaksızın noktalandı.

* 1968 yılında Fransa’da öğrencilerin başlattığı ayaklanma ve protestolar sonrasında festival olması gerekenden birkaç gün önce sona ermişti. Godard, Truffaut, Polanski, Lelouch, Malle gibi sinemacıların da protestoları desteklemesi ve greve girmesinin ardından filminin prömiyer yapacağı gün yöneten Carlos Saura, Peppermint Frappe’nin gösterilmesini reddetti. Film daha sonra Cannes’da, 40 yıl sonra, ilk kez 2008 yılında gösterildi.

* 1992 yılında Cannes’da filmleriyle bulunan Jean Claude Van Damme ile bir başka aksiyon yıldızı Dolph Lundgren kavga ederken görüntülenmişti. Daha sonra ikili bu kavganın gerçek olmadığını ve filmleri Universal Soldier (1992) için bir tanıtım çalışması olduğunu iddia etmişti.

* 2003 yılında oyuncu Vincent Gallo’nun çektiği The Brown Bunny (2003) filmindeki oral seks sahnesi şok etkisi yaratmış ve film de gösterim sonrası izleyici tarafından yuhalanmıştı. Filmle ilgili en sert eleştiriyi kaleme alan ünlü sinema yazarı Roger Ebert’la Gallo arasındaysa daha sonra sözlü bir savaş başladı. Ebert film için “Cannes tarihinin gördüğü en kötü filmi. Bir keresinde doktorum bana ekrandan kolonoskopi ameliyatımı izletmişti ve o bile The Brown Bunny’den daha ilginçti.” gibi cümleler kaleme almıştı.

* Cannes Film Festivali’nde film gösterimlerinin yapıldığı festival sarayı ve diğer merkezler kadar Cannes plajları da her zaman ilgi çekici olmuştur. 2006 yılında kışkırtıcı komedyen Sacha Baron Cohen’in Borat filminin tanıtımını gerçekleştirdiği Cannes’da plajda Borat personasına bürünerek giydiği yeşil mayokisini de epey olay yaratmıştı. İddialı ve belli zümreleri rahatsız eden bir görüntü sergileyen Cohen, filminin reklamını yapmakla kalmamış, bu fosforlu yeşil ikonik plaj giysisini de toplumsal hafızamıza kazandırmıştı.

* Daha önce defalarca Altın Palmiye adayı olmuş ve 2000’de Dancer in the Dark ile ödülü kucaklamış Lars Von Trier, 2011’de Melancholia ile yarıştığı festivaldeki basın toplantısında, kendisine sorulan bir soruya cevap verirken Nazi sempatizanı açıklamalarıyla olay yaratmıştı. “Hitler’i anlıyorum” ve “Sıradaki filmimin adı ‘Son Çözüm’ olabilir” gibi incitici cümleleri nedeniyle sonradan yanlış anlaşıldığını dile getirip özür dilese de festival, yönetmeni hızla İstenmeyen Adam ilan etmiş ve bir daha festivalin resmi seçkisine hiçbir Lars Von Trier filmi almayacaklarını açıklamıştı bile.

* 2015 yılında 50’li yaşlarındaki bir grup kadın izleyici yüksek topuklu ayakkabı giymemeleri nedeniyle kırmızı halıya alınmayınca güçlü bir feminist protesto başladı. Çok sayıda kadın sinemacının destek verdiği protestoya, Sicario filminin yarışmadaki prömiyerine düz bir ayakkabıyla katılan Emily Blunt da destek verdi.

Image

Image

Image

Cannes’daki prömiyeri sırasında olay yaratmış filmlerden bazılarıysa şöyle:

- 1961 yılında Luis Bunuel’in bir rahibenin cinsel uyanışını konu alan ve içinde son derece sert sahnelerin yer aldığı Viridiana (1961) filmi, Katolik Kilisesi’nin yoğun eleştirilerine maruz kalmıştı. Bunuel’in Katolik karşıtı suçlamalarla muhattap olduğu filmin festivalden Altın Palmiye kazanması tartışmaları iyice alevlendirdi.

- 1998 yılında Michael Bay’in o sırada henüz tamamlanmamış ünlü felaket filmi Armageddon’dan (1998) yarım saatlik bir bölüm festivalde izleyici karşısına çıkmış ancak duygusal sahnelerdeki kötü diyaloglar ve geçmeyen duygu nedeniyle salondaki çok sayıda izleyici kahkahalar atmaya başlamıştı. Bunun üzerine salonda bulunan başrol oyuncusu Bruce Willis epey bozularak filmin prodüksiyonunun henüz tamamlanmadığını söylemişti.

- 2002 yılında Gaspar Noe’nin Irreversible (2002) filminin gösterildiği salondan, meşhur tecavüz sahnesi sırasında 250’nin üstünde izleyici kendini dışarı atmış, bunlardan bazıları nefes alabilmek için medikal yardım ve oksijen desteğine ihtiyaç duymuştu.

- 2004 yılında dönemin politik atmosferine yakışan bir kararla Quentin Tarantino başkanlığındaki Cannes jürisinden Michael Moore’un olay filmi Fahrenheit 9/11’e (2004) büyük ödül çıkmış, filmin merkez sağı ağır bir dille eleştiren ve suçlayan politik sertliği nedeniyle Disney, filmi dağıtmayı reddetmişti.

- Geçtiğimiz yıl, daha önce yönetmenliğini üstlendiği filmlerle Cannes’da yarışmış olan Sean Penn’in son filmi The Last Face (2016), basın gösteriminde yuhalanmış, duygusal açıdan gülünç, politik açıdansa sorunlu bulunmuştu. Film, Cannes’daki meşhur eleştirmenler yıldız tablosunda 4 üzerinden 0.2 ortalama alarak ulaşılması güç bir skora imza atmıştı.

Image

Image

 

ÖNCEKİ Bir duygunun yolculuğu: Murtaza SONRAKİ Richard Mosse’un merceğinden: Sıcak-soğuk dalgaları ve mülteci kampları
Bu yazıyı paylaş