Sadece bir kahve içecek vakti olanlara: Rakamlarla Twin Peaks

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Sadece bir kahve içecek vakti olanlara: Rakamlarla Twin Peaks

Yazı: Busen Dostgül – İllüstrasyon: Berkay Dağlar
ÖNCEKİ Teftiş: Bu ay ne dinlesem? SONRAKİ Akıl uçuran tüm filmleriyle: Danny Boyle

Nefis bir zaman yolculuğu vadeden yeni Twin Peaks sezonu için geri sayımın sonuna gelmiş bulunuyoruz.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bu yıl vizyona girmesi beklenen birçok filmden daha çok sükse yapan kült televizyon serisi Twin Peaks’in yeni bölümleri için geri sayım 21 Mayıs’ta sona erdi. Kısa süre önce, artık uzun metraj film çekmeyeceğini açıklayan David Lynch’in bu sözleriyle birlikte hayranlarına tutunacak tek dal olarak Twin Peaks’i bıraktığını ve haliyle beklentilerin daha da arttığını rahatlıkla söyleyebiliriz. İlk kez 1990 yılında izleyiciyle buluşan kült televizyon dizisi, kendine has diyalogları, etkileyici hikâyesi ve izleyen herkesi kendine hayran bırakan karakterleriyle yeniden karşımızda olacak. Rakamlar üzerinden Twin Peaks’in ilginç detaylarına göz atalım.  

5.120 kişilik bir kasaba...
Twin Peaks kasabasının zamanındaki gerçek nüfusu 5.120 olmasına rağmen, dizinin jeneriğinde gördüğümüz tabelaya göre burada 51.201 kişi yaşamaktadır. Bunun sebebi, ABC kanalı yöneticilerinin dizide izlediğimiz tüm olayların sadece 5 bin kişilik bir kasabada geçmesini istememiş olması. Mark Frost ve David Lynch daha büyük bir kasaba yaratmak adına 5.120’nin sonuna “1” eklemeyi uygun görmüş.

20 dakikada tema müziği yapılır
Sinema dünyasının efsanevi bestecilerinden Angelo Badalamenti’nin imzasını attığı Twin Peaks müziklerinin ortaya çıkış hikâyesi da oldukça etkileyici. Badalamenti’ye dizinin nasıl bir ruhu ve atmosferi olacağını çeşitli örneklemelerle tarif etmeye başlayan David Lynch, sözlerine şöyle devam etmiş: “Geceleyin ormanda yürüdüğünü hayal et. Rüzgâr esiyor... Baykuşlar ötüyor...” Bunun üzerine tekinsiz bir melodi çalmaya başlayan Badalamenti’yi biraz daha yavaş çalması için uyaran Lynch, kendinden emin bir şekilde, “Biraz daha yavaşlarsan daha güzel olacağını göreceksin” şeklinde yönlendirmelerini sürdürmüş. Ardından üzgün bir genç kızın, karanlıklardan çıkarak Amerikalı besteciye yaklaştığını düşünmesini isteyen Lynch, Badalamenti’nin klavyede çaldıkları karşısında adeta donarak kalmış ve hiçbir notayı değiştirmeden bu besteyi dizinin teması olarak kullanmak istediğini söylemiş. İkili arasında geçen bu diyalog sadece 20 dakika sürerken, ortaya çıkan beste de Badalamenti’yi 1991 yılında “En İyi Pop Enstrümantal Performans” dalında Grammy’le buluşturmuş.

18 bölümlük bir sezon
İlk bölümü 8 Nisan 1990’da yayınlanan Twin Peaks’in ABC ekranlarında yayınlanan ilk sezonu sekiz bölümden oluşuyordu. Aynı yıl, eylül ayının sonunda ikinci sezonuyla izleyenlerle buluşan dizi, etkileyici ve sürprizlerle dolu hikâyesiyle herkesi büyülemiş ve 22 bölümden oluşan sezonunu 10 Haziran 1991’de sonlandırmıştı. Hiçbir bölüme isim vermek istemeyen Mark Frost ve David Lynch ikilisi, tüm bölümleri rakam kullanarak kodladıkları halleriyle yayınlamıştı. Tam yirmi beş sene sonra, neredeyse hiçbir eksik olmadan izleyeceğimiz üçüncü Twin Peaks sezonuysa tam 18 yeni bölümden oluşuyor. Frost ve Lynch’in birlikte yazdığı, David Lynch’in yönettiği yeni sezon bölümleri ilk etapta dokuz adet olarak hazırlandıysa da sonradan Showtime kanalının isteği üzerine 18’e çıkarılmıştı.

İlk bölümü tam 34.6 milyon kişi izlemişti
Başrollerinde Kyle MacLachlan, Michael Ontkean, Madchen Amick, Dana Ashbrook, ve Richard Beymer’e yer veren Twin Peaks, 1980’lerde beyaz perdenin kült yapımları arasında yer alan Dune, Blue Velvet ve The Elephant Man’le efsaneleşmiş yönetmen David Lynch’in yönetmenliği yaptığı ilk televizyon dizisi olması açısından önem taşıyordu. Nitekim Twin Peaks’in ilk bölümü tam 34.6 milyon kişi tarafından izlenerek kendi tarihinin en çok kişi tarafından izlenen bölümü olarak hatırlandı.

25 yıl sonra yine görüşürüz!
1991 yazında ikinci sezonunu sonlandıran Twin Peaks, 25 yıllık bir aranın ardından üçüncü sezonuyla aramızda. 1991’de duyanlara pek inandırıcı gelmemiş bir diyalog da bu sayede gerçek oluyor. İkinci sezonun son bölümünde Ajan Cooper’la dizinin klasik mekânlarından olan Black Lodge’da sohbet eden Laura Palmer’ın ağzından şu cümleyi duymuştuk: 25 yıl sonra yine görüşürüz!

94 dakikalık iki bölüm
Twin Peaks’in ilk iki sezonunda izlediğimiz 30 bölümün her biri ortalama 46 ila 50 dakikalık sürelere sahipti. Ancak iki tanesi hariç... İkinci sezonun ilk bölümü olarak da bilinen May the Giant Be With You adlı sekizinci bölüm (Bu ismi bölüme takan Frost ve Lynch ikilisi değil, Alman kanalı RTL’di) ve dizinin pilot bölümü, 94 dakikalık kurgularıyla en uzun Twin Peaks bölümleri olarak biliniyor.

Pilot bölümün senaryosu 10 günde yazıldı
1986’da Marilyn Monroe’nun hayatını konu alan bir belgesel çekmesi için Warner Bros. tarafından işe alınan Lynch’ten, 1985 basımı Goddess: The Secret Lives of Marilyn Monroe kitabındaki hikâyeyi uyarlaması istenmişti. David Lynch, Mark Frost’la ilk kez bu vesileyle bir araya gelmiş ancak proje çok kısa bir süre sonra Warner Bros.’un vazgeçmesi üzerine iptal olmuştu. Hemen ardından başrolünde Steve Martin’in yer alacağı One Saliva Bubble ismini taşıyan proje için yeniden bir araya gelen ikili, çok zaman geçmeden aldıkları ikinci bir iptal haberiyle yine birlikte çalışma imkânı bulamadı. David Lynch’in bir şeyler üretmesi için onu cesaretlendiren menajeri Tony Krantz, ona bir televizyon dizisi yaratmasını ve dizinin konusunun gerçek olaylardan ilham almasının iyi bir fikir olacağını söyledi. Bu konuşmanın ardından bir araya gelen Mark Frost, David Lynch ve Toy Krantz, Kuzey Dakota’dan yola çıktıkları bir hikâye üzerine yoğunlaşan bir senaryo yazmaya başladı. Frost, senaryo için Charles Dickens romanı Dickensian’dan ilham alarak ilerlemek ve farklı hayat hikâyelerini bir araya getirmek istediğini söylemişti. Kuzey Dakota (North Dakota) isminde karar kılan ikili, bölgede yeterli sayıda orman ve dağ olmadığı için yeniden haritanın başına oturdu ve rotayı Pasific Northwest’e çevirdi ve dizinin adını Northwest Passage olarak güncelledi. Gölde yıkanan bir cesetten yola çıkan ve genç bir kadın karakterin cinayetle sonlanan ikili bir hayat yaşadığı düşüncesi üzerine yoğunlaşan Lynch, diziye dair tüm bu fikirleri ABC yöneticilerine sadece 10 dakika süren bir buluşmada anlattı. Laura Palmer’ın gizemli cinayetinin olayların merkezinde olduğu ve diğer karakterlerin hikâyelerinin bu olayın etrafında döndüğü bir kurgu takip edilecekti. Kanal yöneticilerini, bu gizemli cinayetin perde arkasını konu alan bir dizi için kandırmayı başaran David Lynch ve Mark Frost, üç aydır üzerinde konuştukları projelerinin pilot bölümünü on günde yazıverdi. Senaryoda, Benjamin Horne gibi çok konuşan karakterler Frost tarafından yazılsa da kült karakter Agent Cooper’ın yaratıcısı David Lynch’in ta kendisi oldu.

88 kere kahve referansı
Twin Peaks’e diyaloglarıyla imzasını atan karakter Ajan Dale Cooper, dizide kahve içtiği sahnelerle hafızalarımızda yer etti. Öğrendiğimize göre David Lynch ve Mark Frost bugüne kadar tam 88 kere karakterlere kahve referanslı söylemler kullandırttı. Ajan Cooper’ın klasikleşmiş repliklerinin başında, sadece kahve içmek için vakti olduğunu söylemesi geliyor: “Audrey, beni bu sabahlık affetmen gerekiyor, geç kalıyorum. Sadece kahvemi içmek için vaktim var.”

27 kere turta referansı
Dizi üzerinde hâkimiyet kurmuş kahve diyalogları kadar olmasa da turta referanslarını da unutmamak lazım. Ajan Cooper’dan David Lynch’in canlandırdığı Gordon Cole karakterine kadar birçok diyaloğa referans olmuş turtaya dair Twin Peaks’le özdeşleşen birkaç repliği hatırlayalım: “Burası turtaların öldükten sonra geldiği yer olmalı”, “Öyle bir vişneli turta yapıyorlar ki, bayılacaksın”, “Bu olağanüstü turta için harikulade bir şiir yazmayı planlıyorum.

Bugüne kadar tam 16 karakter öldü
Yeni sezonun henüz neler getireceğini bilmesek de geriye dönüp baktığımızda Twin Peaks’te bugüne kadar tam 16 karakterin ölümünü izledik. Hafızaları tazelemek gerekirse: Anton David Walbrook’un canlandırdığı Andrew Packard, patlayan bir bomba sonucu ölmüştü. Victoria Catlin’in oynadığı The Black Rose karakteriyse Jean Renault tarafından bıçaklandı. Ted Raimi’nin canlandırdığı eğlenceli karakter Rusty Tomasky de kendine kurulan tuzaktan kurtulmayı başaramamıştı.

Image

 
ÖNCEKİ Teftiş: Bu ay ne dinlesem? SONRAKİ Akıl uçuran tüm filmleriyle: Danny Boyle
Bu yazıyı paylaş