Teftiş: Ne dinlesek?

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Teftiş: Ne dinlesek?

ÖNCEKİ Yıkıcı değil yapıcı: “Kötülük Bizim İşimiz” SONRAKİ Quebec’ten Hollywood’a, genç bir usta: Denis Villeneuve

Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

 

Image

Fransa’nın elektronik müzik sevdası ve psikedelik rock tatları: Moodoïd

İllüstrasyon: Aksel Ceylan

Yaklaşık iki sene önce Tame Impala üyesi Kevin Parker’ın bir röportajı sırasında Moodoïd’den bahsetmesiyle tanıştığım Fransız ekip beş kişiden oluşuyor. İlk çıkışlarını yaptıkları ve her şarkısıyla bambaşka bir türe yelken açtıkları EP’leri Moodoïd için görsel anlamda da etkileyici malzemelerle aslında dikkat çekmemeleri imkânsız gibi bir şeydi. Kevin Parker’ın mikslediği albümlerinin ardından küçük festivallerde verdikleri konserlerle seslerini duyursalar da pek fazla müziksevere ulaşabildiklerini söyleyemem. "Je suis la montagne" ve "Je sais ce que tu es" parçalarıyla müzikal karakterlerini tam anlamıyla yansıtan Moodoïd’in kurucularından biri de Melody’s Echo Chamber’ın bir dönemki gitaristi Pablo Padovani.

Psikedelik rock anlamında nevi şahsına münhasır detaylara sahip şarkılarının her birindeki enstrüman ve seslerin yanısıra vokalleriyle de akıllarda kalmayı başaran Moodoïd’in üyeleri, gitarist Pablo Padovani dışında kadın müzisyenlerden oluşuyor. 2014 yılında yayınladıkları ilk albümleri Le Monde Möö’yle özellikle Avrupa’daki müzik siteleri tarafından dikkat çeken isimler arasında gösterilen Moodoïd’in ilk EP’lerindeki çizgilerinden koptuğunu söylemek zor. Fransa’nın elektronik müzik sevdasının yanında psikedelik rock seslerinden vazgeçmeyen Moodoïd her seferinde daha fazla enstrümanla ve sesle karşımıza çıkacak gibi gözüküyor. Busen Dostgül

Image

R&B ve hip hop’a elektropop esintili bir saldırı: Cashmere Cat

İllüstrasyon: Ethem Onur Bilgiç

Cashmere Cat adıyla üretimlerini süldüren Magnus August Høiberg, 27 yaşında Norveçli bir müzisyen, DJ ve prodüktör. Genç yaşından beri R&B ve hip hop şarkılarını evinde düzenleyip paylaşan Høiberg’in R&B parçalarına yaptığı bol klavyeli, cıngıl cıngıl elektropop saldırısı 2012’de 2 Chainz’in “No Lie”ına yaptığı düzenlemeyle dikkat topladı. Bunun üzerine Høiberg, daha önce Katy Perry, Kesha ve Maroon 5 gibi süper starlarla çalışan prodüktör Benny Blanco tarafından büyük gruplarla, bizzat üretim aşamasında çalışmak için Amerika’ya davet edildi. Yine aynı sene Cashmere Cat adıyla çıkardığı ilk EP’si Mirror Maru, Høiberg’in deneysel ve elektronik müzik ya da R&B janrları arasında kolayca kategorize edilemeyen tarzına meşruiyet kazandırdı ve bundan sonra el atacağı her prodüksiyonda âdeta bir imzaya dönüştü.

Cashmere Cat’in tamamını kendi üretip düzenlediği EP’leri Mirror Maru ve Wedding Bells çok incelikle düzenlenmiş, kolayca dinlenebilen, bol elektro pop esintili, geç dubstep döneminin benzer ama daha karanlık örneklerinden kendini sıyıran, epey ferah ve parlak kayıtlar. İki EP de imza niteliğindeki synthleriyle Høiberg’in gelecek çalışmalarına dair ipuçları veriyor. Bu da Cashmere Cat’in su gibi akan ve hoş bir şekilde akıllara takılan müziğinin bir nevi handikapı hâline geliyor. Geçtiğimiz sene içinde Ariana Grande, Charlie XCX, Tinashe, Jeremih ve Kanye West gibi popüler isimlerle çalışan Cashmere Cat’in kendine has imzası pek çok durumda müzikal altyapıyı domine ediyor ve giderek kulağa daha sıradan gelen bir hâl alıyor. Her ne kadar son dönemde hit şarkılara yaptığı düzenlemeler kulağa çok özel gelmese de, iki EP’si Wedding Bells ve Mirror Maru hâlâ tekrar tekrar dinlendiğinde bile keyif verebiliyor. Özellikle canlı performansları ya da radyo setleri, çok daha deneysel ve heyecan verici. Ege Yorulmaz

Image

Akışkan, meleksi vokaller: Kelly Lee Owens

İllüstrasyon: Can Çetinkaya

Kelly Lee Owens ismi size yabancı gelebilir ama sesini bir yerlerden tanıyor olma olasılığınız epey yüksek. Owens yakın zamanda kendi şarkılarıyla yola çıkmadan önce, Ghost Culture'ın Phantasy ve Daniel Avery'nin Drone Logic albümlerine vokalleriyle katkı sağlamıştı. Owens'ın sesinde inkâr edilemez bir Björk tınısı var; ki kendisi Owens için daimi bir ilham kaynağı. Bu belirginlik, şaşırtıcı bir şekilde Owens'ın özgünlüğünden bir şey götürmüyor. Akışkan, meleksi bir sese sahip. Elektronik pop müzikle sınırlandıramayacağımız, çok daha fazlasına sahip bir müzikal zenginliği var. Asıl enstrümanı sesi, geri kalan her şey onun etrafında şekilleniyor. Şarkılarındaki baslar gerçekten kuvvetli ve tadında. 31 Temmuz'da kendi imkânlarıyla yayınladığı Uncertain'da sesine eşlik eden karanlık öğeler, Placebo ve Massive Attack şarkılarında karşımıza çıkan derinlikte. Suyu, suyun devinimini tasvir ettiği Lucid, deniz kızlarının şarkılarıyla denizcileri okyanusun dibine çektikleri film sahnelerini anımsatıyor insana.

Londra çıkışlı Owens müzik sahnesinde nispeten yeni bir isim olsa da, işlerinde kararlı, kendinden emin bir duruşu var. Ne yaptığını iyi bilen bir sanatçıdan söz ediyoruz. Şarkılarının kompleks, kişilikli bir yapısı, birçok hissi harmanlayan ama asla kaotik ve yorucu olmayan bir doğası olduğunu söyleyebiliriz. Dinlerken yorulmuyor, sıkılmıyorsunuz ve inşa ettiği müzikal evrene kolayca çekiliveriyorsunuz. Owens'ı kolayca bir François Ozon ya da David Fincher filmi için soundtrack seslendirirken hayal edebiliyoruz. Bu ismi radarınıza alın deriz! Nazlı Dönmez

Image

Avrupa’nın yeni nesil, çılgın divası: Sarah-Jane

İllüstrasyon: Merve Atılgan

Hollanda’nın çeşitli müzik oluşumlarını, yeni nesil müzisyenlerini ve konser mekânlarını sıkıştırılmış bir programla önümüze yığan bir basın turunun, muhtemelen en heyecan verici anları Sarah-Jane’in müziğiyle tanıştığım an oldu. Bu sene kırkıncı yılını kutlayan North Sea Jazz Festival’ın açık hava sahnelerinden birinde karşımıza çıkan Sarah-Jane, tur programı boyunca tanıştığımız, büyük kısmı sıradan ve önceden defalarca duyduğumuz türlerde üretim yapan müzisyenlerden kısa sürede ayrılmayı başardı. R&B, soul, hip hop ekseninde gezen şarkılarında en ummadığınız anda M.I.A., Crystal Castles, Die Antwoord, Grimes gibi müziğin aşırı uçlarını anımsatan çıldırmalar karşınıza çıkabiliyor. Kendisini ilk kez konserinde dinlemiş biri olarak, Sarah-Jane’in etkileyici vokal performansı kadar kendisine eşlik eden synth-davul-bas üçlüsünün enstrüman hakimiyetinin de olduğum yere çakılmamı sağladığını dile getirmem gerekiyor. Özellikle bas-davul ikilisinin şarkılara nefes aldıran yürüyüşleri, karşılarındaki kalabalığın sürekli dans etmesini sağlıyor.

Sık sık değiştirdiği kostümleri, abartılı makyajları ve sahnede kendinden emin tavırlarıyla genç bir divayı dinliyor olduğumu hissettiren Sarah-Jane, ilk albümünü bu sene yayınlayacak. Bu senenin başlarında yayınlanan ilk single’ı “Psychedelic Love”, akılda kalıcı vokalleriyle dikkat çekse de, konserdeki hissin kayıtta arandığını söyleyebiliriz. Çeşitli röportajlarında kendisi için önemli bir ilham kaynağı olduğunu belirttiği Erykah Badu’nun “On & On” şarkısı için yaptığı nefis yorumla North Sea Jazz Festival’da büyük beğeni toplayan Sarah-Jane’i ilk fırsatta bir yerlerde konserde yakalamaya çalışın! Şaşkınlık, heyecan ve bol dans vaat eden canlı performansıyla yakın zamanda adını daha sık duyacağımızdan şüpheniz olmasın! Cem Kayıran

 

 

ÖNCEKİ Yıkıcı değil yapıcı: “Kötülük Bizim İşimiz” SONRAKİ Quebec’ten Hollywood’a, genç bir usta: Denis Villeneuve
Bu yazıyı paylaş