Tek-eşliliği nasıl evrenselleştirebiliriz ki?: Cinselliğin Şafağı

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Tek-eşliliği nasıl evrenselleştirebiliriz ki?: Cinselliğin Şafağı

Yazı: Nazlı Dönmez
ÖNCEKİ Komik ve kontrollü bilim çıldırmaları: Bilim Kazanı
Nasıl eşleşilir, neden yola çıkılır ve bu modern denen ilişkilerde ne anlama gelir?
 
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
 
Temmuz ayında, Okuyanus tarafından yayınlanan Cinselliğin Şafağı, ezber bozan, insan doğası hakkında bilindiği sanılanları sarsmayı, ufuk açmayı uman bir kitap. Sadece cinsellik minvalinde değil, antropolojik, sosyolojik ve en derin mânâsıyla kişisel boyutta da, doğru bilindiği sanılanların gerçekliğini sorgulatmayı amaçlıyor. Kitabın yazarları, dürüst ve esprili bu kitabı yazarken, basit bir insanın kendine ve topluma dair kafa karışıklığından, çarpık bir ahlak anlayışının sonucu bilimsel verimsizliğe kadar birçok farklı yere dokunuyorlar. 
 
Neden bizim aşağımızda ve altımızda uzanan doğal hayata, bir utanç, iğrenme veya tehlike vesilesi olarak bakma eğilimindeyiz? Neden gizlemek, saklamak ister ya da neden doğanın bir yerlerde masumiyet, asalet, denge ve bilgelikle işlediğine inanmaya çalışırız?
 
İnsan cinselliğinin esası nedir?
 
Doğamıza aykırı bir düşüncenin uğruna, kendimizi tatminsiz bırakıp, mutsuz mu ediyoruz?
(İspanyolca'da esposas kelimesinin, hem karılar hem kelepçeler anlamına gelmesi tesadüfî bir şey mi?)
 
Neden kendi erotizmimizle savaş halindeyiz? Tatminsizliğimizin bir sorun, bir hastalık olduğuna bizi ikna etmeye çalışan seks endüstrisi bizi iyi niyetli bir engizisyonun kurbanı mı yapıyor? Madem tek-eşlilik bu kadar doğal, neden en büyük boşanma sebebi aldatmak oluyor? Neden uzun süreli evliliklerde sevgi artsa dahi, tutku ölüyor?
 
Ne hissettiğimiz hakkında bize söylenenle gerçekten hissettiklerimiz arasındaki çelişki, belki de çağımızın en büyük kafa karışıklığı, tatminsizliği ve acı kaynağı olamaz mı?
 
Ortada erkeği hareket eden her dişiyi döllemek için fırsat kollayan düşüncesiz bir yaratık, kadını ise sevgi nedir bilmeyen, sadece çıkarlarını düşünen bir kalpsiz olarak lanse eden standart üreme modelinin boşlukları ve yanlışlarının bize ödettiği bedeller kurtarılabilecek boyutta mı?
 
Tarıma geçiş, neden “asla üstesinden gelemediğimiz bir felakettir?”
 
Neden rastgele cinsellik ve çoklu çiftleşme, neredeyse tüm ilgili kaynaklar buna işaret ederken, ahlakî bir tiksinme dışında bir sebeple dikkate dahi alınmaz oluyor?
 
Uygunluğuna inandığımız şeyler, bize başarılı bir şekilde sunuldukları için uygun değil midir aslında çoğu zaman?
 
Darwin müthiş bir bilim insanı olabilir, fakat vardığı sonuçlar ve çıkarımlar Viktoryen dönemin erotik antipatisinin ve cinsel ikiyüzlülüğün kurbanı olmuş bir adamın düşünceleriyse eğer? Ya ikna olması için kur yapılmasına ihtiyaç duyan, cinsel anlamda isteksiz dişi fikrinin, cinsel seleksiyon teorisinin derinlerine işlemesine sebebiyet veren şey, yaşadığı dönemin ve kişisel tecrübesizliğinin bir sonucuysa?
 
Eğer insan dişisi tek eşli olarak yaratılmışsa, neden alışılmadık ölçüde bereketli bir cinsel kapasiteye sahip olacak şekilde evrimleşsin? Birçok primat sadece belli dönemlerde çiftleşirken insan dişilerinin aylık yumurtlama dönemleri boyunca aktif olmaları neyin göstergesidir? Neden bazı primatlar yumurtlama dönemlerini belli eden fiziksel değişiklikler geçirirken, insan dişisi gizli yumurtlama ve sürekli cinsel alıcılık hâlindedir?
 
Antropolog Sarah Blaffer Hrdy değişik bir açıklama öneriyor: Babunlarda tahta geçen alfa erkeği, dişinin önceki patriyarktan olan tüm yavrularını öldürme eğilimindedir. Hrdy'nin hipotezine göre, bu özelliğin gelişme sebebi, dişinin babalığı bilinemez hâle getirmek istiyor olmasıdır ki alfa erkek kendisinin de olabilecek yavruları öldürmesin.
 
Sekse bakışımız kültürler arası bu denli fark gösterirken nasıl evrensel olabilir? Babalığı paylaşan, hiçbir çocuğun babasız olmadığı Güney Amerika toplumlarının var olduğu, tüm çocukların herkes tarafından sevildiği, modern Brezilya'da, herkesin çıplak bir şekilde dans edip, sacanagem adlı bir rızalı toplu seks ritüeline katıldığı ya da Trobriand adasındaki genç kızların, tatlı patates hasadı sürecinde diğer adalardaki erkeklere tecavüz ettiği ve tatmin olmadıkları takdirde kaşlarını kopardıkları bir dünyada, kadının edilgenliğini, erkeğin çocuğun dahi mülkiyet gözüyle bakışını ya da tek-eşliliği nasıl evrenselleştirebiliriz ki?
 
“İnsan insanın kurdudur” diyerek, insanlığın temeline savaşma eğilim ve arzusunu oturtan Hobbes'un insan doğasından anladığı, 17. yüzyıl Avrupa'sının karanlık, çetin yansımasından başka bir şey değilse?
 
Göreceli bir barış ve refah dönemi, tarım ve mülkiyet kavramları hayatlarımıza girmeden önce, atalarımızın deneyimlediği bir şey miydi? Bu insanların hayatı bizim kadar stresliydi miydi gerçekten?
 
Genetik ve davranışsal anlamda fazlasıyla benzerlik gösterdiğimiz bonobolar da dahil olmak üzere, tüm primatlarla kıyaslandığımızda, bütün fantezilerimizi, düşüncelerimizi kenara bıraktığımızda bile, cinsel birleşmeye ayırdığımız süre tüm primatlara fark atarken, insanın hiperseksüelliğini reddetmek neden?
 
Kızgınlık dönemlerinde dişi bonoboların kendi topluluklarından sonra komşularına ziyarette bulunarak cinsel etkileşim içine girdiğini duyduğumuzda, bu yaklaşımı hayvanî, insanlık dışı veya çirkin olarak yaftalamadan önce, bu hayvanların çiftleşirken birbirlerinin gözlerinin içine bakıp, uzun uzun öpüştüğünü göz önünde bulundurursak, doğamızda var olduğunu reddettiğimiz her şeyle aramızdaki mesafe ne kadar gerçek olabilir?
 
Toplulukların bir arada yaşamasını, paylaşmasını sağlayan, toplu halde cömertlik, sevgi, şefkat ve güven hisleri uyandıran oksitonin hormonu, cinsel paylaşımcılığımıza, dostluk ve uzlaşma için seks yapmanın varlığına nasıl kanıt sunabilir?
 
Belki de, insan doğasına bir tarla muamelesi yapmak, ne denli besleyici olursa olsun, vahi olan her şeyi ayıklamak tarımla gelen sınırlayıcı uygarlığın yapıtaşlarından biridir. Yine de istediğiniz kadar ayıklayın, içimizde büyüyen otlar tekrar tekrar boy atacaklardır. Madem ki durum böyle, doğamıza, asırlardır bizi biz yapana direnmek neden?
 
Bu ve daha fazla soru, sorun ve çelişkinin ele alınışı ve nice tartışma, Cinselliğin Şafağı'nda sizi bekliyor. 
 
 
ÖNCEKİ Komik ve kontrollü bilim çıldırmaları: Bilim Kazanı
Bu yazıyı paylaş