Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

Yazı: Cem Kayıran, Ege Yorulmaz, Busen Dostgül, Nazlı Dönmez - İllüstrasyon: Yağız Yılmaz, Aksel Ceylan, Furkan Birgün, Merve Atılgan
ÖNCEKİ Kırılgan mutluluklar dünyasında saflık arayışı: In Hoodies SONRAKİ Yıl boyu konuşulacak 40 filmle: 40. Toronto Film Festivali

Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Tüyler ürperten, karanlık synthler: Oneirogen

Yazı: Ege Yorulmaz, İllüstrasyon: Yağız Yılmaz

Oneirogen, New Yorklu müzisyen Mario Diaz de Leon’un deneysel elektronik müzik projesi. Projeden çıkan son albüm Plenitude eylül ayında dinleyiciyle buluştu ve beş şarkılık kayıt uzun bir ambient müzik albümünün yoğunlaşıp sıkıştırılmış hâli denebilir.

Oxygen” isimli girizgâh niteliğinde bir şarkıyla başlayan albümün başında karanlık endüstriyel seslerle âdeta albüme hazırlanıyorsunuz. Albümün gerisindeyse çok daha karanlık synthlerle bir nebze melodik hâle getirilmiş ama hâlâ noise türüne iyi örnek olabilecek kayıtlar sizleri bekliyor. Biraz kulak tırmalayıcı başlayan albümün ilerledikçe, çok iyi entegre edilmiş vokallerin yardımıyla da dinlemenin kolaylaştığını ve albümdeki yenilikçi sesleri giderek daha çok takdir edeceğinizi söyleyebiliriz. Albümün son şarkısı “Emergence” özellikle hipnotize edici bir durağanlıkla albümün kapanışını yapıyor ve bu noktada albüm iyi planlanmış bir deneyime dönüşüyor. Gerek yoğunlaştırılmış karanlık synthleri, gerek tekrar eden endüstriyel sesleriyle Plenitude akıllarda zor dinlenecek bir albüm gibi canlansa da, tasarımıyla tam teşekküllü ve bölünemez bir deneyim aslında. Tüyler ürpertecek kadar yenilikçi, oldukça yoğun 22 dakikalık albüm, bir solukta dinlenince zamanınızın ve cesaretinizin kesinlikle hakkını veriyor.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Yunanistan’dan cayır cayır psikedeli: The Noise Figures

Yazı: Busen Dostgül, İllüstrasyon: Aksel Ceylan

Son dönemde psikedelik rock, fuzz veya garaj türünde sayısız grup keşfettiğimiz Avrupa’dan yepyeni bir isimle karşınızdayız: Noise Figures. Dinlemeye başladığınız andan itibaren güçlü parçalarıyla sizi yakalayan Noise Figures iki kişiden oluşuyor: George Nikas ve Stamos Bamparis. Benzer tınıda müzik yapan en popüler ikililerden biri olan Black Keys’in aksine daha oturmuş ve istikrarlı vokallere ve seslere sahip olan ikili, geçtiğimiz seneden bu yana Yunanistan sınırlarında gerçekleşen Black Rebel Motorcycle Club, Growlers, No Age, Japandroids gibi grupların turnelerine dahil olmuş. İkilinin bana göre muadili olan grup ise bir diğer bayıldığım grup Black Angels.

Kendi isimlerini taşıyan ilk albümlerini 2013’te yayınlayan George ve Stamos, şahane gitarlarını esirgemedikleri parçalarında ritmik katmanlara da en az o kadar özendiklerini birçok şarkıda belli ediyor. Grubun karakterine dair net yorum yapabileceğiniz şarkılar ise “Out of Your Mind” ve “Turn Off the Lights”. Bugünlerde yeni albümleri The Aphelion’ı yayınlayan Noise Figures ikilisinin albümle ilgili en çok gurur duydukları şey ise tüm şarkıları beş günde kaydetmiş olmaları. Yunanistan’ın yerel bir plak şirketi olan Inner Ear Records’tan çıkan albümlerinde önceki parçalarındaki duruşlarından hiç taviz vermeyen Noise Figures, ilerleyen zamanlarda karşımıza eminim ki sık sık çıkacak. Yeni albümleri için turnede olan ikilinin The Aphelion albümünün en akılda kalıcı parçaları ise “Shoot the Moon”, “Blood” ve “Celebration Time”. 

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Sofistike bir hafiflik: Fine Print

Yazı: Nazlı Dönmez, İllüstrasyon: Furkan Birgün

Londra çıkışlı Fine Print, şu sıralar bir trend hâlini alan, anonim kalmayı tercih eden isimlerden. İkili, modern elektronik müziği caz tınılarıyla harmanlayıp, incelikli saksafon soloları ve kederli piyanosuyla dinleyicisini yormadan duygular arası bir yolculuğa çıkarıyor. Fine Print şarkılarının en karakteristik özelliklerinden biri asla tekdüze olmayan bas yürüyüşleri. “Can't Lie” oyunbaz bir tını yakalarken, “Tell Me” karanlık noktalara, acıya tam isabet ediyor.

Fine Print'in derinlikli, sofistike bir hafifliği var. Bahsettiğimiz, geçiciliken ziyade XX, Chet Faker, Stavroz ve Nicolas Jaar gibi isimlerin de yarattığı rahatlık ve kendindelik hissi. Siz de müzikle beraber yükselip, hızlanıp yavaşlıyorsunuz. Fine Print, geniş bir skalaya ve ses zenginliğine sahip. Daha çok pop elektronika sularında gezinse de, “About You”da rastladığımız 80’ler etkisi gibi dokunuşlar hemen hemen her şarkıda mevcut. Yazın bittiği bu günlerde, hüzünlü bir keyif içinde gidip gelmek isteyenler için şiddetle öneriyoruz. İlerleyen günlerde kendi ismini taşıyan EP’yi yayınlayacağını duyuran Fine Print, şimdiden alternatif yaklaşımıyla sadık bir dinleyici kitlesi kazanmış durumda. Takipte kalın!

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Üflemeliler ve elektroniklerin kasvetli buluşması: Trigg & Gusset

Yazı: Cem Kayıran, İllüstrasyon: Merve Atılgan

2012’den bu yana bir arada üretimlerini sürdüren Hollandalı müzisyenler Erik van Geer ve Bart Knol’un Trigg & Gusset adı altında ortaya çıkardığı müzik, epey sinematik olmasının yanısıra soğukluğuyla da dikkat çekiyor. Elektroniklerle birlikte saksafon ve klarnet gibi enstrümanları harmanlayan ikili, epey kasvetli bir tür alternatif caz yapıyor.

Bohren & Der Club Of Gore, Kilimanjaro Darkjazz Ensemble gibi doom caz gruplarına referanslar verebileceğimiz ikilinin ilk albümü Legacy of The Witty, 2013 yılında Preserved Sound etiketiyle yayınlandı. 10 şarkıdan oluşan albüm, günlük hayatınızdaki uğraşlarınızda size rahatlıkla eşlik edebildiği gibi dinlenildiği saate göre bünyenizde farklı etkiler yaratabilmesiyle de benzerlerinden ayrılıyor. Erik van Geer’in ağırlıklı olarak serbest bir biçimde kullandığı üflemelileri, akılda kalan melodiler ve dokunaklı anlar yaratıyor. Velvet Overdrive ismiyle önceden solo albümler yayınlayan Knol’unsa elektroniklere olan yaklaşımı gerçekten bir hayli ağırbaşlı ve gösterişsiz. Benzerlerinden minimal yaklaşımı ve büyük oranda akıcılığıyla ayrılan Trigg & Gusset, bu yıl Utrecht’in prestijli festivali Le Guess Who?’da da sahne alacak.

 

ÖNCEKİ Kırılgan mutluluklar dünyasında saflık arayışı: In Hoodies SONRAKİ Yıl boyu konuşulacak 40 filmle: 40. Toronto Film Festivali
Bu yazıyı paylaş