Zamanla maytap geçmek: Can Bonomo'dan "Anachronismus"

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Zamanla maytap geçmek: Can Bonomo'dan "Anachronismus"

Röp: Ekin Sanaç, Yetkin Nural
ÖNCEKİ The Funambulist dergisiyle: “Askerîleştirilmiş kentler” üzerine SONRAKİ Nerden geldik buraya, nereye gidiyoruz buradan: Hale Tenger

Müzikal üretimlerine zaten yakından aşina olduğumuz, 2014 yılında Delirmek Belirmektir isimli şiir kitabıyla üreticiliğini başka bir dalda da kanıtlayan Bonomo’yla bu sefer de resim, illüstrasyon ve ilk kişisel sergisi üzerine lafladık.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Can Bonomo’nun, resim ve illüstrasyon çalışmalarından oluşan ilk kişisel sergisi Anachronismus, 22 Ekim'de The Marmara Pera Oteli’nde açılıyor. Markalar, sanat ve sanatseverler arasında köprüler kurmayı amaçlayan Sade Kolektif ve The Marmara Pera’nın birlikte gerçekleştirdiği “Pera’da Sanat” projesi kapsamında açılan sergi, 20 Kasım'a kadar ziyaret edilebilir. 

Müzik ve şiirden sonra şimdi dijital baskı, illüstrasyon, yağlı boya, duvar boyası gibi pek çok farklı malzeme ve tekniği bir araya getirdiğin görsel işlerinle karşımızdasın. Tüm yaratıcılığını tek bir üretim alanına odaklamak yerine farklı alanlarda üretmek senin için ne anlam ifade ediyor?

Aslında her şey hikâyeyle ilgili. Malzemenin bir önemi yok. Bazen dinlediğim bir şarkı zihnimde bir imge yaratıyor. Bazen de baktığım bir resmin altına düşüncelerimi yazmak istiyorum. Bu düşünceleri ses estetiği, ölçü ve ritim gibi kuramların üzerine inşaa ettiğim zaman yeni bir şiirim oluyor. Çalıp söyleyebiliyorsam da yeni bir şarkım. Farklı ortamlar işin nasıl yapıldığını ve ne olduğunu ortaya koyar ama hikâye nedenselliğe dayalı bir kavramdır. Dolayısıyla hâlâ tek bir üretim alanına odaklı çalışıyorum diyebilirim; sadece malzemelerim değişebiliyor. 

Image

Serginin ismi ve işlerinin tematik çatısını anakronizm kavramı üzerinden kurguladın. Bilmeyen okuyucularımız için, anakronizm "Herhangi bir olay ya da varlığın içinde bulunduğu zaman dilimiyle (dönem) kronolojik açıdan uyumsuz olması” anlamına geliyor. Anakronizm üzerine düşünmeye ilk ne zaman başladın? Zamanı kronolojik çerçevesinden çıkarmak ve onunla eğlenceli oyunlar oynama fikri aklına nasıl geldi?

Küçükken Asterix’in çizgi romanlarını okurdum. Bölümlerden birinde Obelix beş on Romalıyı birden döverken bir tanesi çalıların arkasına fırlıyor ve kafasını çöplerin arasında duran tüplü bir televizyona çarpıyor. O zamanlar anakronizmin ne olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu ama hâlâ hatırladığıma göre demek ki hoşuma gitmiş. Kuantum fiziğine matematiksel düzeyde hâlâ kafam basmasa da her Türk ineği gibi hakkında çokça araştırma yapıp bolca sohbet etmeyi ihmal etmiyorum. Resimleri yaptığım dönemde başlayan Rick and Morty serisi ise paralel bir evrenden çıkagelen bir high five niteliğinde oldu. 

"Bilinçaltımızın fotoğrafları" olarak karşımıza çıkan çalışmalara görsel hafızayı akıtırken hangi ölçüde kişisel deneyimlerinden, hangi ölçüde toplumsal deneyimlerden faydalandın? 

Anachronismus, kendimi dış ses olarak konumladığım bir iş oldu. Hikâyede görünmüyorum, hikâyeyle aynı evrende de yaşamıyorum fakat anlatıcı kişisi benim.  Bu hikâye şimdi ve geçmişte sergilediğimiz toplumsal faliyetlerin, genel kültürün, sanatın ve çatışmaların tümünü konu alıyor. Dolayısıyla işin kişisel bir boyutu olduğu gibi toplumsal deneyimlerin de yadsınamaz bir önemi var. 

Çalışmalarında şimdiki zamanı tarihsel imgelerle birleştiren bir üslup var. Bu üslubun senden genç nesille nasıl bir iletişim kuracağını düşünüyorsun?  

Ne kadar genç olduklarına bağlı. Ben Romalı kafasını televizyona çarpınca eğlenmiştim.

Image

Anachtonismus için ürettiğin işler pek çok farklı materyal ve teknik içeriyor. Üretim sürecindeki bu esneklik nereye dayanıyor?

Resme İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde aldığım grafik tasarım dersleriyle başladım. Uzun bir süre ne yapacağıma karar veremedim. Geleneksel sanat için yeterli yeteneğe sahip değildim. Dijitalde ise zihnimde oluşan imgeyi kanvasa geçirmekte bir sorunum yoktu. Bu iki türü birleştirip miks media ve tamamen dengede durabildiğim bir tarz oluşturmayı denedim. Anachronismus bu tarzın gün ışığına çıkacağı ilk resim sergim olacak.

Madem anakronizmden dem vuruyoruz, sana zamanda yolculuk yapma ve istediğin biriyle tanışma fırsatı verseydik, ne zamana dönüp kiminle tanışırdın ve ona bugünden hediye olarak ne götürürdün?

26 Mart 1981’e İkinci Yeni Şairleri’nin ‘’Ölmeme Günü’’ adını koydukları meşhur rakı masasına. Cemal Süreya, Turgut Uyar ve Can Yücel’e o günden sonra çıkaracakları tüm kitapları götürür “Ben yazdım nasıl olmuş?” derdim. Onlar da başka şeyler yazmak zorunda kalırdı şimdi ne güzel okurduk.

Müzik, şiir ve resimden sonra gelecekte bizi gene şaşırtacağın farklı bir alanda farklı bir üretim projen var mı? Eğer varsa, süprizi bozman istemeyiz ama belki bir kaç ipucu verirsin?

Yeni şiir kitabımı bitirmek üzereyim. Yeni bir video klip yolda. Onun dışında aynı devam.

 

ÖNCEKİ The Funambulist dergisiyle: “Askerîleştirilmiş kentler” üzerine SONRAKİ Nerden geldik buraya, nereye gidiyoruz buradan: Hale Tenger
Bu yazıyı paylaş