Pastırma yazı güneşi gibi: Ellen van Engelen

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Pastırma yazı güneşi gibi: Ellen van Engelen

Röp: Ekin Sanaç
ÖNCEKİ Bant Mag. SONRAKİ Sovyetler sonrasından kişisel portreler: Sputnik Photos

“Genel olarak nostaljiden uzak durmaya çalışıyorum ama sanırım nostalji benim tabiatımda var.”

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bakınca içinizi açacak, pastırma yazı güneşi gibi içinize dolacak, sizi keyif verici madde etkisi altına alacak işlere özlem duyuyorsanız Ellen van Engelen doğru adres. Poliamori, spornoseksüel erkekler, ya da yeni trend “treadmill desk”ler gibi farklı konuları çizerken, 60’lar ve 70’lerin ikonik çizgilerinden nasibini alan, gerçekten eğlenceli olmayı başaran bir stil yakalıyor. Aralarında New York Times, New Yorker, Guardian, Bulletin ve Pitchfork Review’un olduğu birçok yayın da bu konuda hemfikir. Belçikalı sanatçıdan, sıkıcı bir çocukluktan kendini sıyırarak nasıl bu ışığı yakaladığını dinliyoruz.

Doğma büyüme Antwerpli misin? Çocukluğun nasıldı? Annen ve/veya baban sanat ya da müzikle ilgili miydi?

Antwerp’te doğdum, kendimi bildim bileli de Deurne’de, Antwerp’e bisikletle 20 dakika mesafede yaşıyorum. Oldukça “normal” ve sıkıcı bir çocukluk geçirdim. Babam doktor, annem de yuva öğretmeniydi. Ben doğduktan sonra annem işi bıraktı. Babam tam bir klasik müzik hayranıdır, bizi bununla epey de bir baymıştır. Annem de babam da müzik eğitiminin çok önemli bir şey olduğunu düşünüyordu ve ben bu yüzden 9-10 yıl boyunca keman dersi aldım. Ama bunun dışında çocukluğumun sanatla pek bir ilişkisi yoktu. Çizmekten her zaman çok keyif aldım ve hep bununla ilgili bir şeyler yapmak istediğimi düşündüm. Ama bu konuda pek de teşvik edilmişim gibi hissetmiyorum. Annemin çizerlik deyince aklına gelen şey mimarlık yapmaktı.

Küçükken en sevdiğin çizgi romanlar neler, karakterler kimlerdi? Hatırlayabildiğin en eski ilham kaynakları hakkında neler söyleyebilirsin?

Küçükken babamın bir hastası vardı ve bize çantalar dolusu eski Spirou dergilerini vermişti. Onları yalayıp yutmuştum. Bu seriden Isabelle çizgi romanını çok seviyordum. Ayrıca René Hausman ve Pierre Dubois’nın hazırladığı Laiyna isimli özel Noel yayınından çok etkilenmiştim.

Eline kâğıdı kalemi alıp çizmeye nasıl başladın?

Çizim yapmayı oldum olası çok sevdim. Lisede Latince üzerine çalışıyordum ve bunun nereye varacağı konusunda hiçbir fikrim yoktu. O yüzden liseden sonra iki yıl boyunca moda eğitimi, ardından da iki yıl resim eğitimi aldım. Sonrasında okulu bırakıp çalışma hayatına atıldım ve grafik tasarım üzerine akşam dersleri almaya başladım. Ancak o zaman yeniden kendim için çizebilmeye başladım. Kendimi geliştirince de bununla ilgili bir şeyler yapabileceğimin farkına vardım.

İşlerin, 60’lar ve 70’lerin psikedelik tarzından esintileri, aynı dönemin ikonik albüm kapaklarında kullanılan unsurları, çizgi roman tarzı illüstrasyonlarla bir araya getirerek çarpıcı bir dil yaratıyor. Bu esintilerin varlığı çoğunlukla “nostalji” kavramını gündeme getirebiliyor. Sen işlerinde “nostalji” kavramına yer olduğunu düşünüyor musun? Nostaljiyle genel olarak nasıl bir ilişkin var?

Aslında ben genel olarak nostaljiden uzak durmaya çalışıyorum ama sanırım nostalji benim tabiatımda var. Retro tarzda bir şeyler üretmek kesinlikle öykündüğüm bir şey değil. Fakat 70’lerin saçma espri anlayışı hoşuma gidiyor ve o dönemde kullanılan imgelerin çoğunlukla sıcak ve neşelendirici olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle işlerimde bunlara yer vermeye çalışıyorum ama umuyorum ki bunu daha zamanın ötesinde bir şekilde yapabiliyorum.

İşlerinde detaylarda yatan hikâyeler ve karakterler çok çekici. Senin için yaratım süreci genellikle nasıl işliyor? Çizdiğin hikâyeleri ve karakterleri nasıl detaylandırıyorsun? Kafandaki fikirler nasıl yollarını buluyor?

Bu zor bir soru. Çok emin değilim. Sanırım benim bir şeyleri nasıl yapacağıma karar verirken temel güdüm o şekilde iyi gözükeceğiyle ilgili. Ve genellikle ortaya çıkan sonuç kafamda hayal ettiğimden farklı oluyor.

Image

Sen nasıl hikâyeleri çekici ve ilham verici buluyorsun?

Yazarların sağlam bir mizah gücü olmasından ve hikâyelerin biraz absürtlük barındırmasından hoşlanıyorum. İyi bilim kurgu hikâyelerini çok seviyorum. Philip K. Dick’in büyük bir hayranıyım. Her ne kadar kitapları 60’lara ait olsa da aynı dönemden diğer yazarlar gibi zamanı geçmiş hissedilmiyor. Ayrıca noir kitaplardan çok hoşlanıyorum. Michel Houellebecq’i, Jacques Tardi’yi, Frederik Hermans’ın Beyond Sleep’ini seviyorum. Evde bir dolu The Salvation Army’den yayımlanmış kitabım var. Bazıları çok kötü oluyor ama bazen de çok güzel sürprizlerle karşılaşabiliyorsun. Mesela, İngilizce adının ne olduğunu bulamıyorum ama Max Dendermonde’nin De wereld gaat aan vlijt ten onder’i bunlardan biri. Çevirince, “Dünya hevesten çürüyor” gibi bir anlama geliyor.

Sıradan olan, gündelik sahneler senin elinde gösterişli hâle geliyor ve genellikle eğlendirici şeyler ortaya çıkıyor. Aslında işlerine bakınca insan kendini iyi hissediyor! Bunu yaptığının ne kadar farkındasın? Ve bu senin için ne kadar önemli?

Böyle hissetmene sevindim. Biraz komik olmaya çalışıyorum aslında. Ama kendi kendine bunu yapıp yapamadığını anlamak her zaman pek de kolay olmuyor. Söylediğim gibi sıcak şeyler yaratmak hoşuma gidiyor. Ayrıca kompozisyonun da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıntılı kompozisyonlarda ustalaşmaktan çok uzağım ama iyi kompozisyonlar çıkarmak için uğraşıyorum.

Image

Kendi işlerini eleştirirken hangi kriterleri kullanıyorsun?

Emin değilim ama kompozisyon ve renkler birbirini tamamlamalı ve uygulama iyi olmalı.

Sipariş bir iş üzerinde çalışırken eğer konu ilgini çeken bir şey değilse tam olarak ne oluyor?

Aslında zaman zaman ilgini çekmeyen bir konu üzerine çalışmak eğlenceli oluyor. Mutlaka bir şeyler öğreniyorsun ve eninde sonunda kendi estetiğini uygulayabileceğin bir açı yakalayabiliyorsun.

Daha öyküsel illüstrasyonlarını bir araya getiren bir kitap hazırlamak ister miydin?

Bunu yapmayı çok isterdim. Ama hikâye yazarlığı beni aşırı korkutuyor ve henüz bunu benim için yapacak kişiyi bulmuş değilim.

Şu an ne üzerinde çalışıyorsun? 2016 senin için nasıl gözüküyor?

Benim aynı zamanda Pazuzu isimli ufak bir illüstrasyon ajansım var. Şu anda erkek arkadaşımla Pazuzu’nun yeni internet sitesi üzerinde çalışıyoruz. 2016’nın bana ne getirebileceği konusunda hiçbir fikrim yok, umarım iyi bir şeyler olur! 

Image

Image

Image

Image

Image

Image

 
ÖNCEKİ Bant Mag. SONRAKİ Sovyetler sonrasından kişisel portreler: Sputnik Photos
Bu yazıyı paylaş