Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

ÖNCEKİ Eskiye özlem: Altın Gün SONRAKİ 70. Cannes Film Festivali’nden yıl boyu konuşulacak 40 film (40-21)

Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Aşk, bilim kurgu ve mistik öğeler: Mars Red Sky
Yazı: Alican Öyke – İllüstrasyon: Kürşat Çetiner

Stoner ve psychedelic gibi etiketlerin yaygınlaştığı, kısmen ticarileştiği modern rock sahnesinde öncelikli derdi 'müzik' yapmak olan bir ekiple tanışıyoruz; Mars Red Sky. 2011'de aynı isimli çıkış albümünü yayınlayan grup, parça yazımındaki ince işçiliği ve sertlik konusundaki çekincesizliğiyle hızlıca festival sahnelerindeki yerini buldu ve Sleep, Kyuss Lives!, Dinasour Jr. gibi ağabeylerinin arasında yer aldı.

Söz konusu türlerin beslendiği coğrafyalardan kısmen uzak bir şehir olan Bordeaux'nun bağrından kopan ekip, Sabbath'tan etkilenmekten ya da orta tempo blues riffleri çalmaktan fazlasına sahip desek yeridir. İçinde bolca aşk, bilim kurgu ve mistik öğeler barındıran Mars Red Sky'ın müziği stoner tabanı üstünü süsleyen zarif ve hafif bir tatlı kıvamı taşıyor.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Yabancılık hissettirmeyen bir lo-fi estetiği: Doğu Blok
Yazı: Sibel Engingök – İllüstrasyon: Sadi Güran

Çok uzun zamandan beri kulaktan kulağa dolaşan bir söz vardır, Ankara’dan çıkan grupların hep iyi olduğuyla ilgili. Artık havasından mıdır suyundan mıdır bilinmez, şöyle bir geçmişe göz gezdirirsek hatırı sayılır bir kitleye ulaşmış alternatif Türk gruplarının epey bir kısmı Ankaralı olduğunu görüyoruz. Türkiye’de rock kültürünün yaşatıldığı ender yerlerden biri olan Ankara’da, son dönemlerde sesini duyuran ve mutlaka takip edilmesi gereken gruplardan biri de Doğu Blok. Grup diyoruz fakat çekirdeğinde sadece Halil Karakuyu var. Şarkılarının bazılarına eşlik eden konuk müzisyenler de yer alıyor tabii.

Kendisine has çizgisinde, neredeyse tek başına çalıp söylediği şarkılarıyla fark ettirmeden içimizde tatlı bir hayranlık uyandıran Doğu Blok, yeni şeyler denemekten kaçınmadan enstrümanlarını çeşitlendirerek, birbirleri arasında harmanlamada kendisine sınır tanımadığı dopdolu altı albüme imza attı. 2015 yılında yayınladığı ilk çalışması Aylaklığa Lanet’in ardından sırasıyla Televizyon Ahlakı, Çalışan Kızlar, Kahire, Nazlı Kız ve yakın zamanda çıkardığı Şeytan Hazretlerinin Son Yolculuğu isimli albümleri, son dönemde bolca işlenmeye çalışılan lo-fi estetiğinin zorlanmadan ve yabancılık hissettirmeden kulaklarımıza ilişen altın değerinde bir arşiv/günlük. Halil’in dediğine göre Doğu Blok’u canlı dinleme fırsatımız ufukta gözükmüyor. Yine de umarım ilerde bizi bu zevten maruz etmez. 

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Fantastik dünyanın dışavurumu: No Faith
Yazı: Alper Erkut – İllüstrasyon: Selin Çınar

Orchid, Ampere, Vaccine, Bucket Full of Teeth gibi nitelikli yeraltı hardcore gruplarından tanınan ekstrem müzik adamı Will Killingsworth'un bir diğer projesi No Faith, son uzunçalarını karakteristik özellikleriyle dikkat çeken grupları bünyesinden barındıran IRON LUNG RECORDS'tan çıkardı. 90'lar başında Infest, Man Is the Bastard, Crossed Out gibi kült gruplarla hardcore'a farklı bir perspektif geliştirmiş powerviolence türüne ait tüm genel özellikleri barındıran albümün tamamına yedirilen elektronik sesler, tuhaf senkoplar ve şakası olmayan tavır dinleyicinin kulaklarına patlıyor. Will Killingsworth tarafından ustalıkla miks ve master aşamasından geçen albüm, hızlı tempo değişiklikleri ve beklenmedik değişimleriyle akıcı ve vahşi bir tutum, hızlı ve keskin bir şekil arasında dengeli bir tutum sergiliyor. 

Muhtemelen evde, arabada açıp dinleyeceğiniz bir albüm değil fakat aynı zamanda bir grubun albüm kapağıyla, kayıt karakteriyle, partisyonlarıyla nasıl nitelikli olabileceğinin bu tarza dair müthiş bir örneği. Dinleyeceğiniz bu albümü ses, matematiksel bir örgü ve yaratılan ortamı kurgulayan fantastik dünyanın dışavurumu olarak ele aldığınızda Forced Subservience isminin hakkını veriyor.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Farklı ruh hallerinin izleri: Paranoid Fiction
Yazı: Cem Kayıran – İllüstrasyon: Merve Vural

Deneysel rock müziğin son yıllardaki en üretken isimlerinden Toby Driver’la sergilediği performanslar ve yaptığı kayıtlarla radarımıza takılan Bridget Bellavia’nın solo projesi olarak hayata geçen Paranoid Fiction, ilk kayıtlarını geçtiğimiz haftalarda dijital platformlardan yayınladı. Bellavia’nın yazdığı üç şarkıdan oluşan Bitter Tongue, farklı ruh hallerini ustalıkla barındırabildiği gibi dinleyicisine hayal gücüyle şekillendirebileceği boşluklar da bırakıyor.

Kayıtlarında synth, gitar ve baslarda Toby Driver’ın eşlik ettiği Bitter Tongue’da Yeah Yeah Yeahs üyesi Brian Chase de davulların başında yer alıyor. EP’de ilk iki şarkıdaki koşturma hissiyatının ardından kapanış şarkısı “Tracing the Edges of a Forgotten Word”, Bellavia’nın büyüleyici vokalinin etrafında yaratılmış olan dokunaklı ve sürükleyici bir atmosfer vaat ediyor. Daha fazlası için merak uyandıran üç şarkılık EP, Paranoid Fiction’ın ne denli doğrultulara yönelebileceğinin izlerini taşıyan bir iştah açıcı olarak yorumlanabilir.

 

ÖNCEKİ Eskiye özlem: Altın Gün SONRAKİ 70. Cannes Film Festivali’nden yıl boyu konuşulacak 40 film (40-21)
Bu yazıyı paylaş