2014'ten 1 Yönetmen, 1 Oyun Yazarı, 1 Mekân, 1 Tasarım & 1 Proje

Bu yazıyı paylaş
İçerik

2014'ten 1 Yönetmen, 1 Oyun Yazarı, 1 Mekân, 1 Tasarım & 1 Proje

Yazı: Yeşim Özsoy Gülan
ÖNCEKİ 2014’ün en iyi 5 yeşil projesi SONRAKİ 2014'ün en iyi 5 oyunu

Ve Diğer Şeyler Topluluğu, Yeni Metin Yeni Tiyatro gibi memleketin heyecan veren tiyatro oluşumlarından tanıdığımız Yeşim Özsoy Gülan'a 2014'de onun radarına takılan oyunları sorduk.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Açıkçası bir alanda “en iyiler”, “en”ler hazırlayabilmek ve bu konuda yazabilmek için her şeye hâkim olmak gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle çoğu zaman bu tür listeler beni rahatsız eder. Kaçınırım. Bu nedenle altını çizmeliyim ki aşağıda listelediğim oyunlar benim 2014 senesinde en çok dikkatimi, ilgi, alakamı çeken tiyatro olaylarıdır yoksa herhangi bir genel, hele de nesnel(!) olduğu savıyla derlenen bir seçki değildir. Bu seçki tamamen özneldir. Seçkide yer alanların ortak özellikleri konvansiyonel ve sağlamcı olanın dışına çıkmaları, tiyatro alanında “yeni”nin ve özeleştirinin arayışında olmaları ya da özetle cesaret ve yenilik gerektiren işler yapmış olmalarıdır. 

Image

1 Yönetmen & 1 Oyun
Krystian Lupa / Woodcutters (Holzfällen - Odun Kesmek)

Geçtiğimiz sene Türkiye’de Polonya yılıydı ve bu sebeple pek çok önemli tiyatrocuyla tanışma, işlerini seyretme şansım oldu. Bunlar arasında en çok dikkatimi çekenler yönetmen Krystian Lupa ve oyun yazarı Dorota Maslowska’ydı. Polonyalı yönetmen Krystian Lupa’nın yönetmenliğinde Krakov’daki Divine Comedy Festivali’nde izlediğim 4,5 saatlik oyun, Wroclaw’daki Polish Theatre’ın prodüksiyonuydu. Lupa, Avusturyalı tartışmalı yazar Thomas Bernhard’ın aynı adlı romanını sahneye taşımış. İkinci Dünya Savaşı sonrası Avusturya’nın ve dolayısıyla Almanca edebiyatın en önemli ve tartışmalı yazarlarından biri sayılan Thomas Bernhard’ın genel olarak eserlerinde ülkesi Avusturya'ya karşı büyük bir öfke olduğu söylenen ve özellikle taşranın dar kafalı tutuculuğunu, düşünsel gelişime sekte vuran bencilliğini ve dışlayıcılığını yazıyor. Lupa’nın seçtiği Odun Kesmek romanında ele aldığı ve kendi çevresinde bulunan tiyatrocular ve tiyatro camiasından dolayı Bernhard’ın aleyhine pek çok hakaret davası açılmış. Lupa, bu oyunu seçerek kendi mesleğine Bernhard’ın aracılığıyla müthiş bir öz eleştiri getiriyor. Oyun, sanatsal bir akşam yemeğinden bahsediyor. Küçük bir sanat kolektifi olarak değerlendirebileceğimiz ekip, eskiden devrimci ve tavizsiz sanatçılarken artık devletin kurumlarında rahatı seçmişlerdir ya da kısır bir döngüde yaratıcılıklarını kaybetmişlerdir. Ahlakî olarak bozulmamışlardır belki ama var olan sisteme boyun eğmişlerdir. Seyircinin müthiş bir ilgi ve saygıyla izlediği bir nevi özeleştiri niteliğinde olan oyun, konusu itibariyle Polonya sanatının ana meselelerine dokunurken estetik olarak da yüksek bir çıtaya sahipti. Oyun boyunca kendisiyle bunca uğraşan, yüzleşen, dövüşen bir yönetmen görmedim diyebilirim. Ayrıca Polonya’nın durumu söz konusu olduğunda tiyatronun devletle olan ilişkileri konusunda bu derecede yüksek bir yüzleşme ve cesaret gösterisini her ne kadar 2,5 saatten sonra sabır sınırlarımı zorlasa da daha evvel görmemiştim ve beni etkiledi. Oyun günlerce konuşuldu, hâlâ da kafamda tartışıyorum diyebilirim.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Image

Fotoğraflar: Ali Güler

1 Oyun Yazarı & 2 Oyun
Dorota Maslowska / Ne Yaptıysak Nafile & Lehçe Konuşan İki Gariban Rumen

1983 doğumlu roman ve oyun yazarı Dorota Maslowska’nın henüz lisede öğrenciyken yazdığı ve yayınlanan Snow White and Russian Red romanının çarpıcı dili ve kaotik yapısı geniş çapta tartışmalara neden olmuş ve kısa sürede pek çok dile çevrilen ve takip edilen bir yazar olmasını sağlamış. Yayınladığı iki romanın ardından oyun yazmaya başlayan Maslowska, 2006 yılında yani 23 yaşında Lehçe Konuşan İki Gariban Rumen adlı oyununu yazıyor. Oyun, Londra ve New York sahnelerinde de yer buluyor ve ardından 2008 yılında No Matter How Hard We Tried / Ne Yaptıysak Nafile adlı oyununu yazıyor. Maslowska’nın tüm oyunlarında dil oyunları, absürt öğeler ve belleksizlik, kendi yaşadığı ülkenin kültürüne kinik, esprili, politik ve dolayısıyla cesur bir bakış açısı var.  Bu sene iki oyununu iki farklı festivalde seyretme şansına sahip oldum. Ayrıca GalataPerform olarak da bu genç yazarı ağırladık; Lehçe Konuşan İki Gariban Rumen adlı oyununun çevirisi, oyun okuması yapıldı. Aynı oyunun sahnelenmiş hâlini yine aralık ayında katıldığım Divine Comedy Festivalinde gördüm. Oyunun sahnelenmesi dilin gücünün altında kalmıştı ama yine de seyirciyi elinde tutan bir gösterim oldu. Ne Yaptıysak Nafile ise 19. İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali’nin açılış oyunuydu ve Lupa kadar önemli bir Leh yönetmenin rejisiyle seyrettik oyunu;  Grzegorz Jarzyna. Açıkçası iki sahneleme arasından bizim festivalin açılış oyununu daha yenilikçi bulduğumu söylemeliyim ama her iki oyunu da seçerken aslında yazarın kendisinden bahsetmek amacım. Gerçekten de yarattığı orijinal dili ki biz sanırım bunu Türkçede tam olarak algılayamayacağız hiçbir zaman, çünkü çeviri konusu bu tür kendine özgü seslerde sorun oluyor, müthiş bir sahneleme özgürlüğü ve alanı açıyor. Pop kültürle, detaylı bir danteli andıran dil oyunları, politik ama kara mizah içeren hikâye ve duruşu, sıradışı dilin gücüyle çok genç bir yaşta kocaman dünyalar yaratmış olan dikkat çekici bir yazar Dorota Maslowska.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Image

1 Mekan & 1 Oyun
Moda Sahnesi / Parkta Güzel Bir Gün

Gün geçmiyor ki bir sahne kapanmasın. İstanbul gibi bir “dünya” şehrinin merkezinde opera binaları, tiyatro sahneleri, kütüphaneler ve müzelerden onlarca olması gerekirken inadına sahneler kum kaleleri gibi dağılıyor, parçalanıyor. Bu atmosferde yüksek bir mücadele alanı yaratmak ve bunu ayakta tutmak kuşkusuz her tiyatrocunun gönülden hissettiği bir duygu. Bunu başaran tüm mekânlara da saygılarımı yollayarak 2013-2014 sezonunda Kadıköy’de dünya standardında bir tiyatro mekânı oluşturup onu el birliğiyle ayaklandıran Moda Sahnesi ekibini burada ayrıca anmak istiyorum. Bunu yaparken de Moda Sahnesi Büyük Salon’da seyrettiğim Kieran Lynn’in yazmış olduğu ve İngilizcesi An Incident at the Border olan ve Türkçeye Yeşim Gökçe tarafından Parkta Güzel Bir Gün olarak çevrilen Kemal Aydoğan’ın yönettiği oyundan bahsetmek isterim. Geçtiğimiz 2013 yazında Gezi Parkı etrafında yaşadıklarımızı unutmak mümkün değil. Eminim ki bu dönem ve etkileri sanatta ve tiyatroda da senelerce sürecek. Ve uzun süredir bu konu hakkında genel bir bunalım ve acı hissiyle yaşıyoruz. Bu da bir gerçek. Parkta Güzel Bir Gün oyunundan çıkınca uzun süredir ilk defa katılarak güldüğümü ve beni çok derinden etkileyen bu olayları düşünerek gülebildiğimi fark etmek benim için değerli bir hediyeydi. Parka sadece ve sadece güzel bir gün geçirmek için gelen romantik bir çiftin, parkın tam ortasından bir sınırı çekmek için orada bulunan devlet görevlisiyle kendilerini sınırın iki ayrı tarafında bulmalarının tarifsiz absürtlüğü, sahne gerçekliğiyle hayat gerçekliğinin örtüştüğü bir mantıksızlık içinde ironik ve sade bir şekilde gözlerimizin önüne seriliyor. Bu anlamda İstanbul’a bir sahneyi dikmek ayrı cesaret işi gerektirirken o sahnede bu derecede güncel bir konuyu ustalıklı bir mizah duygusuyla tereyağından kıl çeker gibi sahneleyebilmek de ayrı bir iş.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Fotoğraf: Dirk Pauwels

1 Tasarımcı & 1 Oyun
Lawrence Malstaf / Aldatma

Mesut Arslan’ı yönetmen olarak bir süredir takip ediyorum. Her oyununda seyirci sahne alanı ilişkisini yeniden kurguladığını ve bunun üzerine düşündüğünü görmek oyunlarına merakla gitme hissimi kamçılıyor. Harold Pinter’ın kült oyununu yönetmek için zaman, hikâye ve mekân ilişkisini düşünmeden olmaz. Oyun, ihanet ve aşk üçgenini işlerken klasik hikâye düzlemini ve tiyatrodaki merak unsurunu ters yüz eder. Mesut Arslan’ın rejisinde ise en dikkat çeken şey seyirciyi sürekli yer değiştirmek zorunda bırakan ve hareket eden dekoru. Sanatçı Lawrence Malstaf’ın NEVEL adını taşıyan müthiş enstalasyonu, oyun alanını odalara bölüyor ve bunu canlı olarak seyirci oradayken gerçekleştiriyor. Yüksek teknoloji ve yaratıcılık gerektiren böyle kinetik bir dekor, bir seyirci olarak insanın kimi zaman iştahını kabartırken kimi zaman da sinirini bozuyor. Siz de kendinizi aldatma oyununun labirentinde bulan oyuncular gibi bir labirentte oyunu takip etmeye çalışırken buluyorsunuz ve kimi zaman mekânlarda sıkışarak ya da uzakta kalıp takip etme güçlüğü yaşayarak tasarım tarafından sürekli bir aldatma/aldanma/güvenme oyununun içinde yerinizi alıyorsunuz. Mekân ve zaman sürekli yeniden yaratılırken siz de kendi oyun deneyiminizi şekillendiriyorsunuz. Ve tabiî ki klasik itirazlara göğüs gererek; “yeteri kadar göremedim”, “aldatma metniyle bunun ne alâkası var” gibi beylik birtakım damarlara baş kaldıran cesur bir reji deneyimi ve ünik bir sahne tasarımı.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

1 Proje & Oyunlar
Theatre Uncut / Makas Oyunları

Ülkemizde uluslararası çapta çalışma hedefli olan kurumların çabasının paha biçilmez olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple 2014 senesinin en fazla öne çıkan ve değerli bulduğum projelerinden biri de oyun yazarlığı değişim ve etkileşimi üzerine olan ve DOT tarafından yürütülen, Dot ve Theatre Uncut işbirliği ile gerçekleşen Makas Oyunları. 2010 yılında Britanya’da projenin yönetmenleri Emma Callander ve Hannah Price tarafından basit bir fikirden yola çıkılarak başlatılan THEATRE UNCUT projesi pek çok başka defalar farklı ülkelerle de gerçekleştirilmiş ve yönetmenlerin seçkin oyun yazarlarından güncel politik durumlara dair kısa oyunlar yazmaları üstüne kurulu. Önce İstanbul’da gerçekleşen bir atölye çalışması ve İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali’ndeki kısa oyun okumalarından sonra oyunlar bir Edinburgh çıkarması olarak ünlü Edinburgh Fringe Festivali’nde de okuma olarak çok severek takip ettiğim Traverse Theatre’da sahnelendi. Her ne kadar proje fikrini ve cesaretini çok sevsem de yazar seçimlerinde daha kapsayıcı ve tiyatrodan gelen yazarlar olması yoluyla görüntüde olan şaşaanın içeriğe ve Türk oyun yazarlarına da nüfus edebileceğini ve daha yararlı olacağını düşünmekteyim. Türk yazarlarının ve tiyatrosunun yurtdışında var olma yolunun upuzun ve zor bir yol olduğunu gayet iyi bilen biri olarak projenin gücünün ve bu yolda kat ettiği kilometrenin her şeyin üstünde olduğuna inanıyorum.

ÖNCEKİ 2014’ün en iyi 5 yeşil projesi SONRAKİ 2014'ün en iyi 5 oyunu
Bu yazıyı paylaş