Çerçöpten tuvale, resimden yerleştirmeye doğru: Serpilen

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Çerçöpten tuvale, resimden yerleştirmeye doğru: Serpilen

Röp: Yetkin Nural
ÖNCEKİ Biz kimiz? Neden buradayız?: Seamus Conley SONRAKİ A’dan Z’ye: George Michael

Leyla Gediz’le, 9 Şubat’ta The Pill’de açılan son solo sergisi “Serpilen” üzerine kısa bir sohbet...

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Leyla Gediz üç yıl önce kendi evinde açtığı Kilimli Konak sergisinin ardından yeni solo sergisi Serpilen ile 2 Nisan'a kadar The Pill'de. Tamamı yeni olan işler sunan sergide Gediz’in renkleri kısarken algıları alabildiğine açışına tanıklık ediyoruz. Resim ve yerleştirme çalışmalarını birbirine kenetleyen üslubuyla tanınan Leyla Gediz’le, büyüyen ve yayılan Serpilen’inin hemen öncesinde bir sohbete koyulduk.

Image

Interface / Arayüz
Hahnemühle Matt Fibre üzeri fotoğraf baskı
104 x 134 cm
2016

"Serpilen" ismiyle başlasak, kabaca yayılma ve büyüme anlamına gelen, bu eylemleri biraz da rastgele bir yol izleyerek yapma hissi veren kelimenin bu sergiyi nasıl bir çatıda toparladığını sorsak?
Serpilen ismi yarı yolda aklıma geldi. Oğlumun dünyaya gelmesi işleri çok yavaşlatmıştı. Bu durum atölyede farkındalığımı artırdı. Sergimin taşlarının yerine oturup bir bütün oluşturması ile oğlumun büyüyüp bebeklikten çıkması arasında kaçınılmaz bir bağ kurdum. Biraz da umut taşısın istedim bu sergi. Bundan on beş sene önce ilk sergimi açtığımda, adını Sahte Özgürlük (Fake Freedom Show) koymuştum. Genç Leyla’yı üzmek istemem ama “Serpilen” çok daha iyi!

Bu sergide resim ve yerleştirmeyi iç içe geçiren bir kurgu söz konusu. Senin sanatsal üretiminde bu formatların bir araya gelmesini ve birbirini tamamlaması süreci nasıl gelişti?
Resim ve yerleştirmenin iç içe geçmesi bu sergiye özel bir durum değil. Üniversite yıllarından başlayarak tüm sergilerimde, resmi bir yerleştirme nesnesi olarak ele aldığımı görebiliriz. Resimde esas, boyayla kayıt yapmaktır. Her göz bunu algılamaz ama, bu kayıtlar çok katmanlı, yani üç boyutludur. Yerleştirme de zaman içerisinde, nesnelerin yan yana, arka arkaya, üst üste vb. gibi dizilmesiyle ortaya çıkar. Yaşam alanlarımızdan biliriz bunu. Dizilim planlı olabileceği gibi, doğaçlama da meydana gelebilir. Eşyanın her hali, adeta yeni bir perdedir... Özetle, iki format zaten iç içeydi! Resimlerden arta kalan zamanda, atölyede biriken eşyaya anlam vermeye çalıştım. Sergi zamanı geldiğinde, bu diyaloğu bölmek istemedim. Sonuçta sergi dediğimiz şey, kayıtların toplamından oluşur.

Image

Default (Self)
100 x 70 x 7.5 cm
tuval üzeri yağlı boya
2016

Image

Le Connaisseur / Bilirkişi
100 x 80 x 4 cm
tuval üzeri yağlı boya
2016

Serginin açıklama metnine Çek filozof, yazar ve gazeteci Vilèm Flusser'den bir alıntı eşlik ediyor. İmajı uzay ve zamanın dört boyutundaki herhangi bir anın, uzaya geri yansıtılan iki boyutlu bir temsili olarak tanımlayan bu alıntı, aynı zamanda bu tanımdan yola çıkarak imajın iki boyutlu dünyasını tarihin neden-sonuç çizgiselliğinin de dışına çıkarıyor ve hayal gücü - sihir tanımları içerisinde bir yere oturtuyor. Bu teorik metni serginin içeriği ve formatlarının analizi açısından nasıl konumlandırıyorsun? 

Suela (J. Cennet / The Pill), Flusser’in kitabından iki ayrı cümle alıntıladı bülten için. İkimiz de resim okumak için resme dayalı literatürün yeterli olmadığını düşünüyoruz. Bizi heyecanlandıran, resmin disiplinler arasındaki yeri. Fotoğraf üzerine bir düşünce, pekâlâ resim için de ilham verici olabilir. Kaldı ki benim üretimimde fotoğrafın çok önemli bir yeri var. Resmini yapmaya karar verdiğim tüm nesneler önce fotoğraflanıyor ve fotoğraf üzerinden tuvale aktarılıyorlar. Dolayısıyla, ilk alıntıda sözü geçen boyutlar arası yolculuk, sürecimi iyi aktarmakla kalmıyor, yerleştirmelerime de atıfta bulunuyor. Hayal ve sihir dünyalarına gelince... Metinde bunlar tüm erişilebilirlikleriyle ele alınıyor. Sanırım alıntının en sevdiğim yönü de bu! “Erişilebilir” bir sergi benimkisi, galeriden içeri bir adım atmanız yeterli!

Bu sergi için ele aldığın konular ve anlar kişisel dünyanın içinden çıkıyor. Gene tanıtım metnine baktığımızda, “kendi ‘çerçöpü’ içinden yol alarak dünya ile bağlar kurmak" gibi bir amacın ifadesini görüyoruz. Örneğin bir alışveriş fişi gibi, hepimizin o veya bu şekilde bağ kurabileceği, günlük hayattan bir detayın bir sergi duvarında nasıl bir bağ kuruculuğa evrilebileceğini düşünüyorsun? Bu anlamda günlük ve kişisel hayatın detaylarında nasıl potansiyeller söz konusu?
Bu sorunun yanıtını sergiye bırakmak daha doğru olurdu... İzleyiciye bırakmak yani. Yine de şunu söyleyebilirim: bugüne kadar hiç kaynak sıkıntısı çekmedim. Daima elimin altında ve bana anlamlı gelen bir parça eşya, eski bir fotoğraf, bir yazı vb. gibi bulmuşumdur. Başlangıç için tabii! Yoksa kaynak ile konuyu karıştırmamak lazım. “Çerçöp” kelimesini çok seviyorum, çünkü doğru, ama çerçöp, konuya değil kaynağa işaret ediyor. Mamafih verdiğin örnekte konuyla kaynağı birbirinden ayırmak da zor! Yine de, diyelim kaynak bir alışveriş fişi, ama rastgele bir alışveriş fişi de değil. Bu, 2016 senesi içinde Nişantaşı’nda bir marketten tek seferde satın alınan on kutu Efes birasına ait bir kasa fişi. Bu alışverişi benim yaptığımı tahmin etmek zor değil. Resmin söylediği şu: Yaşam tarzıma karışma!!! Derdi de bu: Ben bir tuval resmiyim, beni bağırtmayın. Epeydir yaptığım en açık seçik resim bu. Bununla da bağ kuramazsam dünya ile, vay halime!

"Serpilen" seyircinin deneyimi üzerine düşünen, bu deneyime dair referans ve erişim noktaları sunan bir sergi. Bu anlamda ilham aldığın veya aklında kalan sergiler senin seyirci olarak deneyimini dönüştüren sergiler oldu mu son dönemlerde?
İnci Eviner’in İstanbul Modern’deki kişisel sergisi beni etkilemişti. İşler hem tek başlarına, hem de bütün olarak çok iyi çalışıyordu. Biraz 1984 havası vardı, ama İnci Eviner’in estetiğinde yerini bulan bir şey bu. En son Alt’ta Hiçbir Şey Görememek isminde bir sergi gördüm. Bu sergide yer alan isimlerden Özgür Atlagan, Luna Ece Bal, Serra Tansel ve Berk Çakmakçı’nın işleri hem ayrı ayrı, hem de birlikte yeni yeni hislere, yeni deneyimlere çanak tutuyorlardı. Sergi devam ediyor, hararetle tavsiye ederim!

Image

Resistance / Direniş
60 x 80 x 4 cm
tuval üzeri yağlı boya
2016

 

 

ÖNCEKİ Biz kimiz? Neden buradayız?: Seamus Conley SONRAKİ A’dan Z’ye: George Michael
Bu yazıyı paylaş