Toplumsal hareketlerin ağ tipi mücadelesi: Yaşasın enternasyonal dayanışma!

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Toplumsal hareketlerin ağ tipi mücadelesi: Yaşasın enternasyonal dayanışma!

ÖNCEKİ 50'ler, 60'lar, 70'ler ve Zeki Müren SONRAKİ Ulusötesi örgütlenme pratikleri: Agora99

Avrupa’daki farklı mücadeleleri müşterekleştirme çabasında bir ağ olan Agora99’un İstanbul toplantısından Bant Mag.’ın izlenimleri:

Agora99, Avrupa’daki farklı mücadeleleri ulusötesi bir boyuta taşımak için oluşturulmuş bir ortak mücadele ağı. İlki 2012’de Madrid’de ikincisi ise 2013’te Roma’da gerçekleşen Agora99 buluşmaları katılımcılarının bir kısmı 24-25 Ekim tarihlerinde Caferağa Mahalle Evi’nde bir grup İstanbulluyla bir araya geldi. Biz de buna kulak vermekte yarar var dedik ve hemen internetten Agora99’un bileşenlerine bir göz attık. İnsanı hayretlere gark eden bir örgüt çeşitliliğine şahit olduk: Özyönetim kliniklerinden feminist örgütlere, işgal fabrikalarından doğrudan eylem gruplarına, doğayı yok eden büyük projelere karşı yerel örgütlerden güvencesiz çalışanların (prekarya) emekçi yapılanmalarına, işgal evlerinden göçmen dayanışma gruplarına kadar bir sürü ekibin kurduğu bir ağ ile tanıştık. Bu ekiplerin bazılarıyla dosyamızda tanışacaksınız. Gerisi için ise Agora99’un sitesine bakmakta fayda var: 99agora.net

Toplantıdan önce Caferağa Mahalle Evi’nin “Caferleri” ve “Münevverleri” ile sohbet imkânı bulduk. İki günlük toplantıda idrak ettiklerimizi dikkatlerinize sunuyoruz.

Öncelikle Agora99, Avrupa’da “geleneksel parti siyasetlerinden” bağımsız emek, feminizm, çevre, anti-kapitalist mücadele, kent hakkı gibi çeşitli alanlarında faaliyet gösteren örgütleri müşterekleştirme çabasında olan bir ağ. Bu çabanın Avrupa’ya özgü de bir arka planı var. Bu arka plan ilk olarak geleneksel Avrupa sol partilerinin son 30 senedeki iflası ya da kapitalist pazar ekonomisi ile izdivacı olarak açıklanabilir. Dolayısıyla Agora99’da yer alan tüm örgütler bu “geleneksel sol”dan bağımsız bir taktik zemini arıyor.

İkinci olarak, son beş senede Avrupa’da vuku bulan çeşitli ayaklanmalar kendi eylemci ekiplerini de ziyadesiyle yaratmış durumda. İtalyan ya da İngiliz öğrenci hareketi, İspanya’daki büyük Indignados (nam-ı diğer “Öfkeliler” hareketi), Hamburg’da da ziyadesiyle vücut bulan soylulaştırma karşıtı mahalle ayaklanmaları, Avrupa’nın neoliberalleşmesine, Troika’ya karşı çıkan büyük çaplı ayaklanmalar, ve daha niceleri bu zeminin bileşenleri.

Üçüncü konu ise Agora99’un toplumsal hareketlerinin “siyasal partisiz” bir yapılanma fikriyle olan ilişkisi. Çünkü farklı toplumsal hareketlerin beraberce nasıl bir hayat tahayyül edebileceği sorusu karşımızda durmakta. Su hakkı, kadınların hayatı, kamusal alanın müşterekleşmesi gibi “sol”un meseleleriyle ilgilenen bir sürü örgüt var, ancak bunların müşterek bir hayat hayal etmesi için yine müşterek taktikler oluşturması gerekiyor. Bu da “klasik solu” reddetmek ve partisiz bir siyaset hayal etmekten öte sıkı örgütlenmelere ihtiyaç duyuyor.

Tüm bu nedenlerden ötürü Agora99 buluşmasının daha çok tanışmayla geçen ilk gününün ardından ikinci günü “beraberce ne yapabiliriz?” sorusuna ayrıldı. Birçoğunu dosyamızda bulacağınız Avrupalı yoldaşlar kendi mücadele deneyimlerini aktardılar. Sıkı bir parantez açalım: Napoli’deki çöp mafyası ve onları destekleyen devlet ve orduya karşı çıkan mahalle örgütlerinin mücadelesi gözlerimizi yaşartmadı desek yalan olur. Çöp yığınları yüzünden kanser oranlarının iki kat arttığı Napoli’de mahalleliler şehri kurtarmak için müthiş bir mücadele içinde. İlk günden aklımıza nakış gibi işlenen ikinci bir tema ise, patronları ya da devlet tarafından terk edilen fabrikaların, işçiler ve toplumsal hareketler tarafından özyönetime dayalı üretim merkezlerine dönüştürülmesinin ilham verici hikâyesiydi.

İlk günün dersi ise şu oldu: Agora99’dan temsilci arkadaşlar üçüncü büyük forumlarını, yüzlerce örgüt temsilcisinin katılımıyla İstanbul’da yapmak istiyordu. Oysa Türkiye’den katılan gruplar kısıtlıydı. Bizim coğrafyadan (listemizde eksik varsa affola) Caferağa Dayanışması, Yeldeğirmeni Dayanışması, Müşterekler, fraksiyon.org, “Özgür Kazova İşçileri,” Nor Zartonk ve direnişteyiz.org mevcuttu. Dolayısıyla “büyük forum kararı” alınamayacağı kolaylıkla idrak edildi. Bir çekince de şu oldu: Dünya Sosyal Forumları dâhil, tüm büyük toplaşmalar ve eylemlerin bir doyum noktası var. Toplumsal örgütlenmelerin birbirlerini tanımları önemli ancak “eylem” kadar, “eylemek” de çok önemli. O yüzden ikinci günde, özlenen hayatı nasıl beraber kuracağımıza dair kapasite testleri yapmaya karar verildi. Yani muhtemel bir büyük forum öncesi somut olarak nasıl beraber çalışılabilir, bunun uygulaması nasıl yapılabilirdi. Bu doğrultuda alınan taktik kararlarını ilginize sunuyoruz:

1- Müşterek mücadelelerin bilgisini aktarmak adına bir e-mail listesi oluşturulacak.

2- Özgür Kazova Tekstil Kooperatifi ile dayanışma için, İtalya ve İspanya’daki çeşitli kooperatifler ve ayrıca Avrupa'daki çeşitli işgal fabrikalarıyla olan bağlardan da yararlanılarak çalışılacak. Bu kanallardan Özgür Kazova işçilerinin mücadelesini duyurma ve ürünlerini yurtdışına ulaştırma yolunda eşgüdüm düşünülüyor. Patronsuz işçi örgütlenmeleri için uluslararası çalışma grubu oluşturulacak.

3- Kobane için dayanışma gerçekleştirilecek. Hem ilgili ekiplerin metinleri Türkçeye çevrilecek, hem de bizim metinlerimiz onların dillerine çevrilecek. Çeviriler sadece bu konuyla da sınırlı olmayacak. Bunun için de bir çalışma grubu oluşturulacak.

4- Türkiye, G20'nin 2015 başkanı. Temmuz ayında G20 zirvesine ev sahipliği edecek. Bu bağlamda “anti-kutlamalar” organize edilebilir.

Bunun dışında gerek doğrudan demokrasi esaslı işleyiş, gerek çalışma alanları konusunda çok fazla örtüşme mevcut. Kentsel dönüşüme karşı mahalle çalışması, güvencesiz emeğin örgütlenmesi, göçmen çalışması gibi konularda sağlıklı bir bilgi paylaşımı yürütülebilir.

Yaşasın enternasyonal dayanışma!

ÖNCEKİ VW ilan SONRAKİ Ulusötesi örgütlenme pratikleri: Agora99
Bu yazıyı paylaş