Ruh hâlleri ve atmosfere odaklanan sesler: Jacco Gardner

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Ruh hâlleri ve atmosfere odaklanan sesler: Jacco Gardner

Röp: Cem Kayiran – İllüstrasyon: Duygu Topçu
ÖNCEKİ Şarkı şarkı Ars Longa ve ''Günler'' SONRAKİ Sevginin çoklu hâli: Unknown Mortal Orchestra

Sürreal bir yaklaşım ve melodik popu kendine has bir şekilde kesiştiren Jacco Gardner’in ikinci albümü sahiden heyecan veriyor.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

İki yıl önce yayınladığı ilk albümü Cabinet Of Curiosities ile uzun uzun vakitler geçirdiğimiz, dinlemekten bir türlü sıkılmadığımız Hollandalı müzisyen Jacco Gardner, ikinci albümü Hypnophobia’yı bu ay yayınlıyor. İlk albümünde nispeten mutlu ve 60’lardan beslenen şarkılar yapan Gardner’in yeni albümünden yayınlanan ilk iki şarkı bizi daha karanlık bir psikedelinin beklediğine işaret ediyor. Zira albümün ismi de bu durumun altını çizercesine seçilmiş.

Gardner’ın müziğinde akıcılık, tekrar ve sürreal dokunuşlar ön plana çıkıyor. Kimi şarkılarında tek bir fikrin uzun uzun yoğurulduğuna tanık olurken kimi zaman da kendinizi Jacco’yla birlikte şarkı söylerken bulabiliyorsunuz. Günümüzde iyice çiğnenmiş bir akım hâline gelen, 60’lar ve 70’lerden ilham alma alışkanlığının belki de en özel ve yaratıcı örneklerine imza atıyor Jacco Gardner.

Hollandalı müzisyeni, uzun soluklu turnesine çıkmadan bir gün önce bir Skype konuşmasında yakaladık ve kendisinden hem Hypnophobia’yı hem de müzikal anlamda onu besleyen, etkileyen şeyleri dinledik!

Image

Turnen yarın başlıyor ve albümün de yakında çıkmak üzere. Bu aralar nasıl hissediyorsun, neler yapıyorsun?
Gayet iyi hissediyorum. Çok fazla heyecan ve yapılacak çok fazla şey var tabii ki. Bir yandan da birçok hazırlık ve tanıtım çalışmaları var. Sanırım albümün yayınlanmasına iki hafta kaldı. Epey meşgul ama güzel zamanlar.

Geçtiğimiz ay SXSW’deydin ve epey yoğun bir takvimin vardı. Orada yeni şarkıları çaldınız mı?
Sekiz ay önce, ilk olarak “Find Yourself” ile yeni şarkıları çalmaya başladık ve sonrasında da diğerlerini eklemeye başladık. SXSW’de beş yeni şarkı çaldık. Hâlâ birkaç şarkı daha ekliyoruz. Yeni albümün tamamını bu turnede çalmayacağız diye tahmin ediyorum, çünkü şarkıların tamamı canlı performanslar için uygun değil. Sanırım albümden sekiz şarkıyı çalacağız.

Albümü yine kendi başına mı kaydettin peki?
Davulları ben çalmadım ama diğer her şeyi ben çaldım.

Peki yine aynı ekiple mi konser veriyorsun?
İlk kadrodan iki kişi gruptan ayrıldı. Bu yüzden iki kişiyi değiştirmek durumunda kaldık. Şimdi ben gitarları çalıyorum ve yeni bir davulcumuz var.

Biraz da yeni albümün Hypnophobiadan bahsedelim. Albümden yayınladığın ilk iki şarkının ardından, bu albümün Cabinet Of Curiositiese nazaran daha karanlık bir albüm olacağını düşünmeye başladım.
Evet doğru, biraz daha karanlık bir albüm. Bazı insanlar daha hafif olduğunu düşünüyor ama ben buna katılmıyorum.

Albümdeki şarkıların yazım sürecinden bahseder misin? Önceki albüme göre neler değişti?
Şarkıların bir kısmı turnedeyken yazıldı. Enstrümanlarımdan bazı sample’lar aldım. Kayıtları yaparken sample’lar üzerinde de çalışabiliyordum. Minibüste ufak bir klavyem vardı. Stüdyoda çok fazla vakit geçirecek fırsatım olmadı. Yoldayken yazdığım şeyler oldu. Bu süreç, ilk albüme göre farklıydı. Sonucunda da farklı şarkılar ve farklı türde sesler ortaya çıktı. Sadece şarkı yazımı için kullandığım bazı sesler var. Bu seslerin bir kısmını, pratik olması sebebiyle sample olarak kullanmama rağmen albümde de kullandım. Bu bir farklılık. Bir yandan, ilk albümde olduğu gibi stüdyoda gitar çalarak ya da klavyede çeşitli akorlar deneyerek yazdığım şarkılar da oldu.

İlk albümünde altı yıllık geçmişleri olan şarkıların vardı. Hypnophobia’da da böyle şarkılar yer alıyor mu?
Hayır. Bu da aslında bir başka farklılık. Yeni albüm biraz daha âna odaklı sanırım. Aynı dönemde hem yazıldı hem kaydedildi. İlk albümle kıyasladığın zaman bu büyük bir değişiklik. İlk albümdeki şarkıların büyük kısmı, son hâllerini kaydetmeden önce üzerine yıllardır çalıştığım şarkılardı. Ama yeni albüm için kaydettiğim şarkıların büyük kısmı, yazım aşamasında ilham aldığım şeylerden beslenerek ortaya çıktı. Bu bir anlamda tek yönde hareket etmek anlamına da geliyor.

Bu söylediklerinle birlikte, sample’ları şarkılarda kullanma durumun daha fazla şey ifade etmeye başladı. Sanırım daha fazla anlık kararlardı bunlar.
Evet kesinlikle. Çünkü bu sesleri yoldayken kullanabiliyordum. Bir yandan turnede olmaktan da ilham alıyordum. Bu otomatik bir şekilde gerçekleşti sanırım. Turnedesin ve daha önce hiç gitmediğin yerleri görüyorsun. Bir yandan yeni sesler buluyorsun. Bunlar birbirlerini ister istemez etkiliyor.

O zaman bir an önce İstanbul’a gelip buradan da ilham alman gerekiyor!
Oraya önceden bir kez gelebildim ve gerçekten harikaydı. Çok güzel bir şehir! Ağbim altı ay kadar İstanbul’da yaşadı ve ben de onu bir hafta ziyaret edebildim. Oraya bir tek o zaman gelebilmiştim.

Peki müzikal olarak seni etkileyenler ne oldu? Şarkıları yazdığın dönemde neler dinliyordun?
Etrafımdaki insanların müziklerinden etkilendim. Gruptaki herkesin harika müzik zevkleri var. Ayrıca, klavyecim Frank’le birlikte yaşamak da bu anlamda etkiledi beni. Daha önce hiç duymadığım müzikler dinletiyor bana. Hepimizin benzer bir müzik zevki olduğunu söyleyebilirim. Sinematik, ritmik ve 70’ler… Bir anlamda psikedelik ama bir garaj grubu gibi değil sanırım.

Albümün ilk single’ı olan Find Yourselfi, Mixed Feelings isimli bir şarkıyla birlikte yayınladın. Sanırım bu şarkı albümde yer almıyor. Bu şarkıyı albüme koymamanın sebebi neydi?
Albümü bitirmiştim ve single yayını için bir B-yüzü şarkısına ihtiyacım vardı. Çok fazla şarkım yoktu ve bu B-yüzü için ideal bir şarkı gibi hissettirdi. Albümün sonuna da ekleyebilirdim ama B-yüzü olarak daha doğru olduğunu düşündüm. Ayrıca albümde çok fazla enstrümantal şarkı var. Bir tane daha eklemek çok fazla olabilirdi.

Find Yourself şarkısını ilk dinlediğimde arkadaşlarıma yoldaki albümün daha karanlık ve hipnotik olacağını söylemiştim. Sonrasında da albümün adının Hypnophobia olduğunu okudum ve her şey bir anda daha uyumlu bir hâl aldı.
O şarkının klibini izledin mi?

Evet, çok sevdim! Onun hakkında bir soru sormak üzereydim. Klipteki fikir kime ait?
O da epey karanlık bir klip aslında. Arkadaşım olan yönetmen Bear Damen’la çalıştım. Birkaç fikri vardı. İlk fikrini beğenmedim ve ona şarkıyı ve ne anlattığını açıkladım. Sonrasında ikinci bir fikirle geldi ve o da son fikir oldu. Klibi İsviçre’de çekti. Sonrasında bazı şeyler değişti. Ama büyük oranda her şey onun fikriydi. Sıvılar ve diğer görseller ikimizin ortak çalışmasıyla ortaya çıktı. O görselleri bir süredir yapıyordum. Ama büyük oranda onun hayalperestliği var klipte. Çok güzel bir klip yaptı ve bundan dolayı çok mutluyum.

Bir önceki röportajımızda seni müzikle tanıştıranın kardeşlerin olduğunu söylemiştin.
İnsanlar bana müzik dinlemeye nasıl başladığımı sorduğunda gerçekten tam olarak hatırlayamıyorum. Ağbilerim ve ablam gitar, saksafon ve diğer birçok enstrümanı çalıyorlardı. Ben daha müzikal olarak bir şey yapmadan önce onların hepsi müzik okullarına gidiyor ve enstrüman öğreniyorlardı. Bu yüzden çok doğal bir şekilde gelişti.

Peki onlar müziğin hakkında ne düşünüyor?
Bu değişkenlik gösteren bir şey. Ağbilerimden biri daha çok elektronik ve dans müziğiyle ilgileniyor. Bir radyoda DJ ve gerçekten farklı bir müzik zevki var. En büyük ağbim de daha çok Türkiye ve Etiyopya müziklerine düşkün, ağırlıklı olarak ritmik merkezli, funk tarzı müzikler. Ablam da müzik terapi alanıyla ilgileniyor. Yine de hepsi müziğimi ve neden bu şekilde müzik yaptığımı anlayabiliyor.

Sanırım ablanla kayıt yaptığın bir fotoğraf görmüştüm. O da albüm için miydi?
Evet, albümdeki iki şarkıda çaldı.

Son bir sorum daha var. Eğer yeni albümünü, senin müziğinden bihaber birine anlatmaya çalışsaydın neler söylerdin?
Hmm… Düşsel ve sürreal bir atmosferi olduğunu ve odağının genellikle ruh hâlleri ve atmosferde olduğunu söylerdim. Sanırım yine de melodik pop derdim. Çok fazla deneysel fikirler olsa da dinlenebilir ana akım pop müziğiyle bir dengesi olduğunu düşünüyorum. Tabii ki 60’lar ve 70’lerden ilham aldığımdan da bahsederdim.

ÖNCEKİ Şarkı şarkı Ars Longa ve ''Günler'' SONRAKİ Sevginin çoklu hâli: Unknown Mortal Orchestra
Bu yazıyı paylaş