Sevginin çoklu hâli: Unknown Mortal Orchestra

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Sevginin çoklu hâli: Unknown Mortal Orchestra

Röp: Busen Dostgül, İllüstrasyon: Naz Tansel
ÖNCEKİ Ruh hâlleri ve atmosfere odaklanan sesler: Jacco Gardner SONRAKİ Danielle de Picciotto’dan “yuva” fikrine saygı duruşu

“Çalışmalarımız adına durgun zamanlar geçirmek veya eskiden yapılan çalışmalara gölge düşürecek bir sürece girmektense grubu dağıtmak ve iyi zamanlarımızı hatırlamak bana her zaman daha iyi gelmiştir.”

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Üçüncü albüm Multi-Love’ı 26 Mayıs’ta yayınlamaya hazırlanan Unknown Mortal Orchestra bu kez daha farklı bir albüm yaptığının bilinciyle emin adılarla ilerliyor. Albümü evinin bodrum katında, erkek kardeşiyle birlikte kaydeden vokalist Ruban Nielson’a hem onunla ilgili merak ettiklerimizi hem de yeni albümle ilgili detayları sorduk.

Çocukluğunda en çok dinlediğin müzikler nelerdi? Bazı canlı performanslarınızda Otis Redding çaldığınızı görüyorum. Hiç annen veya baban seni ve kardeşini, herhangi bir grubu veya şarkıcıyı dinlemeniz için zorladı mı?
Hayır, bizi hiçbir şeyi dinlememiz için zorlamadı ama onun arşivinin bana katkıda bulunduğunu söyleyebilirim. Babamın müzik kutularında Frank Zappa veya Hendrix plakları bulurdum ve dinlerdim. Lisedeyken çok fazla hip hop dinlemiştim ve yine babamın hip hop adına elinde olan bazı ilginç kaynaklarını ve sample’ları da dinlemişliğim var. Babamın her gün en az bir saat trompet egzersizi yapması gerekiyordu. Seslerin nasıl şekillendiğini de zamanla duya duya öğrenmiş oluyordum. Annem de şarkı söylüyor ve dans ediyordu. Radyoda çalan şarkıların ana melodilerini söylemeden, doğaçlama vokaller de yaptığını duymuştum. Annemin, kardeşleriyle birlikte kurdukları profesyonel bir Hawaii müzik grupları varmış. Armoni aslında doğasında varmış diyebilirim. Normalde şarkıda olmayan, kendisinin doğaçlama olarak söylediği kısımları duyunca bunun bir sihir olduğunu düşünürdüm eskiden. Kendi tarzıyla yorumladığı pop şarkılarının bile kulağa daha iyi gelmesini sağlardı. Bir de benim aklımdan geçenleri okuyabiliyordu. Şaka yapmıyorum.

Eski grubun Mint Chicks’le ilgili bazı detayları merak ediyoruz. O grupta erkek kardeşinle birlikte çalıyordun. Unknown Mortal Orchestra’ya dahil olman ve Mint Chicks’ten ayrılma sürecin nasıl gerçekleşti? Kardeşinle çaldığın bir gruptan ayrılmak zor olsa gerek...
Mint Chicks, bir anda alev aldı ve bitti gitti. Bu gibi şeylerde bildiğin gibi zamanlama her şey demek. Yaptığım herhangi bir şeyi geride bırakıp, devam ederken çok sıkıntı yaşadığımı söyleyemem. Bazen bir projeyi sonlandırmak aslında yapabileceğin en saygı dolu hareketlerden biri olur. Çalışmalarımız adına durgun zamanlar geçirmek veya eskiden yapılan çalışmalara gölge düşürecek bir sürece girmektense grubu dağıtmak ve iyi zamanlarımızı hatırlamak bana her zaman daha iyi gelmiştir. Durgunluk ve geriye gitmek, dayanamadığım şeyler. Hayatım farklı yönlere doğru ilerliyor ve UMO da bunun sonuçlarından biri.

Yeni albümünüzle ilgili konuşurken, Daft Punk’ın son albümü Random Access Memories’den ilham aldığını söylemişsin. Bu albüm gerçekten de Daft Punk’ın kariyerindeki en farklı albümlerden biri. Daft Punk’ın nesinden etkilendiniz ve hangi şarkı sizi etkiledi?
Albümü daha dinlemeden, albümle ilgili birtakım yazılar okumuştum. 70’lerin hi-fi sound’unu kullanmaları bana çok ilginç gelmişti.

2013’ten bu yana enstrümantal kayıtlarınızın yer aldığı miksteyplerinizi internet üzerinden paylaşıyorsunuz. Paylaşımlarınızda “Unknown Mortal Orchestra” yazıyor ama aslında bu kayıtları kardeşin de dahil olmak üzere, grupta olmayan arkadaşlarınla kaydetmişsiniz. “SB” ismini taşıyan bu serinin hikâyesi nedir? Bu kayıtların UMO’dan farklı karakterde oldukları aşikâr çünkü...
Bunlar aslında sahiplenilmemiş birtakım fikirler veya onun gibi bir şeyler. Kardeşim II albümümüzde davul çalmıştı. Multi-Love’da da çaldı. Dolayısıyla aslında kardeşim için Unknown Mortal Orchestra çatısı altında bir şeyler çalmak çok da nadir olan bir şey değil. “SB” serisi aslında bir şekilde yavaş yavaş bilgisayarımda kayıtların biriktiği bir klasör hâline geldi. Yeterince dolduğunu hissettiğim zaman, bu kayıtları paylaşıyorum. Bu arada kardeşimin yanısıra Riley de “SB” serisinde davul çalıyor. Bazen aklımıza gelen bir fikir, şarkı şekline dönüşmüyorsa, onun üzerinde enstrümantal olarak çalışmaya devam ediyoruz ve bu kayıtları “SB” klasörüne kaydediyoruz. Bence çok eğlenceli. Benim için müziği keyifli kılıyor.

Şarkı sözleri olan veya olmayan şarkılarla ilgili herhangi farklı bir düşüncen var mı? Yani enstrümantal şarkılarda mesela ne gibi şeylere bakıyorsun? Yeni albümde enstrümantal şarkılar olacak mı?
Albümde enstrümantal şarkılar yok ama şarkıların içinde klasik küçük pasaj geçişleri gibi enstrümantal kısımlar var. Şarkılar da genellikle bana göre hep aynı ama vokalli bazı şarkılar gerçekten daha çok insanlara hitap ediyor ve dışa dönük oluyor. İnsanlar bir şekilde müziktense, sözlere daha çok odaklanıyorlar. Biz de sanırım bu yüzden bağlanılıyoruz.

Meşhur “bodrum katı”nızı çok merak ediyorum. Orası stüdyo gibi bir yer mi? Yani gidip de kapandığın ve dünyayla alakanı kestiğin bir yer gibi mi?
Evet, sanırım stüdyo diyebilirsin çünkü bir stüdyoda olması gereken her şeye sahip. Ama zaten bugünlerde bir laptopla kendi başına bir stüdyo olabiliyor. İnsanlar artık uçakta veya otel odalarında hit şarkılar yapabiliyorlar. Benim de istediğim zaman gidebildiğim ve canım ne isterse yapabildiğim, içinde tüm gerekli kayıt âletlerinin yer aldığı bir bodrum katım var. Aslında çok da küçük bir yer olduğunu söyleyemeyeceğim. Biraz genişletilmiş bir oda.

Albümüzün yayınlanmasının hemen ardından, Primavera Sound’da çalacaksınız. Ben de orda olacağım ve aslında Unkonwn Mortal Orchestra’yı canlı olarak izleyeceğim için heyecanlıyım. Sizi ilk kez izleyeceğim (Youtube’dan izlediklerimi saymazsak). İzleyeciler için herhangi bir sürpriziniz olacak mı?
Evet, sanırım olacak. Orda çalmak eğlenceli olacak. Konserlerimizin nasıl olacağını hiçbir zaman bilemiyoruz, hepsi birbirinden farklı oluyor.
 

 

“Multi-Love”ı ilk dinlediğimde, sanırım 45 kere tekrar başa aldım ve yeniden dinledim. Bu şarkının, daha önce yayınladığınız diğer iki albümden kesinlikle farklı olduğunu söyleyebilirim. Bir hafta boyunca, neredeyse her sabah uyandığımda, hep “Multi-Love”ı açtım. Bu şarkıda sihirli bir şeyler olduğuna eminim. Şarkının sözleri, birkaç kişi arasındaki bağlantıyı anlatıyor sanırım. Tam olarak bu şarkının hikayesi nedir?
Henüz şarkının hikâyesini anlatmıyorum ama şarkıda sihirli bir şeylerin olduğu konusunda sana katılıyorum. Sözleri yazmayı bitirdiğimde o kadar heyecanlandım ki odanın içinde zıplayıp durdum.

Yeni albümde herhangi biriyle ortak bir çalışma yer alıyor mu? Diğer albümlerden farklı bir albümün bizi beklediği çok açık. Kayıtlar esnasında stüdyoda, sizinle birlikte başka müzisyenler de var mıydı?
Kardeşim, bir aya yakın bir süre benimleydi ve bazı şeylerde bana yardımcı oldu. Büyük bir adım atmak üzere olduğum için çok hevesliydim ve yardım almam gerektiğini farkettim. Aksi takdirde delirecektim. Albümde duyacağınız neredeyse tüm davulları kardeşim çaldı diyebilirim. Ayrıca, beş günlüğüne New York’a gittim. Basçımız Jake Portrait, iki şarkıda benim söylediğim kısımların kayıtlarını son hâline getirdi. Bunlar dışında sekiz ay boyunca, evimin bodrumunda yalnız başıma kayıtlarla uğraştım.

Psikedelik müziğe ilgi son yıllarda iyice arttı. Sanki 2010’larda 70’leri yaşıyor gibiyiz. Bazen bu durum karşı konulmaz bir hâl alabiliyor. Sen psikedelik müziğin gidişatı ve aldığı şekille ilgili be düşünüyorsun? Bu bağlamda dinlemeyi sevdiğin gruplar var mı?
Birkaç zamandır Vinyl Williams ve Morgan Delt dinliyorum. John Dwyer ne yapsa dinlerim. Tame Impala ve Pond ekibi her zaman çok sağlam. King Gizzard and the Lizard Wizard iyi. Aslında şu an bir sürü iyi müzik yapan grup var.

 

 

ÖNCEKİ Ruh hâlleri ve atmosfere odaklanan sesler: Jacco Gardner SONRAKİ Danielle de Picciotto’dan “yuva” fikrine saygı duruşu
Bu yazıyı paylaş