Adult Jazz: İletişimin sınırları ve alışılmadık tınılar

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Adult Jazz: İletişimin sınırları ve alışılmadık tınılar

Röp: Cem Kayıran – İllüstrasyon: Naz Tansel
ÖNCEKİ Sanatın cinsiyet ekonomisi: Vivian Maier’ı Bulmak SONRAKİ Hayali Bollywood filmine müzikler: The Bombay Royale

İngiliz grup Adult Jazz’a ilk albümü Gist Is’le ilgili detayları sorduk!

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - 

İngiliz dörtlü Adult Jazz, nefes kesen ilk albümü Gist Is’i geçtiğimiz ay yayınladı ve kısa sürede gönlümüzü çalmayı başardı. Özellikle nefes aldığını hissedebileceğiniz şarkı yapıları ve akılda kalıcı melodileriyle defalarca dinlenesi şarkılardan oluşan Gist Is, bu yıl karşımıza çıkan en sıradışı ve etkileyici albümlerden biri.

Beslendiği birçok farklı kaynak ve düşünceyi albümde hissettirerek kendine has bir dil geliştirmeyi başaran Adult Jazz’ın beyni Harry Burgess’e albümün detaylarını ve grubun geçmişini sorduk!

Albümünüzü dinlediğimde, şarkı yapılarınızın en önemli elementlerinden biri olarak “boşlukları” kullanmayı başarabildiğinizi hissediyorum. Aynı şekilde şarkılar epey progresif şekilde kurgulanmış. Bu detay şarkı yazımında aklınızda olan bir şey miydi?
Boşlukları, canlı çalmaya başlayana kadar gerçek anlamda fark etmemiştim. Müziği bilgisayar başında aranje etmek, görsel olarak kendinizi belli sınırlara ait bir yerdeymiş gibi düşünmenizi sağlıyor ve duraklamalarla aralıklar, genel yapıdan daha az ayrılıyormuş gibi hissettiriyor. Bir sonraki kısmın gelişini görüyorsunuz ve bu sayede paniklemiyorsunuz; her türlü güvende olduğunuzu biliyorsunuz. Bu şarkıları canlı çalmaya başladığımızda ayrıklık ve duraklamalar biraz daha meydan okuyucu ve kaba hâle geldi. Çünkü onlar, gerçek zamanın çözülmesine sebep oluyor ve sen de ortamdaki gerilimden sorumlu olan kişi oluyorsun. İnsanlar diğer gruplarda olan daha kalın, daha ağır olma hissini bizim konserlerde hissetmiyorlar, bu da biraz kırılganlık getiriyor. Kesinlikle bu albümle birlikte, şarkılardaki “kalın” anları birbirinden ayrık kullanmak istedik.

Progresif şarkı yapıları bizim uğraşmaktan çok keyif aldığımız şeyler, bu yüzden şarkıları da bu yönde yazmak çok doğal olarak gelişti. Ayrıca genellikle karşılıklı seslerin diyaloğu gibi olan birçok söz vardı. Bu da şarkılardaki farklı anlar üzerinde epey etkili oldu.

Şarkılarınızda çok etkileyici ve yenilikçi fikirler var. Her grup üyesinin şarkı yazımına bir şekilde dâhil olduğunu hissediyorum. Bize biraz Gist Is’in ortaya çıkış sürecinden bahseder misin?
Genellikle şarkıya dair bir hissim ya da küçük bir melodik fikrim oluyor. Bunu gruba sunuyorum ve birlikte detaylandırıyoruz. Çoğunlukla melodilerle birlikte gelen küçük bir söz grubu da bize yol gösteriyor.

Bu sürece hepimiz fazlasıyla dâhil oluyoruz, aynı şekilde birbirimizin kısımları üzerine de hepimiz birarada çalışıyoruz. Bunun sebebi de çaldığımız enstrümanlar konusunda biraz değişken olmamız. Bu sayede belli enstrümanları sahiplenme gibi bir durum olmuyor. Ayrıca  fikirleri pekiştirmek ve üzerlerine yeni şeyler eklemek için stüdyoda da epey vakit geçirdik.

Gist Is, “Donne Tongue” şarkısında geçen bir söz. Albümü bu şekilde isimlendirmeye nasıl karar verdiniz?
Sözler şöyle: It does if you say it does / or / gist is exactly enough (Eğer sen söylüyorsan yapar / ya da / ana fikir tamamen yeterli). Bu Platon’un Euthyphron ikilemine bir tür gönderme. Temelde ilahi güç tarafından belirlenmiş “iyiliğin” doğası etrafında süzülmek fikrine dayanıyor. Ya ahlaki olarak doğru olan şeyler için belli bir kriter vardır ve Tanrı bu şeyleri bulabilmek konusunda uzmandır, ya da belli şeyler, Tanrı’nın onları sevme erdemi göstermesi sonucunda ahlaki olarak doğru olurlar. Bu, ilahi güce merak duyma sırasında keyfî olarak gelişen ahlaki kod ve bizim ulaşabileceğimiz ya da bir sebep bulabileceğimiz ahlaki kodu birbirinden ayıran şey.

Albüme dair asıl fikirler, dinî/politik/ruhani ideolojilerle uğraşırken bizi duyarlı yapan, kanuncu, biçimlendirilmiş bir ahlak anlayışı ya da sezgilerle ilgili. Ayrıca albüm, sistemleştirilmiş iletişimin sınırlarına ve bir şeyleri doğru düzgün iletmede yaşanan problemlere de genel olarak bakıyor.

Albümdeki gitar kullanımı tek kelimeyle eşsiz. Gitarlar fazlasıyla serbest ama aynı zamanda en önemli katmanlardan biriymiş gibi tınlıyor. Gitar kullanımı konusunda size kimler ilham veriyor?
Bizim için spesifik bir isim söylemek çok zor maalesef. Bazen bir ritim ya da o an çalınan şeyin yarattığı fiziksel heyecan, notalardan daha önemli hâle geliyor. Gitarı diğer enstrümanlar için bir ayna görevi görecek şekilde kullanmayı seviyoruz. Ayrıca gitarlarda çok fazla akor kullanmıyoruz ve genellikle iki notadan oluşan akorların basitliğini seviyoruz. Kesinlikle gitarı tertemiz değil de daha karizmatik şekillerde kullananları seviyoruz!

Gist Is’deki şarkı sözleri bazen epey kişisel tınlıyor. Şarkı sözlerinde ağır basan hissiyat nedir sence?
Parçalardaki abartılı seslerin de benzer şeylerden kaygılı olduğu algısıyla, sözler de benim için kişisel hâle geliyor. Sözler kesinlikle düşündüğüm şeyler hakkında oluyor.

Peki Gist Is’i konsept bir albüm olarak tanımlar mısın? Kendine has bir tınısı var ve birçok farklı ruhsal durumu içinde barındırıyor. Şarkı yazım sürecindeyken aklınızda belirli bir tema var mıydı?
Katı bir tutum içinde düşünmeyi sevmiyorum ama albümün içinden geçen ince bir çizgi var. Sanırım ortaya çıktığını gördüğümüz tema kopyalanarak çoğalan iletişim biçimleri (özellikle ahlakla ilgili) ve anlaşılmazlığın nasıl kullanışlı hâle getirilebileceği ya da güçlü kullanılabileceği!

Biraz da grubun geçmişi hakkında bilgi verebilir misin? Bildiğim kadarıyla üç dört yıldır birlikte çalıyorsunuz. Adult Jazz’ın ilk dönemleri ve Gist Is dönemi arasında bir kıyaslama yapabilir misin?
Ben, Steven ve Tim başka gruplarda ve üçlü olarak bir arada çalıyor, benim yazdığım şarkıları beraber aranje ediyor ve bundan çok keyif alıyorduk. Üniversite zamanı Leeds’de yeniden bir araya geldik ve bir öğrenci evinin salonunda tekrar çalmaya başladık. Tom’la ortak bir arkadaşımız sayesinde sonradan tanıştık ve bir albüm kaydetmeye başladık. Böylece bu üçlü, bir dörtlüye dönüşmüş oldu.

Tom’la tanışmadan önce evimizde saatlerce belli kısımlar üzerine çalışırdık. Üç kişiyken canlı performanslarda daha temiz olmaya özen gösterirdik. Fakat Tom’la tanışmamızın ardından stüdyoyu müziğe daha fazla şey katmak için kullanmaya başladık.

Tumblr sayfanızda “Idiot Mantra” başlıklı bir kısım var. Buraya tıklayınca karşımıza bir Van Morrison klibi çıkıyor. Sizin şarkıyla Morrison’unki arasında bir tür bağ var mı?
Bu “Idiot Mantra”nın epey önceki dönemlerinden kalan bir şey ve sonradan “Donne Tongue” adlı şarkıya evrildi. Van Morrison’la ilişkisi, “Enlightenment, don’t know what it is” (Aydınlanmak, bunun ne olduğunu bilmiyorum) cümlesi. İki şarkı da soyutluğun kurtarılmasıyla ilgili.

Leeds müzik sahnesi oldukça kalabalık bir hazine gibi. Bu sahnede yer almak sizi nasıl hissettiriyor? Gruplar arasındaki iletişimi nasıl görüyorsunuz?
Artık Leeds’de yaşamıyoruz ama insanlarla konuşmaya başladığımızda orası bizim geldiğimiz yerdi. Bu yüzden şu an “Leeds grubu” olarak adlandırılmak biraz tuhaf hissettiriyor. Ama o şehirde geçirdiğimiz dört yıl harikaydı. Kesinlikle gruplar için davetkâr ve destekçi bir şehir. Brudenell Social Club gibi harika yerler genellikle büyük gruplardan önce yerel gruplara yer veriyor. Çok fazla canlı çalmadığımız için diğer gruplarla çok da içli dışlı değildik. Ağırlıklı olarak albüme odaklanmıştık ama iletişim kurduğumuz herkes çok iyiydi.

ÖNCEKİ Sanatın cinsiyet ekonomisi: Vivian Maier’ı Bulmak SONRAKİ Hayali Bollywood filmine müzikler: The Bombay Royale
Bu yazıyı paylaş