12 yıla yayılan sinemasal bir tecrübe: Boyhood

Bu yazıyı paylaş
İçerik

12 yıla yayılan sinemasal bir tecrübe: Boyhood

Yazı: Melikşah Altuntaş – İllüstrasyon: Vardal Caniş Su
ÖNCEKİ Görmek için göz gerekmez: Eskil Vogt ile Blind üzerine SONRAKİ Bu ay ne izlesem?

Amerikan bağımsız sinemasının en sevilen yönetmenlerinden Richard Linklater’ın son filmi Boyhood, 12 yıla yayılan epik bir büyüme hikâyesi… Kapanış filmi olduğu !F İstanbul’un şanslı bir grup izleyicisi tarafından perdede görülme şansına erişilen Boyhood’un gösterime girme ihtimalinin olmadığını öğrendiğimiz bu günlerde, filme sayfalarımızda yer vermemiş olmak istemedik.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - 

Richard Linklater, 90’lı yılların sonlarına doğru aklına gelen bir fikri Ethan Hawke’la paylaşır. Bu fikir, küçük bir çocuğun ergenlik döneminin tamamına şahit olacağımız, 12 yılın öyküsünü anlatan bir filmi, yarı-gerçek zamanlı şekilde, 12 yılda çekmekten ibarettir.

Başta Hawke olmak üzere herkesin üzerine atladığı bu fikir, çeşitli küçük mali desteklerle birlikte oluşturulmaya başlar. Kaba bir senaryonun ardından, iki yıl sürecek olan yapım öncesi süreç başlar. Oyuncu seçimi için kollar sıvanır. Linklater, oyuncu oyuncu çocuk oyunculardan ziyade, 12 yılına tanıklık edeceğimiz ve yıllarca film için çalışacak olan çocuk oyuncu için hafif içine kapanık Ellar Coltrane’de karar kılar.

Filmin çekimleri başladığı sırada, ana oyuncu ekibini oluşturan Ethan Hawke 31, Patricia Arquette 33, Ellar Coltrane ve Lorelei Linklater ise 7 yaşındadır. Filmin çekim hikâyesi böylece başlar ve 2013 yılına kadar her yıl üç günlüğüne buluşularak filmin çekimleri yapılır. Amerika’nın en büyük bağımsız film merkezlerinden IFC her yıl birkaç bin dolarla filmin prodüksiyonunu destekler ve 12 farklı film çekermiş gibi, yeniden mekânlar ve oyuncularla her yıl anlaşmalar yenilenir.

Nihayetinde film, 2013’ün sonlarına doğru tamamlanır ve yaklaşık iki yıl süren bir post-prodüksiyon sürecinin ardından Sundance’de yapımcılar ve şirketlerin karşısına çıkar. Universal, filmin haklarını derhâl satın alır ve Boyhood festival yolculuğuna başladığı Berlin’den en iyi yönetmen ödülü ve pek çoklarına göre festivalin bu yılki en iyi filmi unvanıyla ayrılır.

Linklater dehası
Linklater, her yıl çektiği görüntüleri bir kenarda tıkır tıkır montajlarken bir yandan da yeni filmler ve yeni prodüksiyonların içine dalmaktan geri kalmamasıyla, ne menem bir deha olduğunu çoktan kanıtlamış durumda. Yalnızca Boyhood projesi sürerken çektiği filmlerle bile onlarca ödül ve adaylık kazanırken, bir üçlemeye dönüştürdüğü Before serisinin devam filmleri Sunset ve Midnight ile Oscar’dan Altın Ayı’ya, WGA’dan Independent Spirit’e onlarca ödüle aday gösterildi. Fast Food Nation’la Altın Palmiye yarışına girip, Waking Life’la Venedik’ten çeşitli ödüllerle ayrıldı.

Yazdığı senaryolarda daima birlikte çalıştığı oyuncuların zekâsına ve yaratıcılığına alan açan bir yönetmen olması, Linklater’ın sırtını asla yere getirmedi. Hayattaki en yakın dostlarından biri de olan Ethan Hawke’un Before serisinin yanı sıra Tape, Waking Life, Fast Food Nation ve hattâ biraz daha gerilere gidecek olursak The Newton Boys’a yaptığı katkılar Boyhood’da da kendini gösteriyor. Oyuncunun 33 ile 45 yaşları arasındaki olgunlaşma sürecini bedenen gözler önüne serdiği Boyhood, Hawke’un bir oyuncu olarak da yetkinleşme sürecine, diyaloglara kattığı repliklerle bir yazar olarak iştirakine de sessiz ve derinden şahit ediyor bizleri.

Patricia Arquette’in ise yıl boyunca çeşitli ödül törenlerinde yardımcı kadın oyuncu adaylıkları ve hattâ kimi ödülleri kazanması işten bile değil. Zira iki çocuk annesi, boşanmış ve yeni ilişkilerle hayatında yol almayı deneyen bağımsız akademisyen anne rolünde harikalar yaratıyor. Genç oyuncular Ellar Coltrane ve aynı zamanda yönetmenin gerçek hayattaki kızı olan Lorelei Linklater da yıllara yayılan çekim sürecinde, karakterlerinden bir an bile kopmamaları ve karakterlerin bedensel, ruhsal değişimlerini başarıyla ortaya koymaları açısından son derece etkileyici performanslar sergiliyor.

Neye bakarsan onun filmi
Her ne kadar ismi Boyhood olsa da film, temelde dağınık bir ailenin alelade hikâyesini beyazperdeye taşıyarak aslında pek çok kişinin hayatından bir kesit sunuyor. Bu nedenle film için Linklater’ın düşündüğü alternatif isimlerin Ordinary People ya da Growing Up olması şaşırtıcı değil. Diğer yandan Linklater filme, Samantha karakteri üzerinden Girlhood, anne baba karakterleri üzerinden de Parenthood denebileceğini söylüyor.

Özetle, hayatın neresinden bakılırsa oranın görüleceği, insan yaşamının en alengirli köşelerinden en geneline, karmakarışık ve aynı zamanda dümdüz bir film Boyhood. Her zaman dönemecini, film boyunca ele aldığı yılın hit şarkılarından ya da müzikal eğilimlerinden bir örnekle belirginleştiren Linklater, bunun gibi küçük ayrıntılar ve diyaloglarla gönlümüzü çeliyor ve benzerine çok az rastlanır bir sinemasal tecrübe sunuyor seyircisine. Bu eşsiz tecrübeyi perdede yaşayamayanlar için filmi tez zamanda ev sinemasına bekliyoruz. 

ÖNCEKİ Görmek için göz gerekmez: Eskil Vogt ile Blind üzerine SONRAKİ Bu ay ne izlesem?
Bu yazıyı paylaş