Farklı enerjilerin kesişim noktası: TUNDE ADEBIMPE

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Farklı enerjilerin kesişim noktası: TUNDE ADEBIMPE

Röp: Bant Mag., Portre Foto: Aylin Güngör
ÖNCEKİ Olaylar olaylar... SONRAKİ CEM YILMAZ ve TÜLİN ÖZEN: Bir masa başında, çay eşliğinde, saatlerce...

Bant Mag.’in 100. özel sayısının kapağını hazırlayan Tunde Adebimpe, geçtiğimiz yıllarda ekip olarak bizi fazlasıyla etkileyen onlarca işle karşımıza çıktı. Gerek TV On The Radio’yla yaptığı harika albümler, gerek görsel sanatların animasyondan illüstrasyona hemen her dalında yaptığı işleri, gerek etrafındakilerin enerjilerini yükselten pozitif kişiliğiyle Bant Mag.’ın favori sanatçıları arasında yerini kolaylıkla kazandı Tunde Adebimpe. Bizimle bu özel heyecanımızı en içten şekilde paylaşabileceğini bildiğimiz Tunde Adebimpe’yle, tüm ekibin sorularından oluşan bir röportaj yaptık. Bu ay yayınlanacak yeni TV On The Radio albümü Seeds’ten, yıllar önce hazırladığı ilk çizgi romanı Plague Hero’ya, çocukken dinlediği müziklerden çalıştıkları plak şirketlerine hemen her şeyi sorduk!

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - 

Bant Mag.’ın 10. yılı için 100. özel sayısının kapağını yapman istendiğinde aklından ne geçti? İlk düşüncelerin nelerdi, nasıl oluştular?
Öncelikle inanılmaz gurur duydum çünkü dergiyi ve yaratıcılarını çok seviyorum. İkinci düşüncemse “Lanet olsun, ne yapacağım?” oldu. İlk fikirlerim burada söyleyemeyeceğim kadar salakça ve utanç vericiydi ama çoğu fikir böyle ortaya çıkar. Sizi utandıranların üzerinden geçtikten sonra size çok da kötü görünmeyenine ulaşırsınız. Kıravat ya da ayakkabı seçmek gibi bir şey.

Image

Image

Seeds’in arkasındaki konsepti anlatabilir misin?
Baskın bir konsept olup olmadığından emin değilim. Ama oluşurken kendimi gayet iyi hissediyordum. Nine Types of Light ve onu izleyen turneden sonra grubun sonuna geldiğimizi düşünmüştüm. Birçok sebepten dolayı artık devam etmek istemiyordum ve 10 ya da 11 yılın bir işi yapmak için yeterli zaman olduğunu hissediyordum (bu arada 10. yılınız kutlu olsun! Lütfen durmayın!). Ayrıca bu süreçte başardıklarımızdan memnundum ve durmak sorun gibi gelmiyordu. Ancak bir süre ara verdikten sonra yine arkadaş olarak zaman geçirmeye başladık, bireysel şarkılar üzerinde çalışmaya kadar verdik ve "Mercy/Million Miles" single’ı böyle ortaya çıktı. Çok eğlenceliydi ve şarkı hemen toparlandı, biz de ortada bir albüm oluşturacak kadar şarkı olana kadar böyle çalışmaya karar verdik.

Eninde sonunda “Evet, artık bir albüm yapıyoruz” dediğimiz bir an oldu çünkü artık çok barizdi ama bence en başta biri “Hadi bakalım, yeni bir albüm yapıyoruz” demiş olsa asla yapmazdım. Mentaliteyle ilgili bir durum. Eski çalışma şeklimiz üzerimde çok negatif bir etki yaratmaya başlamıştı. Başkası adına konuşamam ama hepimize farklı şekillerde aynısını yaptığını düşünüyorum. Haftalarca bir stüdyoya kapanıp sonunda 45 dakika müzik olacak şeyi doldurmaya çalışmak bana iğrenç gelmeye başladı, doğallıktan uzak ve bayattı. Ve hayat en sevdiğiniz şeyleri yüke dönüştürerek onlara saygısızlık edemeyeceğiniz kadar kısa. Yapmakla yükümlü olduğum bir ton şey var ama sanat yapmayı seçiyorum çünkü özgürleştirici, açık, ilham verici, değişken ve ya yalnız ya da sevdiğim insanlarla yapmak istediğim bir şey.

2001’de Dave ile grubu kurduğumuzda, ikimizin de birbirimizle tanışmadan önce kaydettiği parçalar vardı ve diğer her seçeneğin aptalca gelmesi dışında birlikte çalışmak için bir sebebimiz yoktu. Bir yerde bu albümde bu hissi yeniden yakaladığımızı düşünüyorum. Her şey yeniden eğlenceliydi. Yeni şarkıların komik ya da yarı düşünülmüş olduğunu söylemeye çalışmıyorum ama hepimiz çok pozitif bir anlayışla yaptığımız bir albümün nasıl bir şey olacağını merak ediyorduk. Ve bunu yapabildiğimiz için çok şanslıyız! Bizi dinleyen kimse ne yaptığımızı umursamak zorunda değil! Yine de mucizevî bir şekilde insanların umurunda ve bunun farkındayım ve sürekli minnettarım.

Çok uzun bir cevap oldu ama galiba genel bir konsept varsa şuydu: Sahip olduğunuz her şeyi sevmek ve saygı duymak zorundasınız; tüm deneyimleriniz, iyi veya kötü olan her şey, onlarla ilgilenin, büyümelerine izin verin ve paylaşın çünkü yok olmak için buradayız ve kimse hayat denen şeyi kazanmıyor.

Image

Nine Types of Light‘ta olduğu gibi bu albüme de görsel bir çalışma eşlik edecek mi?
Nine Types of Light filmi gibi hepsi bir anda olmayacak ama single’ların videolarına ve konserlerdeki sahne görsellerine özen gösteriyoruz. “Happy Idiot” şarkısının videosunda Paul Reubens (en çok Pee Wee Herman olmasıyla tanınıyor) ve Dr. Who dizisi ile Guardians of the Galaxy’de oynamış olan Karen Gillan var. Sadece görmek istediğimiz şeyleri yapmaya çalışıyoruz ve şu aralar gayet iyi gidiyor. Ayrıca albüm kapağı için Julian Gross (uzun süredir arkadaşımız ve Liars grubunun eski üyesidir) ile çalışıyoruz. Albüm görsellerinin tüm estetiğini o yarattı ve şekillendirdi. Olağanüstü bir iş çıkardı. Julian harika bir sanatçı ve bunu yapmayı istemiş olduğu için çok şanslıyım. Çok iyi görünüyor!

Yeni TVOTR albümünde yan projelerinden etkiler olduğunu düşünüyor musun?
Bilmiyorum. Grubun ara verdiği dönemde Higgins Waterproof Black Magic Band diye yeni bir proje başlattım. Şarkılar canlı doğaçlamalardan ortaya çıkıp salaşça form alıyordu. Çoğunlukla kaydettiğim şarkının üzerine doğaçlama söz yazıyordum ve sonunda da onları kullanıyorduk. Bu benim için çok sağlıklıydı çünkü bana sözleri yazarken kendimi daha özgürce dışavurabileceğimi ve kulağa bozuk gelen şeylerdeki güzelliği hatırlattı. Higgins şarkılarında hızlı çalışmış olmak, bana bir şeyleri hızlı oluşturmanın çok eğlenceli olduğunu ve “ilk düşünce=en iyi düşünce” fikrinin birçok durumda gerçekten işe yaradığını hatırlattı. Daha önce TVOTR’da sözlerle uğraşarak mükemmel bir şiir gibi bir şey oluşturmak için çok uzun zaman geçirirdim. Bu sefer kendime, sözleri altı saatten kısa sürede yazamazsam şarkıyı terk edip başka bir şeye odaklanacağımı söyledim. Bu her seferinde işe yaramadı ama çoğu zaman yaradı ve bana bir şeylerden uzaklaşma anına saygı duymam gerektiğini hatırlattı, çünkü bunda dürüst bir enerji var.

Seeds’in neden bugünün albümü olduğunu düşünüyorsun?
Bugünün albümü mü bilemem ama şarkı/sanat/müzik yapan insanlar olarak şu an nerede olduğumuzun iyi bir temsili. Kendimizi bayağı iyi hissediyoruz. Gerçekten en iyi albümümüz olduğunu düşünüyorum, ki bunu söylemem hâlâ garip geliyor çünkü asla bir şeyi bitirir bitirmez böyle hissetmem. Bu yüzden belki albümden herkes nefret edecektir ama ben çok seviyorum ve hepimiz de fazlasıyla gurur duyuyoruz.

Image

Seeds, Harvest Records’dan çıkacak ilk albümünüz. Daha önce 4AD ve Interscope gibi büyük firmalarla çalışıyordunuz. Birlikte çalışacağınız şirkette ne arıyorsunuz? Genelde tatmin oluyor musunuz?
Plak şirketlerinde genelde aradığımız şey yaptığımız işe saygı duyulması, yani kimsenin içeri girip “Bu şarkı çok iyiymiş, ama neye ihtiyaç var biliyor musunuz? Stüdyoya Pitbull ve Taylor Swift’i getirmeliyiz ki şarkının her yerinde rap yapıp şarkı söylesinler. Ama Pitbull şarkı söyleyecek ve Taylor rap yapacak. Bu daha önce hiç yapılmadı, göreceksiniz, MİLYONLARCA albüm satacaksınız. Var mısınız?” dememesi.

Böyle şeyler olmasın. Genelde şirket, işimiz yüzde 85-90 bitmiş olana kadar bir şey duymuyor. Aynı zamanda görsel açıdan da ne yaptığımızı anlayan ve tüm projeyi dünyaya büyük bir hevesle sunacak birini arıyoruz. Harvest çok iyiydi. Göreceli olarak küçük bir şirket, en azından temsil ettikleri sanatçı sayısı açısından. Bu da çok iyi bir şey çünkü, Interscope’un tersine, her projeye bolca ilgi gösterebiliyorlar. Interscope’da video bütçesini tartışmak için telefonla birine ulaşamadığınız zamanlar olurdu çünkü P. Diddy o sırada herkese albüm satışlarıyla ilgili fırça çekiyor ya da Lady Gaga’nın birkaç milyon dolarlık bir video çekmek için birkaç depo kiralaması gerekiyor olurdu. Bu ikisi gerçekten yaşandı. Yeni şirket ararken Harvest’ın söylediği ilk şeylerden biri “Yapmak istediğiniz her şeyi duymak ve sonra bunu en verimli şekilde hayata geçirmek konusunda size yardım etmek istiyoruz,” oldu. Bizim de ihtiyacımız olan buydu, gayet iyi davrandılar. Albümle ilgili çok heyecanlılar ve böylece biz de onlarla çalışmak konusunda heyecanımızı koruyabiliyoruz.

Image

Baştan bugüne kadar grubun isminden memnun muydunuz?
Hayır, değildik. İsmi aceleyle seçmiştik ve kullanmaya devam edeceğimizi hiç düşünmüyorduk ama bu konuda bir şey yapmak için artık çok geç. Kulağa TV On The Radio’dan daha kötü gelecek ve söylemesi daha zor olacak tek şey “daha önce TV On The Radio olarak bilinen grup”. Ama sorun değil, küçükken ismimi çok sevmezdim ama şimdi adım “Kevin”, “Doug” ya da “Ned” olmadığı için seviniyorum. Kusura bakmayın Kevin, Doug ve Ned’ler.

Sence TVOTR hakkında en sinir bozucu yanlış algı ne?
Emin değilim… Nasıl algılandığımızla ilgili hâlâ çok bir fikrim yok. Bir keresinde biri bana bir grup sanat snobu entelektüel ve çok ciddi insanlar olmamızı beklediğini söylemişti ki bu hiç de doğru değil. Ciddi olunacak bir konu olduğunda ciddi olduğumuzu düşünüyorum ama karanfilli sigara içerek bıkkın bıkkın varoluşun doğasını tartıştığımız yok. Sanat snobu değilim, bir yerde her şeyi seviyorum ve çizgi romana biraz bile benzeyen her şeyi okurum. Bu konuda bir sorunum olduğunu düşünüyorum. Bant’ın editörleri Karaköy’deyken Marvel çizgi romanı olan Wolverine’in Türkçeye çevrilmiş bir baskısını almak için her şeyi bırakmama şahit oldu. Korkunçtu, çok kötü çizimler, saçma bir hikâye vardı ve hikâyeyi okuyamıyordum bile. Bunu neden yaptığımı bilmiyorum. Kendimi kontrol edemedim. Bu durumla gurur duymuyorum.

Image

Image

Sence TVOTR şu âna kadar neyi başaramadı?
Şu âna kadar yaptığımız işlerle ilgili iyi hissediyorum. İyi anlaşmak ve çalışmalarımızı sürdürebilmek dışında bir grup olarak belirli hedeflerimiz yok. İnsanların görüp duymak istediği albümler yapma şansımız var. İnsanlar tura çıktığımızda konserlerimize geliyor ve iyi zaman geçiriyor gibi görünüyorlar. Bu yüzden başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Bununla beraber dünyanın farklı bölgelerinde daha fazla konser vermek istiyorum. Genellikle bunun gerçekleşememesinin sebebi bize bu noktalarda konser vermenin oraya gitmeye değecek kadar kâr getirmeyeceğinin söylenmesi oluyor ama bu dünyanın farklı bölgelerini görmek ve oralarda yeni insanlarla tanışmak anlamına gelecekse, Afrika, Asya veya Ortadoğu’nun farklı yerlerinde çalıp para “kaybetmeyi” tercih ederim. Umarım yakın zamanda bunu gerçekleştirebiliriz.

Şarkı yazma motivasyonunuz yıllarla beraber değişti mi?
Özellikle değiştiğini düşünmüyorum. Dave’le beraber grubu kurduğumuzda yazdığımız tüm şarkıları bir araya getirdik, onları CD’lere yazdık ve albüme OK Calculator adını verdik. İnanılmaz ciddi. Hakikaten ciddi insanlardık:)

Her neyse, albümü, mobilya mağazalarında koltuk minderlerinin, kitapçılarda kitapların, plakçılarda tezgâhın arasına kopyalar saklayarak dağıttık. Kılıfta insanların isterlerse yazabilecekleri bir mail adresi vardı ve birçok kişi yazdı. Amaç denize bir ağ atmak ve ne yakalayabileceğimizi görmek veya “şişede mektup” gibi bir durum yaratmaktı. Rastgele biriyle bağlantı kurmak, öngörülemeyecek bir durum yaratmaktı. Bir şeyin nasıl sonuçlanacağı veya kime yönlendirileceği üzerine kafa yoramam. Bu kayıtlar dinlemek isteyen herkes için. Ve herhangi bir şey üretmek benim için, yapacak başka bir şeyim olmaması, başka herhangi bir şey yapmada çok kötü olacağım ve hayatımda bu noktadan sonra yeni bir meşgale bulmak için yaşlı olduğum gerçeği dışında spesifik bir motivasyon gerektirmiyor. Belki bu doğru değildir, yine de geçiş süreci muhtemelen çok yavaş olacaktır. Bununla beraber şu an için benim işim müzik ve bundan memnunum. Beni besliyor, yani devam edeceğim.

Image

Son 10 yıl içinde sizi en çok heyecanlandıran “yeni müzikler” hangileri?
10 yıl mı? Vay be. Yazamayacak kadar çok şey var sanırım. Genel bir fikir vermek için internetten yayın yapan radyo istasyonu Dublab’ı dinlemenizi öneririm. Bu sene 15 yaşına girdiler, yani arşivlerinde bulabilecekleriniz bu periyotta neleri beğendiğimi kapsıyor olacak. Gerçekten aşağı yukarı sadece bunları dinliyorum. Çok geniş ve mükemmel bir tarz, miks ve DJ yelpazeleri var ve beni milyonlarca faklı yöne çektiler, bana yeni müzik açısından bir sürü ilham kaynağı sağladılar. Bana bunu söylemem için para ödemiyorlar ama cidden dublab.com’u ziyaret etmelisiniz, çok iyi. Şu an bile dinliyorum.

Eğer bir derginin özel sayılarından birinin küratörlüğünü yapacak olsan bu hangi dergi olurdu, ve içerik ne olurdu? Kapak hikâyesi kim olurdu?
Belli kişilerin ebeveyn, kardeş, arkadaş ve tanıdıkları ile röportaj yapar ve onlara o kişilerin çocuklukları, ergenlikleri ve gençliklerini sorardım. Sonra da onların bugünkü en eşsiz özelliklerinin ne olduğunu dürüstçe cevaplamalarını istedim. Bu, röportajın ilk yarısı olurdu. İkinci yarısında ise üzerine tartışılan kişilerin, aile, arkadaş ve tanıdıklarının hikâyelerini ve cevaplarını dinlerken veya izlerkenki fotoğrafları olurdu.

Kapak hikâyesi kim olurdu bilmiyorum. Neil DeGrasse Tyson’un annesi ilginç olurdu. Kapakta annesi, arka kapakta da kendisi olurdu.

Image

 
Büyük bir serginin küratörlüğünü yapacak olsan kiminle çalışmayı düşünürdün?
Bob Thompson, Austin English, John Lurie, Chris Johanson, Rhys Lee, Devin Troy Strother, Allison Schulnick, Nina Chanel Abney, Gary Panter, Shinro Ohtake ve Brian Chippendale… Ki bunlar sadece ressamlar… Bahsedebileceğim çok fazla kişi var. Büyük bir gösteri olurdu ve muhtemelen takıntılı bir istifçinin karavanı gibi görünürdü.

En kötü beş müzikal ilham kaynakların neler? Çocukluğundan, geçmişinde komik bir dönemden, vs. olabilir...
1. Enigma
2. Deep Forest
3. Danzig
4. Megadeth
5. El Debarge

Bunların çoğu çocukluğumdan/ergenliğimin başlarından. Bunlara bakarken bile midem bulanıyor. Of… Bundan hemen sonra bir arkadaşım bana içinde Pixies, Minor Threat ve Bad Brains olan bir miksteyp verdiği için çok şanslıyım. Yoksa ne olmuş olacağını kim bilir?

Çocukken ebeveynlerin sana ne dinletirdi?
Nijerya’da yaşarken babam iki yıl kadar ABD’de çalışmıştı. Bize radyoda çalınan eski kayıtlardan yollardı. Bir keresinde bir Beach Boys kaseti vardı, hangisi olduğunu hatırlamıyorum, o zaman için çok kafa karıştırıcı ve inanılmazdı. Bunun dışında ben Star Wars kitap ve kaset setleri isterdim. Dairemizde King Sunny Ade ve Ebenezer Obey gibi birçok Nijeryalı geleneksel psikedelik/caz grupları, klasik müzik, caz ve Bollywood müzikleri çalınırdı çünkü ailem bunlardan hoşlanıyordu.

Image

Image

En sevdiğin süper kahramanlar ve çizgi film karakterleri hangileri?
En sevdiğim süper kahraman Batman. Hattâ aslında sadece onu seviyorum. Çünkü bir ton parası ve bilimsel bilgisi olduğu hâlde spesifik bir özel gücü yok ama hayatını tayt giyen bir yarasa olarak çoğunlukla akıl hastanesinden kaçmış canavarlarla savaşmaya adamış. Ama kendisi de tamamen deli! Kostüm giyip savaşacak suç aramak sadece deli birinin yapacağı bir şey. O diğer delilerle savaşan ve çıldırmış gibi görüneceği için kimseye hiçbir şey diyemeyecek bir polis dışında polisten uzak duran bir deli. Kendisi de durum da harika.

En sevdiğim çizgi film karakteri Daffy Duck. Çünkü o da deli ve bencil bir egomanyak. İlk bölümlerde biraz da anarşist. Defalarca havaya uçuyor ve durumdan rahatsız olmuşa benzemiyor. Aynı zamanda Peanuts çizgi filmlerini ve filmlerini de seviyorum. Yakın zamanda hepsini tekrar izledim ve ne kadar depresif olduklarını anlamamış olduğumu fark ettim. Galiba depresyonun ne olduğunu bilmeden önce bana nasıl depresif olunacağını öğrettiler. Charlie Brown’un “arkadaşları” ona KORKUNÇ davranıyor ve Linus dışında onun tarafında olan yok. Köpeği bile ona çok iyi davranmıyor. Filmleri yeniden izleyebiliyorsanız izleyin, insanın kalbini kırıyorlar, biraz da psikedelikler. Bu iki karakter de bugün çocuklar için TV’de olamazdı, bu beni biraz üzüyor.

Image

Sinema, müzik veya plastik sanatlar olsun, özgün bir sanatçısın. Farklı medyalarla çalışabilen bir sanatçı olarak fikirlerin duygu hâlinde mi yoksa spesifik şekiller alarak mı geliyor? Müzikse müzik, çizimse çizim gibi. “Bugün bir şarkı yazmak istiyorum” ya da “Salı günü bir şeyler çizmek istiyorum”... böyle mi? Ya da önemli olan o fikir ya da duygu mu? Ki böylece süreç içerisinde bu fikri daha iyi ifade edebilmek için kullandığın medyayı değiştirebilirsin.
Planlı olmaya ve bunları ayrı tutmaya çalışıyorum. Örneğin pazartesi, çarşamba, cuma müzikle uğraşacağım ve salı, perşembe, cumartesi bir çizgi roman ya da animasyon için çizim yapacağım veya yazı yazacağım. Bu asla işe yaramıyor. Çoğunlukla birkaç gün ya da hafta üst üste çizim yapıyorum ve bir yandan ses kaydı alarak şarkılar için notlar tutuyorum. Müzikle uğraşırken de çoğunlukla müzikle uğraşıyor oluyorum ama aynı anda görseller için karalamalar yapıyor, fikirler yazıyorum.

Bunlar farklı enerjiler. Müzik yapmaya başladım çünkü bir stop motion animasyon işinde çalışıyordum, saatler o kadar uzundu ve o kadar emek isteyen bir işti ki hızlı fikirlerle daha çabuk sonuç alabileceğim bir iş yapmam gerekti. Sonunda bir dört kanallı kayıt cihazı satın aldım ve şarkı eskizleri yapmaya başladım. Bunlardan çoğu da OK Calculator’da yer aldı. Şimdilerde tek bir şeyle uğraşacağım aylar planlamaya çalışıyorum, böylece her şeye gerekli ilgiyi gösterebiliyorum. Kayıt yapmaya başlamadan veya turneye çıkmadan hemen önce görsel bir şeye başlamakla ilgili derin bir paranoyam var çünkü bir yıl boyunca o projeye sadece arada sırada dönebileceğimi biliyorum ve böyle çalışırken aynı şeye ilgi duymaya devam etmek çok zor. Geri dönüyorsunuz ve kendi kendinize “Neden böyle düşünüyordum? Ne yapmak istemiş olduğumla ilgili hiçbir fikrim yok” diyorsunuz. Genelde görsel olarak o ara uğraştığım müzikle ilgili şeyler yapıyorum, Nine Types of Light filmi, Higgins grubu için olan videolar ya da "Mercy/Million Miles" single’ı için olan tablolar gibi. Müzikle tamamen alâkasız olan görseller üzerinde çalışmak için uzun bir sürem olsa iyi olurdu. O zamana kadar turnede bir karalama defteri tutmaya ve Instagram'da küçük şeyler paylaşmaya devam edeceğim.

Image

MTV’nin ünlü animasyon serisi Celebrity Deathmatch’in yaratıcılarından birisin. Bu fikir başta nasıl oluştu? Şimdi Celebrity Deathmatch’in yeni bir bölümü için kimi seçerdin?
Ben yaratıcılarından değilim ama programda çalışan ilk animatör grubundaydım. Seriyi yaratan adam iki ünlü insanın birbirini dövdüğü bir kısa film yapmıştı ve kanal bunu seriye çevirmeye karar verdi. Bence en fazla bir yıl kadar sürdürülmesi gereken bir fikirdi ama beş, galiba altı yıl kadar uzattılar. İki seneden sonra bıraktım çünkü depresif olmaya başlamıştı. Günde 14 saat pencereleri olmayan bir odada kuklalara birbirlerini milim milim öldürtüyorduk. Bütün hafta çok yavaşça minik iç organlar çıkarıyor, etrafa sahte kan yayıyor, küçük boyun ve kol kırıyorduk. O işi yapmış olmaktan çok mutluyum ve animasyonu da hâlâ seviyorum ama bugünün ünlüleriyle aynısını kimse yapabilir mi bilmiyorum. Ayrıca bugünlerde çok fazla ünlü var, bence kukla versiyonlarını öldürmek de olsa onlara daha fazla ilgi çeken herhangi bir şey dünya için iyi olamaz.

Image

Image

Image

Image

Kendi çizgi romanın Plague Hero çıkalı beş yıl oluyor. Bu aralar o kitaba göz gezdirdin mi? Nasıl bir duyguydu? Yakın gelecekte yeni bir çizgi roman yayımlamayı düşünüyor musun?
Galiba aslında altı yıl oldu, ki bu utanç verici. Bu aralar bir baktım ve hoşuma gitti. Yazılar çok etkileyici değildi ama tabloları hâlâ beğeniyorum. Şimdi Plague Hero’nun arkasında reklamı olan Red Dennis and Friends adlı çizgi romanla uğraşıyorum ve gelecek Ocak sınırlı sayıda serigrafi baskısı bir kitap olarak çıkacak. Brooklyn’de Kayrock Screenprinting adlı bir yayınevi var ve ocakta gerçekleşecek Los Angeles sanat kitabı fuarı için bir kitap basmak istiyorlar. Bu yüzden 2009’da başlattığım hikâyeyi bitiriyorum ve son bir iki yıldır karalama defterlerimden de birçok şey ekliyorum. Son teslim tarihleri işe yarıyor, örneğin bu sayının kapağı için bir teslim tarihi olması çok iyi oldu! O kitabı kasıma kadar bitirmem gerekiyor ve ekimin ortasından kasıma kadar turnede olacağım. Bu da demek oluyor ki her şeyi toparlamak için üç haftam var, bu da… gitmem gerek demek oluyor! Gerçekten çok teşekkür ederim! Yeniden yıldönümünüz kutlu olsun!

 

ÖNCEKİ TNF İlan SONRAKİ CEM YILMAZ ve TÜLİN ÖZEN: Bir masa başında, çay eşliğinde, saatlerce...
Bu yazıyı paylaş