Son 10 yıldan 99 müzik (I)

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Son 10 yıldan 99 müzik (I)

ÖNCEKİ SELDA BAĞCAN ve GAYE SU AKYOL: En Büyük Selda Başka Büyük Yok SONRAKİ Son 10 yıldan 99 müzik (II)

Bant Dergi ve Bant Mag.’ın bugüne kadar yayımlanmış 99 sayısının her birinden birer müzik alıntısıyla 10 senenin müzikli bir kolajı…

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - 

Bant No:1

Caetano Veloso
Brezilyalı veteran şarkı ve söz yazarı Caetano Veloso’nun yüzyılın en önemli müzisyenlerinden biri olarak sayılmasının haklı sebepleri var; bir meleğin sesine sahip ve insanoğlunun en temel hislerini yine temel söz ve akorlarla, olabilecek en sihirli atmosferde sunabiliyor. Veloso ayrıca, bossa novanın 70’lerdeki ilk altın çağında önemli bir figür olmuş ve bununla yetinmeyerek, şu aralar içinde bulunduğumuz ikinci bossa nova çağında da (ki bu sefer nu-bossa olarak anılıyor) müzik hayatına aynı çizgide devam etmeyi başarmış ender bir kimlik. Veloso’nun, Almodovar’ın başyapıtı Hable Con Ella’da yer alan dört dakikalık gitar-vokal şölenini, üzerinden tam üç sene geçmiş olmasına rağmen ne kulaklarımın kıvrımlarından ne de gözlerimin önünden atamıyorum.

Caetano Veloso / Yazı: J. Hakan Dedeoğlu / Bant No:1, Eylül 2004
Caetano Veloso – Love Me Tender (A Foreign Sound / Nonesuch Records, 2004)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:2

Rashit
Belirli bir müzik temeli yok Türkiye’de. Neyin ne olduğu çok bilinmiyor. Müzik sürekli bir devinim içinde ve buraya ne gelirse onu sevebiliyor insanlar. Hiçbir müzik tam olarak sindirilmiyor burada. Türkiye’de Serdar Ortaç gibi isimlerin soundu bile değişebiliyor. Bir bakmışsınız müziğin altyapısı Aphex Twin gibi, Autechre gibi olmuş. Bu sesleri nereden edindiklerini bile bilmiyorlar çoğu zaman.

Rashit / Röp: J. Hakan Dedeoğlu / Bant No:2, Ekim 2004
Rashit – Sansür (Adam Olmak İstemiyorum / Ada Müzik, 2003)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:3

Felix Da Housecat
Müzik adına Avrupa’nın iyi tarafı insanların daha eğitimli olması. Daha çok radyo dinliyorlar, daha çok televizyon izleyip, daha çok yayın takip ediyorlar. Amerika’da durum böyle değil. Benim müziğim hâlâ “underground” ve insanların özel olarak aramaları gerekiyor. Mesela radyoyu açtığında elektronik müzik duyma şansın çok az, televizyonda ve dergilerde de çok yer verilmiyor. Bu durum ayrıca hoşuma gidiyor, çünkü insanlar daha çok araştırmak zorunda kalıyorlar her şeyi. Her ne kadar Avrupa’daki kitleyi daha çok sevsem de, Amerika’da gördüğüm saygının da çok farkındayım ve çok mutlu ediyor bu beni. Oradaki insanlar bana çok daha fazla takdir ve saygı besliyorlar.

Felix Da Housecat / Röp: Ekin Sanaç, İllüstrasyon: Bora Başkan / Bant No:3, Kasım 2004
Felix Da Housecat – Watching Cars Go By (Devin Dazzle & The Neon Fever / Rykodisc, 2004)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:4

Tamburada
Biz Doğu-Batı sentezi ya da herhangi başka bir kaygısıyla yola çıkmadık. İçimizden geleni yaptık. Özlem’in yarı İngiliz olması ve aksanının çok iyi olması müziğin Batı tarafı, Korhan’ın saksafon melodilerine Özün’ün kattıkları da daha Doğu tarafı olabilir. Ama albümde öyle bir şarkı var ki mesela içinde udu var. Udu, Doğu ya da Batı değil, bir Afrika enstrümanı. O yüzden Afrika da var müzikte. Ama aynı zamanda bir Kuzey cazı da var çünkü burada gördüğün herkes Kuzey cazını çok seviyor.

Tamburada / Röp: Ekin Sanaç / Bant No:4, Aralık 2004
Tamburada – Dolly (Fantastik / Akusta Records, 2004)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:5

Kings of Leon
Son söz olarak da, şunu eklemekte fayda var: Rock’n'roll’un kurtarıcıları olmak ne demek? Bir müzik topluluğuna böylesine bir anlam yüklemek, anlam denen soyut kavramın giderek daha da soyutlaştığı, hattâ kaybolduğu bir çağda, sanal anlamlar inşa etmekten ve onlara bağlanmaktan öteye gidemeyecektir. Her ne kadar tam bu çağa özgü bir eylem olsa da. Kanımca haklarında böyle iddialı ama boş bir yorumun yapılıp yapılmaması, gerçekten müziğiyle uğraşan bir topluluğun umurunda olmayacaktır. Ve belki de Frank Zappa’nın şu cümlesini hatırladıktan sonra susmak gerekiyor: “Müzik hakkında konuşmak, mimarlık hakkında dans etmeye benzer.”

Kings of Leon / Yazı & İllüstrasyon: Okan Arabacıoğlu / Bant No:5, Ocak 2005
Kings of Leon – Taper Jean Girl (Aha Shake Heartbreak / RCA, 2004)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:6

Regina Spektor
Yazdığı melodiler bazen çok iç burkucu olabilse de, sözleri genelde sizi neşelendiren, sabah uyandığınızda güne başlamak için kendi kendinize mırıldanmak isteyeceğiniz, dertlerini tasalarını sıralayıp üzmeyen, otobiyografik niteliklerin de düşük bir düzeyde tutulduğu bir türden. Regina Spektor da bunları yazarken epey eğlenmiş olsa gerek. Zaman zaman hızlıca söylerken sanki tekerlemeler söylüyormuş gibi geliyor: “I’ll jump up on the bed, waltzing madly with the broomstick, but before I leave the house, I will fill my lips with lipstick.”

Regina Spektor / Yazı: Erdem Taşdelen / Bant No:6, Şubat 2005
Regina Spektor - "Aching to Pupate" (Songs / Anti-folk, 2002)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:7

Pita
Bilgisayar müziği, müzik yapmak için çok kolay bir tatmin yolu. Birçok insan elektronik müzik yapıyor. Çok fazla isim var. Bu, müzikte sosyal bir kaosa doğru gidecek mi yoksa daha olumlu görüyor musunuz? Bu dönemin açılışını ne kapatır, yeni bir yıldız mı? 21. yüzyılda hiç şaheser bir albüm var mı dinlediğiniz? Veya bunu da geçiyorum, sadece samimi ve iyi olan bir şeyler?
Belki de bir yıldıza ihtiyaç var. Umarım müzik tükenmez ve sonunda bütün kopya manyakları ve müzikten anlamayan insanlar kaybolur. Ve umarım meydan iyi şeyler yapan iyi çocuklara kalır. Tabiî ki de bilgisayarda bir şey yapmak kolay, ama her yapılanın iyi olduğu da şüpheli. İnsanlar sırf bunu kolay sandıkları için yapıyorlar sanırım, bu bir moda. Aynısı tasarım sektörü içinde geçerli. Her photoshop bilenin kendini tasarımıcı zannetmesi gibi. Bu çok saçma! Birçok yetenekli insan, bu tüketici elektronik ekipmanlara sahip olmadıkları için müziğin dışında kalıyor. Bu daha vahim. Tabiî ki bir taraftan da birçok laptop sanatçısı, bir dosyayı koyup “space” tuşuna basınca canlı çaldıklarını zannediyorlar. Teknolojinin arkasına gizleniyorlar. Ama bunlar şimdi ters tepmeye başlıyor, bu da çok iyi. Çok etkilendiğim yeni albüm pek yok. Ama tabiî Lightning Bolt gibi ilginç enerjiye sahip, canlı gruplar var. Birçok insandan yeni ve eski fazlasıyla albüm geliyor. Hâlâ güzel şeyler yapılıyor tabiî ki, ama bunları duymak da bir o kadar zor hâle geliyor. Özellikle de Viyana’daysanız.

Pita / Röp: Emir Özer / Bant No:7, Mart 2005
Pita - "Babel" (Get Off / Häpna 2004)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:8

Beck
Efsaneye göre, Los Angeles’ın güneyindeki Latin mahallesinde her sabah okul otobüsüne binmek için evden çıkan, sarı saçlı ve kocaman mavi gözlü bir çocuk yaşardı. Dar omuzları olan, zayıf ama uzun boylu bir çocuktu. Boş günlerinde etrafta ürkek ürkek dolaşırken mahallenin Latinleri ona “Hey Guero!” (beyaz çocuk) diye seslenirdi. Çocuk söylenenleri unutan biri değildi, ama kendisine laf atanlara da kızmazdı. Yıllar sonra, sarı saçlı sıska çocuk yaşadığı yerlerde adam olamayacağını kavradığında, elinde gitarıyla mahallesini terk etmeye karar verdi. Aklında bir dolu parça ve şarkı sözüyle sokakları arşınladı, “Loser” isimli bir parça yazdı ve keşfedilmesi fazla uzun sürmedi. Yaklaşık yirmi yıl sonra, milyonlarca albüm satıp çağdaş müziğin en önemli figürlerinden biri hâline geldiğinde, bir zamanlar kendisine takılan lakabı dünyaya haykırmaya karar vermişti…

Beck / Yazı: J. Hakan Dedeoğlu, İllüstrasyon: Okan Arabacıoğlu / Bant No:8, Nisan 2005
Beck – “Loser” (Mellow Gold / Bong Load Custom, 1994)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:9

Sonic Youth
Son albümünüzde, özellikle “Peace Attack” gibi parçalarda savaş karşıtı güçlü sözler var. Bugünün dünyasında sizi en çok rahatsız eden ne?
İnsanların otoriteyi fazla sorgulamamaları. Özellikle Amerika’da bunu çok hissedebiliyorum. Ve işler burada gitgide daha da belirsiz olmaya başladı. İnsanlar otoriteye güvenmek ve inanmak istiyorlar, ama otoritenin verdiği düşüncesiz kararlardan en çok etkilenen yine kendileri ve bunu göremiyorlar. Bunu insanlara anlatmaya çabalarken her şeyi alaşağı etmeye çalışan kişi olarak öne çıkarılıyorsun. Dünyanın fakir insanları, fevkalâde zengin ve emperyalist güç peşindeki insanlar tarafından o kadar sömürülmüşler ki… Bunun kötü olduğunu çoktan öğrenmiş olmamız gerekirdi; ama düzelmiyor ve tam tersi daha da kötüye gidiyor. Bir çizgi film gibi resmen. Tam bir saçmalık. Katolik Kilisesi tamamen sağcı olan bir adamı seçiyor, inanabiliyor musunuz?

Sonic Youth / Röp: J. Hakan Dedeoğlu, İllüstrasyon: Bora Başkan / Bant No:9, Mayıs 2005

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:10

Ian Brown
Ian Brown’ın zaman geçtikçe olgunlaşan müziği geçtiğimiz yıl yayınlanan son çalışması Solarized'da kendisini korkusuzca gösteriyor. Brown’ın ustaca kurguladığı ses örgülerindeki melodilerin davetini reddetmek neredeyse olanaksız.

Ian Brown / Yazı: Ekin Sanaç, İllüstrasyon: Bora Başkan / Bant No:10, Haziran 2005
Ian Brown – Time Is My Everything (Solarized / Fiction, 2004)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:11

Alex Hacke
Çok fazla farklı projen var. Hangisinde kendini daha rahat hissediyorsun?
Bazı müzikleri sadece Einstürzende Neubauten ile yapabiliyorum. Diğer çaldığım müzikleri onlarla yapmak imkânsız. Sanırım kendimi en rahat hissettiğim zamanlar hiçbir şeyi sınırlamak zorunda kalmadığım zamanlar. Yeni insanlarla çalmayı, yeni bir şeyler öğrenmeyi ve bana aşina olmayan durumlara girmeyi çok seviyorum.

Alex Hacke / Röp: Aylin Güngör & J.Hakan Dedeoğlu / Bant No:11, Temmuz 2005

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:12

Tori Amos
Peki şarkılardaki fırtına nereden geliyor? Normal hayatta birisinin yüzüne “I believe in peace bitch / Ben barışa inanıyorum sürtük” diye bağırabilir misiniz mesela?

Duruma göre değişir. Beni hangi hâlimle yakaladığınıza bağlı. Havaalanında birisinin üzerine atlayıp onu dövebilirim ben de herkes gibi. Enerjinizi nasıl görebileceğinizi iyi bilmelisiniz. Birden parlayabilir çünkü, tıpkı ateş gibi!

Tori Amos / Röp: Mine Akverdi / Bant No:12, Ağustos 2005
Tori Amos – Sleeps With The Butterflies (The Beekeeper / Epic, 2005)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:13

Animal Collective
Özgürce kullandığınız vokal tarzlarınız tanımsız ve özgün. Nasıl yarattınız bu vokal tarzını?
Benim kendi sesimden tamamen rahatsızlık duymamdan ortaya çıktı. Bu yüzden, kaydetmeye başladığım zaman onu farklı bir şeye dönüştürmeye çalıştım, sanırım bu noktada elektronik müzik müziğimizde büyük bir rol oynuyor. Sesimin daha çok bir enstrüman gibi duyulmasını istedim. Bunun esin kaynağı da çok geniş bir vokal yelpazesinden geliyor. Tuvin, Afrika folk müziği ve Hint popu... Bence insan sesi var olan en önemli enstrüman. Kendi başına o kadar çok olanağı var ki, çoğu insan bunun farkında bile değil.

Animal Collective / Röp: J. Hakan Dedeoğlu / Bant No:13, Eylül 2005
Animal Collective – Grass (Feels / FatCat Records, 2005)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:14

Dirty Three
Gençken kemandan hiç hazzetmezdim. Gitar çalmaya çalıştım, ama altı tane teli olması kafamı karıştırıyordu. 10 yaşımdayken babam bana bir nota kitabı aldı ve Bluegrass çalmaya başladım. Çok hevesliydim. 21 yaşıma kadar kemanı klasik şekilde çalmaya devam ettim, üç sene sonra ise kemanıma “pickup” bağladım. John Coltrane, Roland Kirk, Miles Davis ve Sun Ra gibi cazcılar her zaman için beni çekmiştir. Onların tarz ve enerjilerinin eşsiz olduğunu düşünüyorum. Ve ben kemanımı amfiye bağladığım zaman da tüm tablo değişti.

Dirty Three / Röp: Ekin Sanaç / Bant No:14, Ekim 2005
Dirty Three – Flutter (Cinder / Touch & Go Records, 2005)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:15

Bauhaus
Bauhaus oldukça şanslı bir ekip. İlk 45’liklerinden itibaren hep ayakta alkışlanmış, hep farklı bir yere konmuş. Her ne kadar onlara gotik rock’ın babası deseler de grubu bu kadar dar bir alana sıkıştırıp atmak oldukça büyük bir haksızlık olur. Birbirine benzemeyen şarkılar, gerçekten derin sözler, sahnedeki teatral performans, Poe-varî bir cehennemden çıkan yapayalnız notalar… Gözyaşı, korku, acı, aşk ya da hayata dair ne kadar kaçışımız varsa hepsinin önünü kapatıp sizi gerçeği görmeye zorlayan ve bunu iyilik için yapmadıklarını bağıran bir grup değil ama belki de bir sanat projesi, bir performans grubu.

Bauhaus / Yazı: Murat Seçkin, İllüstrasyon: Sadi Güran / Bant No:15, Kasım 2005
Bauhaus –
She’s In Parties (Burning From Inside / Beggars Banquet, 1983)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:16

The Beta Band
Steve Mason yıllar önce bir röportajında ilk albümleri The Beta Band için, “Muhtemelen bu yıl piyasaya çıkan en kötü albüm” demiş olsa da, The Beta Band’in, bu çıkış albümüyle sağlam bir kariyer başlattığını kimse inkâr edemez. Son stüdyo albümleri Heroes To Zeroes’un ardından dağılmaları sebebiyle “kahramanlık mertebesinden sıfıra” düştüklerini söylemekse gerçekten güç. Onlar etrafta olmasa da albümleri muhtemelen uzun süre birilerinin pikaplarında dönüyor olacak.

The Beta Band / Yazı: Alper Bahçekapılı, İllüstrasyon: Okan Arabacıoğlu / Bant No:16, Aralık 2005
The Beta Band – It’s Not Too Beautiful (The Beta Band / Regal, 1999)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:17

Lightning Bolt
Lightning Bolt’un, sahneden çok, aynı gece birkaç grubun çaldığı sıkışık ve sahnesiz mekânlarda gerçekleştirdikleri sokak, yer ve oda performanslarında, etraflarını saran insanlardaki punk-metal arası enerji patlaması, pogo ve curcunayla beraber, hızlı çekim karmaşanın tam ortasında yer alması, grubun koyun güden bir çoban olmasını engelliyor. İnsanların üzerinde değil de onlarla aynı seviyede ve yeryüzünde olmalarının, müziklerinin saltlığına çok katkı sağladığı kesin.

Lightning Bolt / Yazı: Emir Özer / Bant No:17, Ocak 2006
Lightning Bolt – 2 Morro Morro Land (Hypermagic Mountain / Load, 2005)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:18

Broken Social Scene
İlla kıyaslama yapmamız gerekiyorsa esasen Broken Social Scene, You Forgot It In People’dan daha yetkin ve daha iyi bir albüm demek zor; fakat aslında onlardan böyle bir beklentimiz de yok. Öyle bir beklenti taşımamız için müziklerinin doğrusal olarak ilerleyeceğini düşünmemiz gerekirdi, oysa Broken Social Scene için durum kesinlikle böyle değil. Müzikleri ileri geri giden, U dönüşleri yapan, kalabalıklaşan ve eksilen, her zaman sürprizlere gebe bir tarzda olduğundan ötürü, “daha iyi” ya da “daha kötü” gibi bir yorumdan ziyade, “daha farklı” gibi bir yorumun doğru olacağını düşünüyorum.

Broken Social Scene / Yazı: Erdem Taşdelen / Bant No:18, Şubat 2006
Broken Social Scene – Bandwidth (Broken Social Scene / Arts & Crafts, 2005)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:19

Tortoise
Bugüne kadar bir dolu remiks yaptınız. Bir parçanın cover’ı ile remiksi arasında ne gibi farklar var sence?
 
Benim kafamda birçok ortaklıkları var. Aslında sonrasında binbir çeşit yolla manipüle etmek için basit bir fikirden ya da çerçeveden yola çıkıyorsun. Remiksin kendine ait zorlukları ve iddiaları var. Birincisi, orijinal bir parçayı, yani daha evvel kaydedilmiş bir şeyi materyal olarak kullanıyorsun. Cover ise birçok açıdan yine de daha zor galiba, çünkü bir parçayı olduğu gibi “okumanın” getirdiği teşvik bazen çok kuvvetli olabiliyor. Maalesef bu durum bazen berbat sonuçlar çıkarıyor (en azından benim deneyimimde öyle oldu).

Tortoise / Röp: Müge Turan / Bant No:19, Mart 2006
Tortoise – Salt The Skies (It’s All Around You / Thrill Jockey, 2004)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:20

Stereolab
Yeni albüm prodüktörsüz, sadece grup elemanlarıyla ortaya çıktı. Önceden çalıştığımız prodüktörler de zaten albüm sürecinde grup elemanı hâline geliyordu, bu bağlamda albüm de biraz ortak çalışma olarak sonuçlanıyordu bence. Yeni albüm aslında hızlıca yaptığımız single’ların bir toplaması şeklinde düşünüldü ve bir sonraki albümün bize daha yakın olacağını düşünsem de yalan olur. Yine de John McEntire’la çalışmayı çok seviyordum.

Stereolab / Röp: Emir Özer / Bant No:20, Nisan 2006
Stereolab – Widow Weirdo (Fab Four Suture / Duophonic, 2006)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:21

Pearl Jam
Ten’in 1991’de yayınlandığını düşünürsek, döneminin grunge’ları arasında yer alan Pearl Jam çoğumuz için, eski bir sevgiliden kalan ya da sıra arkadaşımızın Walkman’inde gördüğümüz bir kaseti yolda yürürken dinlemekle başlamış olabilir. Sondan başa doğru deneyimlenmesinin doğru olduğunu düşündüğüm bir grup Pearl Jam. Yani bu son albümü bir şeyin devamı gibi kabul etmenin gereksiz olduğunu düşünüyorum bazen.

Pearl Jam / Yazı: Berke Can Özcan / Bant No:21, Mayıs 2006
Pearl Jam – "Severed Hand" (Pearl Jam / J, 2006)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:22

Tiger Lillies
Kurguladığınız imaj da müziğinizin önemli bir parçası. Böyle bir imajın oluşmasında neler etkili oldu?

Bu imajın altında tiyatro, sirk ve dans gibi disiplinlerden farklı kişilerle çalışıyor olmamız etkili oldu. Büründüğümüz bu farklı imaj zaman içinde, belli bir süreç sonunda kendini buldu.

Tiger Lillies / Röp: Ekin Sanaç / Bant No:22, Haziran 2006
Tiger Lillies – Life’s A Bitch (Die Weberischen / Homebase Records, 2006)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:23

Thom Yorke
The Eraser gibi elektronik bir kaydı, Radiohead kataloğundan bir şeylere benzetmeye çalışmak olasılık dışı; Greenwood kardeşlerin yokluğunda böyle bir varsayım yapmak doğru olmaz. The Eraser daha çok, enstrümanların kasıtlı olarak susturulduğu bir Radiohead kaydına benziyor; daha basit ama daha “az güzel” değil.

Thom Yorke / Yazı: Ekin Sanaç, İllüstrasyon: Sadi Güran / Bant No:23, Temmuz 2006
Thom Yorke – "Harrowdown Hill" (The Eraser / XL, 2006)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:24

Damon Albarn
Her şey bir yana, Damon Albarn, böylesi renkli bir kariyerin seyri içinde bizi en büyük oyuna şüphesiz Gorillaz ile getirdi. Gorillaz ki; adamımızın yakın arkadaşı Jamie Hewlett ile bir gün göz kapakları kapanırcasına sıkılmış bir şekilde MTV izlerken akıllarına gelen bir fikirden ibaret! Evet, inanması güç ama Gorillaz, tüm ihtişamıyla televizyon ekranlarındaki özden uzaklaşmanın altını çizerken, bizi de kandırmayı başardı. İtiraf etmeliyiz ki plan kusursuz bir şekilde işledi.

Damon Albarn / Yazı: Ekin Sanaç, İllüstrasyon: Sadi Güran / Bant No:24, Eylül 2006
Gorillaz – DARE (Demon Days / Parlophone, 2005)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:25

Mogwai
Albümlerinizin burada yaygın olarak satılmamasına ve daha önce hiç buraya gelmemiş olmanıza rağmen büyük ve heyecanlı bir dinleyeci kitlesi sizi bekliyor. Çok albüm satmadan böyle bir dinleyici kitleniz olması ne düşündürüyor size?
Bu beni çok heyecanlandırıyor. Daha önce Rusya’da çaldık. Orada da albümlerimiz satılmıyordu, ama bizi canlı görmeye gelen bir sürü insan vardı. Esasında değişik müzikler dinlemek, genel olarak müzikten hoşlanmak için insanların müzik dükkânlarına gitmelerine, albüm satın almalarına gerek yok artık. İnternet var...

Mogwai / Röp: Tolga Yağlı, İllüstrasyon: Bora Başkan / Bant No:25, Ekim 2006
Mogwai – We’re No Here (Mr. Beast / Matador, 2006)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:26

Yo La Tengo
2002 yılında bir piyano satın aldık ve zaman geçtikçe daha sık kullanmaya başladık. Summer Sun albümünde başka hiçbir çalışmamızda olmadığı kadar piyano var mesela. Yine de geçen yıllarda piyanoyu daha sık kullanmamızın doğal sonucunun albüme yansıdığını kabul edebilirim. Ve elbette ki her albüme başlarken daha önce yapmadığımız bir şeyler denemeye çalışıyoruz bilinçli olarak. Ama korkmadığımız bir şey varsa o da kendimizi tekrar etmek. Bunun dışında, son iki albümümüzde de yaylılar kullanmış olsak da yoğunluğu son çalışmamızda arttı.

Yo La Teno / Röp: J. Hakan Dedeoğlu, İllüstrasyon: Okan Arabacıoğlu / Bant No:26, Kasım 2006
Yo La Tengo – Mr. Tough (I Am Not Afraid Of You And I Will Beat Your Ass / Matador, 2006)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:27

Dandadadan
Henüz sadece birkaç parçanın taslaklarının olduğu dönemlerde bile gürültülü ve deneysel doğaçlamalarla elli metrekarelik mekânda müzikal terör estiren ve bununla izleyenleri büyülemeyi başaran bir gruptu. Zaten o dönemden bugüne, şarkılarıyla beraber taşıdıkları kemik bir izleyici kitleleri de oldu. Sahnede tam bir canavar olan Dandadadan’ın Türkiye’deki en iyi canlı gruplardan biri olduğunu söylemek yerinde olur.

Dandadadan / Yazı: J. Hakan Dedeoğlu / Bant No:27, Aralık 2006
Dandadadan – Tezkere (Sen Bana Birini Android / Fono Müzik, 2006)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:28

Trans AM

Eğer ilk defa bu grubu dinliyorsanız aslında oldukça hoşunuza gidebilecek bir albüm olabilir, ama dediğim gibi eğer grubun eski bir takipçiyseniz, bu yeni 80’ler gibi tınlayan format size tuhaf gelebilir ve tabiî ki vocoder’sız çok da mânâlı olmayan vokaller canınızı sıkabilir. Özellikle grubun en çekici özelliklerinden biri olan çiğ kayıt durumu bu albümde nerdeyse tamamen yok olmuş gibi ve zaten eski âletlerini bırakıp tamamen yeni enstrümanlarla çalmak kendi seçimleriymiş.

Trans Am / Yazı: Kaan Akay / Bant No:28, Ocak 2007
Trans Am – Shining Path (Sex Change / Thrill Jockey, 2007)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:29

Bonnie Prince Billy
Bir albüm yapmak zaman alır. Bir buçuk ya da iki yıl, hazırlanması ve şarkıların yazılması sürer... Sanırım sanatçının yorumundan bağımsız olarak, zamanla şekillenen şeyler albümler. Zaman, içinde bulunulan dönem, tarih, müzisyenin nerede olduğu... Bunlar bir albümü diğerinden ayıran etkenler.

Bonnie Prince Billy / Röp: J. Hakan Dedeoğlu, İllüstrasyon: Okan Arabacıoğlu / Bant No:29, Şubat 2007
Bonnie Prince Billy – You Want That Picture (Lie Down In The Light / Palace Records, 2006)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:30

Deerhoof
Grup, her türlü jargon altında ezilmeye mahkûm bıraktığı müziklerini en iyi yine kendisi tarif ediyor. Deerhoof, Deerhoof’a göre “pop” müzik yapıyor, daha ötesi yok! Çünkü “pop” gibi bir tanımı her yöne çekebilmenin mümkün olduğuna inanıyorlar; “Pop aynı anda her şeyi ifade edebilir,” diyorlar.

Deerhoof / Yazı: Ekin Sanaç / Bant No:30, Mart 2007
Deerhoof – The Perfect Me (Friend Opportunity / Kill Rock Stars, 2007)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:31

Arcade Fire
Neon Bible, böylesi bir ilk albümün gölgesinde kalmaya mahkûm ama onun altında hiç de ezilmeyen harika bir albüm. Arcade Fire’ın yaptığı besteler, yalnızca bir gitarla dahi çalınsa, değerinden bir şey kaybetmez. Sadece eserlerinin zamana karşı olan dirayetinden ve eşsiz ambiyansından ödün vermiş olur.

Arcade Fire / Yazı: Utku Toy, İllüstrasyon: Cem Dinlenmiş / Bant No:31, Nisan 2007
Arcade Fire – No Cars Go (Neon Bible / Merge Records, 2007)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:32

Ghost
Yaptığımız iş çok basit. Her an ne hissediyorsak onu yansıtıyoruz. O kadar. Herhangi bir amaç ya da emel yok. Müzik, yaşayan bir varlıktır. Her müzik insanların zihinlerinin derinlerinde, ruhanî bir tınıyla çınlamak üzere doğar. Bırakalım ışıldasın.

Ghost / Röp: J.Hakan Dedeoğlu / Bant No:32, Mayıs 2007
Ghost – Gareki No Toshi (In Stormy Nights / Drag City, 2007)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:33

Jose Gonzalez
İlk şarkımı hatırlamıyorum, ama gitarı elime alır almaz şarkı bestelemeye başladım aslında. İlk şarkılarım bir iki akorluk şeylerdi, ama 1997 yılı civarında kendi tekniğimi buldum diyebilirim. Daha tekrara dayalı, daha karanlık...

Jose Gonzalez / Röp: J. Hakan Dedeoğlu / Bant No:33, Haziran 2007
Jose Gonzalez – Down The Line (In Our Nature / Mute, 2007)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:34

Dinosaur Jr.
Albümün kalitesi ya da grubun eski enerjiyi yakalama konusundaki becerisi tartışılır. Lou Barlow ve J Mascis’in albüm kayıtlarında birbirlerini hiç görmedikleri, sadece ve sadece para için yapılan zorlama bir albüm olduğu söylentileri kulağımıza gelse de, Beyond birçok sevenini memnun etmiş gibi. Adamları geçen yıl sahnede çalarken görmüş biri olarak diyebilirim ki, kimin ne dediği bu adamların çok da umrunda değil gibi.

Dinosaur Jr. / Yazı: J. Hakan Dedeoğlu, İllüstrasyon: Erkin Gören / Bant No:34, Temmuz 2007
Dinosaur Jr. – Back To Your Heart (Beyond / Fat Possum Records, 2007)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:35

Fujiya & Miyagi
Turnede olmak eğlenceli mi?
Nerede olduğumuza ve birbirimizin sinirini ne kadar bozduğumuza bağlı. Çünkü turneler genellikle birbirimizin sinirini bozmakla geçiyor, bu sayede çok eğleniyoruz. Ama İrlanda’ya ve Amerika’ya gitmekten büyük keyif aldığımı söyleyebilirim.

Fujiya & Miyagi / Röp: Ekin Sanaç / Bant No:35, Ağustos 2007
Fujiya & Miyagi – Ankle Injuries (Transperent Things / Tirk Records, 2006)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:36

Manu Chao
Tüm politik içerik ve sosyal ajandayı bir yana koyarsak, çocuksu vokalli Manu Chao’nun müziği tam bir coşku patlaması. Hoşgörü ve barış mesajları ile, müzik camiasının içten ihtiyacı olan bir kurtuluş pınarı. Devrimsel müzisyen, alternatif küreselleşme yanlılarının tüm dünyadaki sözcüsü, ezilen halkın adamı Manu Chao’un müziği, depresyonun değil yaşama sevincinin, dünün değil bugünün ve yarının, küreselleşmenin değil enternasyonalizmin tanımı. Böyle bir karşıt politikanın içerisinde elbette bilinçli olan herkes kendine hitap eden bir şey bulabilir. Asıl Manu Chao mucizesi de bu zaten...

Manu Chao / Yazı: Zekeriya S. Şen, İllüstrasyon: Okan Arabacıoğlu / Bant No:36, Eylül 2007
Manu Chao – Tristeza Maleza (La Radiolina / Because Music, 2007)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:37

Pinback
Beş altı kişi olmak yerine, iki kişi olmak Pinback’in hayatını nasıl etkiledi?

Az önce beynimi tavana uçurdun!

Pinback / Röp: Ekin Sanaç / Bant No:37, Ekim 2008
Pinback – Devil You Know (Autumn of the Seraphs / Touch and Go, 2007)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:38

Colleen

Neden kendi ismini kullanmıyorsun? Colleen nereden çıktı?
Gerçek ismimin sıkıcı olduğunu düşünüyorum ve bir sanatçı için hoş bir isim değil. Her dili bilen insan için rahatlıkla okunabilecek bir isim olmasını istedim. ‘’Colleen’’, kelime anlamıyla (İrlanda’da küçük kız anlamına geliyor) zaten halihazırda sevdiğim bir sözcüktü. Ama bu kelimeyi seçmemin tek sebebi anlamı değil elbet. Kelimenin yazılışının benim müziğimle çok uyumlu olduğunu düşünüyorum. “C” ve “o”nun kıvrımları ve “l” ile “e”nin tıpkı müziğimdeki loop’lar gibi tekrar edişi çok hoşuma gitti.

Colleen / Röp: Alp Gökalp / Bant No:38, Kasım 2008
Colleen – Sun Against My Eyes (Les Ondes Silencieuses / The Leaf Label, 2007)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:39

of Montreal
Kevin Barnes’ın hikâyesi bir kızla başlıyor. Montreal’den Kanadalı bir kız. Hikâye söyleşiden söyleşiye değişip dursa da sonunda adını ilişkiden alan bir grup kuruluyor ve yeni bir hikâye başlıyor. Athens, Georgia’da doğan, birçok kadro ve plak şirketi değişikliğiyle birlikte, hem karanlık hem de yüksek tempolu (2007’de eleştirmenlerin listesinin başında yer alacağı kesin olan) Hissing Fauna, Are You The Destroyer’ı kaydetmenin bunalımını atlatmış, vurucu orijinalliğiyle bukalemunvarî bir indie pop grubunun yer aldığı bir hikâye. İşte Kevin Barnes, ve işte onun hikâyesi: of Montreal.

of Montreal / Yazı: Alex Mazonowicz; İllüstrasyon: Cem Dinlenmiş / Bant No:39, Aralık 2007
of Montreal – Cato as a Pun (Hissing Fauna, Are You The Destroyer? / Polyvinyl, 2007)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:40

Panda Bear
Beach Boys’dan yola çıkarak, psikedeliye, dub’a, elektronikaya uğrayarak tastamam garip bir diyara varan albüm, günümüz müziğinin belki de en karmaşık ve dolayısıyla onu en iyi özetleyen ve betimleyen çalışmalarından biri olarak aklımıza kazındı.

Panda Bear- Person Pitch / Yazı: J. Hakan Dedeoğlu / Bant No:40, Ocak 2008
Panda Bear - "Take Pills" (Person Pitch / Paw Tracks, 2007)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:41

Radiohead
2003 senesi Radiohead’i, önceki albümlerin muhteşem bir zamanlamayla ortaya koyduğu deneysellikten sıyrılmış, daha çiğ bir “sound”la karşımıza çıktı. Hail to the Thief biraz da grubun bir süredir içinde bulunduğu bunalımlardan (itiraf da ettikleri üzere, Kid A ve Amnesiac dönemlerinde ciddi bir depresyon sürecindelerdi) çıkıyor olduğunun sinyallerini vermişti. Canlı çalmanın tadına öyle bir varmışlardı ki stüdyoda ekranların karşısında saatler ve günler geçirmeye artık bir dur demek istediler, ve iki haftalık bir stüdyo çalışmasının ardından, üst üste bindirmelerden nispeten arınmış, daha ziyade canlı çalınmış bir albüm hazırladılar.

Radiohead / Yazı: Ekin Sanaç / Bant No:41, Şubat 2008
Radiohead - "2+2=5" (Hail to the Thief / Parlophone Records, 2003)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:42

Dirty Projectors
Müziğe hem ses hem de kompozisyon açısından derinlemesine dalan Dirty Projectors belki de tam da bu yüzden, sürekli sürprizlerle dolu olmayı beceriyor. Dave Longstreth de günümüzün en deli dâhi yaratıcılarından biri olduğunu, herhangi bir kaygı ve ispat gereksiniminden yoksun, doğal bir şekilde gösteriyor.

Dirty Projectors / Yazı: Pınar Üzeltüzenci / Bant No:42, Mart 2008
Dirty Projectors – Room 13 (Rise Above / Dead Oceans, 2007)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:43

Orchestra Baobab
Made In Dakar âdeta Baobab’ın hazinesine sondaj yapan derin bir kuyu. Batı ile ilk defa, Senegal hayranları ile tekrar tanışan Baobab, ne kadar büyük bir grup olduğunu yeni ve geleneksel ritimlerle oynaması ile kanıtlıyor. On kişilik ekip, altı solistiyle, geçmiş tüm çalışmalarını gölgede bırakıyor; zira Orchestra Baobab bu albümünde hiç olmadığı kadar canlı.

Orchestra Baobab / Yazı: Zekeriya S. Şen, İllüstrasyon: Ece Kalabak / Bant No:43, Nisan 2008
Orchesta Baobab – Aline (Made In Dakar / World Circuit, 2007)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:44

Shellac
Bazı gruplar kendilerini, yalnızca takvimdeki işaretli gün geldiği için kayıt yapmak ya da turneye çıkmak zorunda kaldıkları bir pozisyonda buluyorlar. Şuna kimse şaşırmamalı ki öyle bir konumdayken yapılan şeylerin çoğu oldukça kötü oluyor. Biz yalnızca bizi heyecanlandıran müzikler üzerinde çalışıyor ve sadece bizi memnun eden albümleri yayınlıyoruz. Bu bambaşka bir metot. Tam zamanlı gruplar kadar çok sayıda ürün ortaya koyuyormuşuz gibi davranamasam da, yaptığımız her şeyi sadece istediğimiz için yaptığımızı biliyorum. Ve bu tüm üretimimizi bir noktada daha ‘’iyi’’ kılıyor.

Steve Albini – Shellac / Röp: Alex Mazonowicz, İllüstrasyon: Okan Arabacıoğlu / Bant No:44,  Mayıs 2008
Shellac – Be Prepared (Excellent Italian Greyhound / Touch & Go, 2007)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:45

John Zorn
Zorn, kendine has bir besteleme yolu kullanıyor. Çeşitli fikir ve görselleri –yani ‘’müziksel anları’’– çok farklı biçimlerde bir araya getiriyor. Bu yöntemleri bazı ünlü çizgi film müziği bestecilerinden ve bestelerinden almış. Ana fikri, birbirinden alâkasız parçaları bir araya getirebilmek. Müziksel anların bu değişkenliği, onun dünyanın değişim hızına yetişmeye çalışması gibi adlandırılabilir.

John Zorn / Yazı: Hünkar Uğur / Bant No:45, Haziran 2008
John Zorn – Forests In The Mist (Filmworks XIX: The Rain Horse / Tzadik, 2008)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:46

Rufus Wainwright
Elton John’a göre gerçek bir Amerikan hazinesi, Martin Scorsese’ye göre tek kişilik Yunan korosu, Michael Stipe’a göre Nina Simone’un varisi… Stüdyoda süt dökmüş kedi, konserlerde kürklü yakalar ve kırmızı tangalar içinde arz-ı endam eden bir dişi, babasına göre eşcinselin teki, annesine göre sahnedeki eşi… Rufus McGarrigle Wainwright, kimimizin bucak bucak kaçacağı, kimimizin uğruna adaklar adayacağı rengârenk bir kişi…

Rufus Wainwright / Yazı: Ezgi Başer / Bant No:46, Temmuz 2008
Rufus Wainwright - "Tiergarten" (Release the Stars / Geffen, 2007)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:47

dEUS
Ne zaman dEUS hakkında yazsam eklemem gereken bir cümleyle sonlandırırım. Bu grubun ilk iki albümü Worst Case Scenario ve In A Bar Under The Sea her aklı selim müzik severin evinde bulunması gereken albümlerdir. Henüz duymadıysanız, bu aralar iki tıkla hemen bilgisayara iniyor albümler; fazla düşünmeyin, üşengeçlik etmeyin.

dEUS / Yazı: J. Hakan Dedeoğlu / Bant No:47, Ağustos 2008
dEUS – The Architect (Vantage Point / Universal, 2007)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:48

Free Kitten
Peki çoluğa çocuğa karıştıkları böyle bir aradan sonra Free Kitten neden ola ki 2008’de bir albüm yayınlamaya karar verdi? Belki etraftaki dengelerden çok sıkıldılar. Ya da dünyanın önünde çok fazla zamanı kalmadığına ikna oldular. Gençlik yıllarına duyulan özlemin bir ateşlenmesi bile olabilir bu. Inherit’i dinlerken bu yüzden Kim Gordon’un gün içinde 12 çift ayakkabı değiştirdiğini düşünmek istemiyorum.

Free Kitten / Yazı: Ekin Sanaç / Bant No:48, Eylül 2008
Free Kitten – Seasick (Inherit / Ecstatic Peace, 2008)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:49

Faust
Konserlerinizdeki ütü yapma seanslarının imalarından bahsedebilir misiniz?
Ben Dada ve Fluxus hareketlerinin çok yakın arkadaşıyım ve “absürt”e de yürekten inanıyorum. Sadece bu bile ütü yapmayı performans olarak neden sahneye taşıdığımızı açıklıyor. Bununla birlikte, bu günlük işin sahnedeki sunumunun sembolik bir tarafı da var. Tıpkı ineklerin sürekli ağızlarında bir şey varmış gibi çiğneme yapmaları ya da gri bir sonbahar gününde bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun sesi ya da sabah insanın burnuna gelen kahve kokusu gibi. Yeniden anne karnına girmek gibi bir şey bu. Eğer bir psikanalist olsa mutlaka bana annemle problemlerim olup olmadığını sorardı… Ayrıca ütü yapma eylemini çok yüksek seviyede bağıran birkaç kadının sesiyle birleştirmeyi de çok seviyorum.

Faust / Röp: Ekin Sanaç / Bant No:49, Ekim 2008
Faust – Petits Sons Appetissants (C'est Com...Com...Complique / Bureau B, 2009)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Image

Bant No:50

Fikret Kızılok
1990’ların sonuna gelindiğinde yine kızgındı Fikret Kızılok; gücüyle birlikte tahammülü de azalıyordu muhtemelen, ülkesi de gençliğinde hayalinde kurduğundan çok uzaklara savrulmuştu. Yine de popüler müzik dünyasıyla Sertab Erener’in 2001 yılı albümü için hazırladığı "Oysa" ve "Kumsalda" şarkıları aracılığıyla kurduğu temas bir geriye dönüş ve yenilenmenin işareti gibiydi. Ama buna zamanı ve gücü yetmedi.

Fikret Kızılok / Yazı: Doruk Yurdesin, İllüstrasyon: Cem Dinlenmiş / Bant No:50, Kasım-Aralık, 2008
Fikret Kızılok – Güzel Ne Güzel Olmuşsun (Zaman Zaman / Kalan Müzik, 1983)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bant No:51

Malcolm Middleton
Müzik yapmanın ve çalmanın beraberinde getirdiği iyi ve güzel hislerin tamamı çok kısa süreli ve elle tutulmaz şeyler. İyi bir konserden ya da iyi bir şarkı yazdıktan sonra heyecanlanıyorsun ama hemencik geçiveriyor ve tutunacak bir şeyin kalmıyor. İyi bir şeyin tadını alıyor ve onu hızla kaybediyorsun. Onu geri almanın tek yolu ilerlemek. Şimdi oturup da geçmiş başarılarımı düşünüp onlardan tatmin olamıyorum. Bu da hoş bir şey değil, çünkü gerçekten bugüne kadar harika şeyler yaşadım ve minnet doluyum. Bence bu memnuniyetin yokluğu insanları yaratıcı kılıyor. Ve eğer bir şeyi nasıl yaptığını tam olarak hatırlayamıyorsan, onu basitçe tekrarlamayı deneyemezsin.

Malcolm Middleton / Röp: Ekin Sanaç / Bant No:51, Ocak-Şubat 2009
Malcolm Middleton – Kiss At The Station (Waxing Gibous / Full Time Hobby, 2009)

ÖNCEKİ Jatomi İlan SONRAKİ Son 10 yıldan 99 müzik (II)
Bu yazıyı paylaş