Renkler, evrensel hisler ve kendini unutabilmek: Panda Bear

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Renkler, evrensel hisler ve kendini unutabilmek: Panda Bear

Röp: Cem Kayıran – İllüstrasyon: Mehmet İnanır
ÖNCEKİ Prömiyerden hemen önceki hafta: Gonca Vuslateri soruyor, Rıza Kocaoğlu cevaplıyor SONRAKİ İstikrar daima kazanır: Low

Beşinci solo albümü Panda Bear Meets the Grim Reaper’ı geçtiğimiz ay yayınlayan Panda Bear sorularımızı yanıtladı.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Animal Collective’den Noah Lennox’un kalıbına sığamayan solo projesi Panda Bear, dört yıllık aranın ardından yeni bir solo albüm yayınladı. Geçtiğimiz yılın sonlarında gelen “Mr. Noah” ve “Boys Latin” şarkılarının ardından tarifi zor bir heyecanla yaptığımız geri sayımın ardından 12 Ocak’ta Panda Bear Meets the Grim Reaper yayınlandı. Dikkat çekici albüm kapak tasarımı, Boiler Room’da gerçekleşen ve Danny Perez’in görselleriyle eşlik ettiği canlı performansının yanısıra, albümdeki şarkıları ilk olarak dokuz farklı ülkedeki radyo istasyonlarında çalarak da beşinci solo albümüyle ilgili çok geniş kitleleri heyecanlandırmayı başardı Panda Bear.

Noah Lennox’un içinde yer aldığı her albümde olduğu gibi yine hem hayrete düşüren hem de akıldan çıkmayan vokal melodileriyle bezeli Panda Bear Meets the Grim Reaper, kimi zaman yedi dakika boyunca değişmeyen ritmik düzenlemeler, kimi zaman da dinleyicinin gerçeklik algısını şüpheye düşürebilecek sesler barındırıyor. Fakat bana kalırsa, albümün en etkileyici özelliği şarkıların dizilişinde saklı. Bu kadar kusursuz bir akışa sahip bir albümde, herhangi bir şarkıyı öne çıkarmak imkânsız hale geliyor.

Nefes kesen albümünü dinler dinlemez, albümünün ilk turnesine çıkmak üzere olan Noah Lennox’u sorularımızı sormak üzere yakaladık ve Panda Bear Meets the Grim Reaper’ın detaylarını anlattırdık.

Image

Albümünün adını, Panda Bear Meets the Grim Reaper’ı bir sene önce duyurmuştun. Albümün konseptine dair fikirlerinin çok uzun zamandır aklında olduğunu söyleyebilir miyiz? Albümün adının hikâyesi tam olarak nedir?
Albüme dair bazı fikirlerim çok erken oluşmuştu ama bazıları da sonlara doğru eklendi. Bazen bir şey kendi kendine gelişir. 70’lerin dub kayıtlarına bir selam olmasının yanısıra albümün adının acayiplik ile şirinliğin ilişkisini yansıttığını düşünüyorum. Hattâ çoğu şarkının da bu ilişki çerçevesinde geliştiğini söyleyebilirim.

Bu albüm ismini ilk duyduğumda albümün oldukça karanlık bir tınısının olacağını düşünmüştüm. “Boys Latin” parçasının şarkı sözleri de aslında bu fikrimi destekliyor. Okuduğuma göre bu parçayı Baltimore’daki okulundan etkilenerek adlandırmışsın. Ayrıca yayınladığın ilk şarkı da “Mr. Noah” adını taşıyor, acaba bu albüm hayatının bir şekilde yeniden gözden geçirilmesi üzerine kurulu olabilir mi? Yani ölümle karşı karşıya geldiğin anda tüm hayatının gözünün önünden geçiyor olması klişesiyle?
Aslında bu kaydın en az otobiyografik kaydım olduğunu düşünüyorum, ama bir yandan da en kişisel kaydım. Parçaların daha evrensel hislerden ve deneyimlerden bahsetmesini istedim. Aynı zamanda kendi bakış açımı da genişletmek istedim. Kendimi unutmayı, bir şekilde kendimi azletmeyi diledim.

Panda Bear Meets the Grim Reaper ile Tomboy’u karşılaştırdığında en büyük farkın ne olduğunu görüyorsun?
Sanırım iki albüm arasındaki en büyük fark renkler. Tomboy, kendi isteğim üzerine, monokromatik bir deneyimdi ve ciddi ve ağır bir hava taşıyordu. Yeni albümüm ise çok daha canlı ve renkli.

Albümündeki çoğu şarkının oldukça akılda kalıcı sözleri var. Örneğin “Mr. Noah”yı arabada söylerken çok eğleniyoruz! Şarkı sözlerini yazım sürecin hakkında bizi biraz bilgilendirebilir misin acaba? Parçaları vokaller üzerinden mi kurmaya başlıyorsun?
Parçalarımı arabada söylüyor olmanız beni çok heyecanlandırdı! Parçaların o şekilde oluşmasını dilemiştim ancak vokaller çoğu zaman işin son kısmı oldu. Neredeyse her şarkıda çoğu zaman ritimleri ve sesleri ayarlamakla uğraştım, bu da bana küçük ritim makineleri ya da müzik kutuları yapıyor olduğum hissini verdi. Parçaların vokal kısımları, ben ritimleri oluşturduğum esnada kafamda yavaş yavaş şekil almaya başlıyordu.

Albümün tamamını dinlediğimde, iyi organize edilmiş bir hikâye anlatıcılığı hissetmekteyim. Bu hissi sadece şarkı sözleri vermiyor, seslerden de aynı hissi aldım. Özellikle iki parçada da bir çeşit ses deneyi var: “Davy Jones’ Locker” ve “Shadow Of The Colossus” parçalarının  senin için ne ifade ettiğini bize anlatabilir misin?
“Davy Jones’ Locker”, bir önceki parça olan “Mr. Noah”dan sonra havayı temizleme görevi taşıyor. “Mr. Noah”dan “Crosswords”e geçişin biraz sert olduğunu düşündüğümden ikisi arasında bir ses yakalayabilmek istemiştim. “Shadow Of the Colossus” ise albümün hikâyesinin en son noktasını yansıtıyor, eski benliğin ya da yeni kimliğin olmadığı, arafta bir yeri.

Bildiğim kadarıyla albümü Lizbon’da kaydetmişsin. Albümü nasıl bir ortamda kaydettin?
Albümü kaydettiğim ortamın yarattıklarıma bir katkısı olduğundan eminim ama bunun tam olarak nasıl olduğunu söylemem gerçekten zor. Örneğin burada, Lizbon’da, iki albümümü, Person Pitch ve Tomboy’u  birbilerine yalnızca 100 metre mesafede yarattım ama iki albüm de kulağıma oldukça farklı geliyor. Eminim ki buradaki günlük hayatımın en ufak ayrıntısı bile yarattıklarımı bir şekilde etkiliyordur.

Bir önceki albümün Tomboy gibi, yeni albümünün prodüksiyonunda yine Spacemen 3 üyesi Peter Kember’la çalıştın. Bir dinleyici olarak ikinizin müziğe ait ortak fikirleriniz olduğunu görmek çok da zor değil. Kember ile aranızdaki ilişkiyi nasıl tanımlarsın?
Birlikte çok gülüp eğleniyoruz. İkimizin amacı da müziği en yaşamsal ve esas parçalarına ayırmak. İkimizin de “az ama öz” felsefesinin sıkı takipçileri olduğunu söyleyebilirim. Pete’i tanıdığım için kendimi şanslı hissediyorum.

Albümden çıkan iki klip de AB/CD/CD ve Encylopedia Pictura gibi etkileyici sanat kolektiflerinden sanatçılar tarafından çekildi. Onlarla çalışmak nasıldı? Farklı disiplinlerden sanatçılarla işbirliği yaparken bu sanatçılarda ne gibi özellikler arıyorsun?
Bu yönetmenlerle çalışmak gerçekten de harikaydı ve ortaya çıkan iki klipten de oldukça memnunum. “Mr. Noah”nın klibinde, “The Boys Latin”dekinden daha aktif rol oynadıysam da iki klibin fikri ve yönetmenliği tamamen AB/CD/CD ve Encyclopedia Pictura’nın eseri. “Mr. Noah”nın hep biraz daha yoğun olması için ısrar edip durmuştum!

Albümden birkaç ay önce yayınladığın EP’de dört şarkı yer alıyor, bunlardan bir tanesi aynı zamanda albümde de bulunuyor. Peki diğer üçünün hikâyesi nedir? Onları neden Panda Bear Meets The Grim Reaper’ın dışında tuttun?
Neredeyse iki albüm için yetecek 19 parça kaydetmiştik. Albümde yer almayan bazı parçaları EP’ye katmaya karar verdim, EP bu şekilde albüm için bir çeşit geçit olacaktı. Aslında albümde, EP’de yer alan her parçadan doğan ve sonuçlanan bir ya da iki parça yer alıyor.

Albümünden parçaları ilk olarak farklı ülkelerin radyo programlarında çalma fikri nasıl ortaya çıktı? Bu, albümün tanıtımı için oldukça iyi bir hareket. Radyo programlarını ve radyo kanallarını neye göre seçtin?
Aslında bu Domino Records’tan Peter Berard’ın fikriydi, ona çok teşekkürler. Radyoyu çok seviyorum ve bu sayede radyoya biraz dikkat çekebilmeyi başardığım için mutluyum.  Hayatımın ilk 20 yılında müzikle radyo sayesinde ilgilenebildiğimi söylemeliyim.

Mart ayında bir Avrupa turnen var. Önümüzdeki Panda Bear konserleri hakkında bizlere birkaç ipucu verebilir misin? Parçaların canlı setlerde nasıl gelişiyor?
Bu parçalar biraz daha gevşek ve basit parçalar, belki de aynı zamanda biraz daha agresifler. Arkadaşlarımdan Danny, konserlerimiz için çeşitli görseller sağlayacak, işlerini pbvsgr.com sitesinde görebilirsiniz. Çoğunlukla yeni albümdeki parçaları çalacağım, ancak belki de eskilerden de birkaç parça çalabilirim.

2015 için planların ne? Senden yakın zamanda yeni bir kayıt beklemeli miyiz?
Evet, kalan parçaları da bir şekilde piyasaya sürmek istiyorum ama bekleyip göreceğiz.  Yeni Animal Collective parçaları üzerinde çalışmaya başlayacağım ve bu beni çok heyecanlandırıyor. Bu arada birkaç turneye çıkmayı düşünüyorum ama bunlar çok geniş kapsamlı turneler olmayacak. Röportaj için çok teşekkürler!

Image

ÖNCEKİ Prömiyerden hemen önceki hafta: Gonca Vuslateri soruyor, Rıza Kocaoğlu cevaplıyor SONRAKİ İstikrar daima kazanır: Low
Bu yazıyı paylaş