Maskeleriyle: Candan Seda Balaban

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Maskeleriyle: Candan Seda Balaban

Röp: Seçil Kalenderoğlu
ÖNCEKİ Darth Vader 3. Selim olmaya kalkarsa: Murat Palta SONRAKİ Şu üstüne başına bir şey giy

Kral (Soytarım) Lear oyununun etkileyici maske ve kostüm tasarımında imzası olan Candan Seda Balaban konuğumuz...

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Geçen yıl ilk kez Tiyatro Festivali'nde oynayan Kral (Soytarım) Lear, adından çokça söz ettirmiş bir yapıt. Oyunun böylesine etkileyici olmasının en önemli nedenlerinden biri de elbette maske ve kostüm tasarımı. Oyuncuların büründükleri kişilikleri bir üst noktaya taşıyan bu görsel tasarımın altında Candan Seda Balaban'ın imzası var. "Atölyem benim dünyam ve bu dünyayı paylaşmaktan keyif alıyorum" diyen Balaban'a oyunu ve birbirinden özel çalışmalarını sorduk.

Image

16 yıldan fazla bir süredir görsel sanatlar alanında maskeler ve kuklalarla ilgileniyorsunuz. Eczacılık geçmişinizi terk edip alaylı bir eğitimle başladığınız bu dünyaya sizi çeken ne oldu ve olaylar nasıl gelişti?
Hayatıma baktığımda rahatlıkla söyleyebilirim ki garip olan tek şey bir dönem eczacılık yapmış olmamdır. Hep sanatla ilgiliydim; klasik bale, gitar, solistlik, resim, heykel ve tiyatro. Fakat ailem ekonomik kaygılar yüzünden beni başka bir mesleğe yönlendirdi. Ama 28 yaşım hayatımda önemli bir dönüm noktasıdır; hayatın bir anda sona erebileceği gerçeğiyle yüzleştiğim ve isteklerimin peşinden gitmeye karar verdiğim yaş. Maskeler benim için tiyatroya açılan bir kapıydı ve bir Venedik seyahati her şeyi tetikledi. Kendime bir eğitim programı hazırladım. Seramik, heykel ve desen dersleri aldım, elime geçen tüm parayı Amazon’dan maske ve kukla kitapları almak için kullandım. Bir maske sergisi açtım ve ondan aldığım cesaretle kendi atölyemi kurdum.

Image

Kral (Soytarım) Lear oyununda baştan sona oyunun tüm görsel kurgusunun altında imzanız var. Bir oyuna hazırlanma sürecinizi ve oyunun kurgulanışından sahneye koyulmasına kadar deneyimlediklerinizi anlatabilir misiniz?
Her şey tekst ile başlıyor elbette. Okur, çalışırım. Oyunun bendeki karşılığı üzerine kafa yorarım. Yönetmenin oyuna bakışını en iyi şekilde anlamaya çalışırım, sorular sorar, ikna olana kadar sorgularım. Sizi ikna edecek güçlü bir fikre ulaştığınız zaman gerisi ona olan inancı daim tutmak ve sadık kalmakla alâkalı bence. Çok prova seyrederim. Oyuncuların fikirlerini, yeteneklerini, bedenlerini, karakterlere yaklaşım biçimlerini anlamaya çalışırım. Çizimlerin büyük bir kısmını da prova seyrederken yaparım.

Image

Kral (Soytarım) Lear, Shakespeare'in meşhur oyunu Kral Lear'ın grotesk bir uyarlaması. Bildiğimiz Lear'dan farklı olarak hikâyeyi soytarıların gözünden anlatıyor. Size "ben bu oyunda olmalıyım" dedirten ne oldu?
Bana "ben bu oyunda olmalıyım" dedirten bu oyunun soytarıların sahnelediği bir Lear hikâyesi olması ve bu oyunu Yiğit Sertdemir'in yönetiyor olmasıdır. Yiğit müthiş yetenekli bir yazar, yönetmen ve oyuncu. Çok yönlü bir sanatçıdır. Bu birlikte yaptığımız ilk proje değil ve umarım daha çok projeler yaparız. Daha önce birçok oyunda beraber çalıştık ve bu çalışmalar sayesinde aramızda giderek gelişen bir ortak yaratım dili oluştuğunu düşünüyorum. Yiğit, tasarıma ve tasarımcıya çok önem veren bir sanatçıdır, dolayısıyla size de çalışırken ilginç yaratım alanları sağlar ve oyun sürecinin son gününe kadar bu alanları aktif tutar. Egolarıyla size gereksiz sınırlar koymaz, saçmalamanıza ve en önemlisi oyunu sahiplenmenize izin verir.

Image

Sahnede ya da televizyon ekranlarında, beyazperdede görmeye alışık olduğumuz isimleri oyun içerisinde tanımak neredeyse imkânsız. Bu durum oyuncular üzerinde nasıl bir etki yarattı, maskeler ve karakterler arasında nasıl bir ilişki kuruldu?
Kral (Soytarım) Lear ekibi bir araya gelmesi nadir görülecek bir şey. Birçoğu daha önce maskelerle çalışmamışlardı ve provalar başladığında daha maske çizimleri bile ortada yoktu. Tüm maskeler oyuncuların rollere yaklaşımları ve provalarda kullandıkları ses, beden ve mimikler üzerinden esinlenilerek yapıldı. Böylelikle maskeler onların eline geçtiğinde zaten kendi buldukları malzemeler üzerinden üretilmiş olduklarını gördükleri için yabancılık çekmediler. Maske oyunculuğu koçu Elif Sözer ile her maskenin kendine ait kullanım dilini çalıştılar. Bu vesileyle ekipteki tüm oyunculara hem tasarıma yaratıcılıklarıyla müthiş bir katkıda bulundukları hem de severek sahiplendikleri için teşekkür etmek isterim.

Image

Sizin için maske ve kukla yapımının zorlukları nelerdir? Bugün Türkiye'de bu konudaki çalışma alanı ve imkânları nasıl değerlendiriyorsunuz? Eksiler, avantajlar, yenilikler var mı?
Tiyatro için maske ve kukla yapmanın temel zorluğu malzeme ve oyuncu ilişkisinin konforunu sağlamaktır. Takılan maskenin yüze uyumlu olması, nefes almaya, görmeye ve harekete izin vermesidir. Benzer durumlar kukla içinde geçerli elbette. Mümkün olduğu kadar hafif, rahat oynatıma izin veren şekilde tasarlanması önemlidir. Maske ve kukla tiyatrosu olarak ülkemizde pek fazla proje çıkmıyor bu da bu konuda uzmanlaşmamızı, gelişmemizi yavaşlatıyor elbette. Çünkü her proje sizi tasarımcı olarak yeni teknikler keşfetmeye ve uygulamaya yönlendiriyor, oyuncular bu tekniklerde yetkinleşiyor ve her oyun kendi seyircisini yetiştiriyor.

Image

ÖNCEKİ Darth Vader 3. Selim olmaya kalkarsa: Murat Palta SONRAKİ Şu üstüne başına bir şey giy
Bu yazıyı paylaş