Dinleme Odası’nda ikinci perde: Mogwai ve Rave Tapes

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Dinleme Odası’nda ikinci perde: Mogwai ve Rave Tapes

Yazı: Okan Aydın, Foto: Ezgi Aktaş
ÖNCEKİ Teftiş: Bu ay ne dinlesem? SONRAKİ Müziğe dair kısalar

Kontra Plak’ın ev sahipliğinde gerçekleşen Dinleme Odası etkinliği bu ay Mogwai Rave Tapes albümüne kulak kesildi. 

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

2013 sonunda startı verilen ve müzikseverler arasında bir hayli de ilgi çeken Dinleme Odası etkinliklerinin ikinci ayağını ocak ayı sonlarında yine Kontra Plak’ın ev sahipliğinde gerçekleştirdik. Açılışı Nils Frahm’ın Spaces albümü ile yapılan bu taptaze projenin bu ayki konuğu ise Mogwai’nin sekizinci stüdyo albümü Rave Tapes idi. İlk etkinlikten edinilen tecrübe paralelinde kapasitenin yükseltilmesiyle birlikte mekânda yerini alan 30 kişilik geniş bir ekiple birlikte, kısılan ışıklar altında Rave Tapes’i döndürmeye ve birkaç saatliğine olsa da müziğin sınırsız coğrafyasında huşu içinde dolaşmaya başladık.

Yaklaşık 50 dakika süren bu konsantre dinleme sonrasında aynı kalabalık kadro ile yapılan ve minik alıntılarını aşağıda da bulabileceğiniz genel yorumlardan yola çıkarak, Rave Tapes’in geçer not alan nitelikli ve iyi bir albüm olmakla birlikte, Mogwai’den duymaya alışageldiğimiz daha depresif ve karanlık müzikal çizginin biraz dışına düşen bir çalışma olarak görüldüğünü söylemek mümkün.

Beklenenden daha kısa süren ve zaman zaman birbirine geçişlerde aksıyormuş hissiyatı veren parçalarda, Mogwai diskografisindeki ortalamanın bir kademe üstünde bir pozitiflik algısı olduğu muhakkak. Birkaç parça dışında sizi alıp derinlere çeken (mesela albümün en iyilerinden “Remurdered” ve “Master Card”da olduğu gibi) o girdaplı melodilerin yerini, sağlam bir omurga etrafında incelikle inşa edilmiş daha sakin tınıların aldığını görüyoruz. Bunu bir anlamda Mogwai’nin dinleyiciye kendi kurgusunu yapabilmesi için daha geniş bir oyun alanı bıraktığı şeklinde görmek de olası.

Albüm boyunca söz konusu sağlam omurganın etrafında oylumlanan parçalar davulun ağırbaşlı ve istikrarlı yol gösterişiyle birlikte, elektroniklerin kararında kullanımıyla yaratılan zenginlik ve derinliğin içinde akıp giderken, gitarlar da dengeli bir güzergâhtan ilerliyor. Ritmik altyapılar, minik synth dokunuşları (Simon Ferocious), az biraz kullanıma giren vokaller (Blues Hours) Rave Tapes’in diğer köşetaşlarını daha da belirginleştiriyor.

Zihninizin kenarında köşesinde kalmış geçmiş Mogwai albümlerinin kırıntıları ilk kulak kabartışta Rave Tapes’in içine girişi biraz zorlaştırıyor. Beklentileri ve “duymayı arzu ettiklerimizi” çemberin biraz dışına bıraktığımızda ise Rave Tapes’in verimi ve keyfi bir vites daha yükseliyor. Bu da sonraki dinlemelerde Rave Tapes’in satır aralarına gizlenmiş lezzetleri biraz daha kolay almamızı sağlıyor. Grubun fanatikleri için ufak dudak büküşlere meyletse de, Rave Tapes yine de yazarın kanaat notuyla birlikte 7 puan almayı beceriyor.

Image

Altay Aydemir: Grubun davulcusu Martin Bulloch, güzelliğini sadeliğinden alan ritimler ve harika tonlanmış davullarla yine övgüyü hak etmiş. Farklı ton ve melodilerle dinlediğimiz tuşlu çalgılar ise parçaların hâkim olduğu atmosferi daha yoğun hissetmemizi sağlıyor.  

Fulya Köksalar: Çok ayrıntıya girmeyip, derine inmeden, ancak yüzeysel de kalmadan bir şeyler anlatmaya çalışan birinin hisleriydi albümün uyandırdıkları. Albümün geçtiği “yer” ise; gidilecek noktaya varmakta henüz acelesi olmadığı için telaşa düşmeyen bir adamın, gece sürdüğü bir yol, kesitler halinde yolun o adamın gözünden görünüşü diyebilirim.

Kerem Ergener: Klasik Mogwai depresifliğinden uzak ve havada kalmış başarısız bir albüm olmasıyla beraber “Remurdered” ve “Hexon Bogon” gibi parçalar albümde öne çıkan öğeler. Gitar tonlarında “Tool tarzı” efektler de gözden kaçmıyor.

Yıldıray Kibar: Koyu bir Mogwai dinleyicisi olarak bugüne dek Mogwai parçalarından ruh iklimime eklenen zaman/mekân bağımsız hisler edindim. Bu albüm de genel olarak benzer ama yarım kalan bir his bıraktı üzerimde. Şarkıların kısa olması handikap olabilir. Albüm, daha olgun ve söyleyeceği şeyler kısalmış adamların elinden çıkmış gibi geldi bana. Bu da onu dinlemenin ilk kez yaratacağı etkiyi azaltan bir faktör olmuş.

İlker Berber: Denizin derinliklerinde yüzüyormuş hissi uyandırdı. Sakin ve gözünün görebildiği kadar mavi.

Handan Demir: Bana göre grup bir önceki albümünde depresif ruh hâlini zaten az da olsa geride bırakmıştı, fakat Rave Tapes, Hardcore Will Never Die, But You Will ile karşılaştırılınca, elektronik öğelerin ve nispeten daha yumuşak tınıların hissedildiği bir albüm.

Didem Buzcuoğlu: “Remurdered” dışında, ki onda da büyük bir yenilik yok, kullandıkları bileşenlerle ne eski Mogwai tadını yansıtabilmişler ne de yeni bir Mogwai yaratabilmişler. Bu albüm ise hiçbir yerde değil, yarattığı bütünsel bir his yok, ne günümüzdeki şu dönem içinde, ne de Mogwai albümü olarak, ne de evimde çıkmak istediğim uzun bir dinleti yolculuğunun güzel bir parçası olarak.
 

Desteklerinden dolayı Avea, Red Bull ve Caffe Nero’ya teşekkür ederiz.

 
ÖNCEKİ Teftiş: Bu ay ne dinlesem? SONRAKİ Müziğe dair kısalar
Bu yazıyı paylaş