Yerel, adil, temiz, sağlıklı gıda: Bükoop

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Yerel, adil, temiz, sağlıklı gıda: Bükoop

Röp: Aycan Taşyürek, İllüstrasyon: Sadi Güran
ÖNCEKİ Film Okuma 101: Jay Shaw SONRAKİ Alternatif bir iktisat ders kitabı: Mim Savaşları

Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde kurulan Boğaziçi Mensupları Tüketim Kooperatifi (Bükoop) tüketicinin sağlıklı gıdaya ulaşmasını sağlamanın yanında üreticiyi desteklemeyi amaçlıyor. Üretici ve tüketicinin karşılıklı güven ilkesiyle alışverişine aracı olan Bükoop küçük çiftçi ve kentliler arasında bir bağ kuruyor. Doç. Dr. Ferit Öztürk, Asya Saydam ve Serkan Kaptan Bükoop’un işleyişi, kooperatifçilik ve sağlıklı gıda üzerine sorularımızı yanıtladı.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - 

Bükoop adında bir kooperatif kurma fikri nasıl ortaya çıktı? Hayata geçiş sürecini biraz anlatır mısınız?
Ferit: Kentlilerin Çiftçilerle Dayanışma İnsiyatifi (KEÇİ) diye bir oluşum vardı. Başta Çiftçi-sen olmak üzere, akademik personel ve kampüs çalışanı, bir miktar da dışarıdan aktivist ile kampüste buluştuk. “Kentlilerin tarım için yapabilecekleri neler var?” fikrinden ziyade; yok olan küçük çiftçilerin, neoliberal ekonomik politikalar cenderesinde kalıp da çiftçilik dışında başka işlere zorlanan ailelerin ve küçük toprak sahiplerinin kentlilerle köprüsünü kurmak gibi bir amacımız vardı. Biz fikir üretmiyorduk, daha çok çiftçi örgütlenmelerinin ihtiyaçlarına entelektüel insanlar olarak nasıl cevap verebileceğimizi anlamaya çalışıyorduk. Fark ettik ki onlara çözümü öğretmek değil de en fazla onlarla beraber çözüm üretmek ya da onların koşullarını anlayıp onlara destek olmak daha önemli. Bu KEÇİ’den öğrendiğimiz en önemli şey oldu. Sonra o toplantıdan bir grup insan bir yıl boyunca böyle bir kooperatif kurabilir miyiz, ne tür bir mekanizmayla çalışabiliriz gibi konuları tartıştı. Sonunda Bükoop’un kurulmasına cesaret edildi. Mekanizma başlangıçta şöyleydi; Kibele adında küçük çiftçilerin kurduğu bir organik üretim kooperatifi vardı. Başta Kibele’den olmak üzere Türkiye’nin her yerinden gıda almak gibi bir sistem düşünüldü ve Bükoop barakası açıldı. Herkes internet sayfamızdan sipariş veriyor, bu siparişler Kibele ve diğer üreticilere bildiriliyordu. Ürünler barakada yığılıyor, ondan sonra kooperatif ortaklarına duyuru yapılıyor, ortaklardan da tüketiciye veriliyordu. Ama iki yılın ardından bu işle doğrudan uğraşanlar çok yoruldu ve kooperatif malî açıdan da sıkıntıya girdi. Başka bir sistem kurulması gerektiğine karar verildi.
Asya: İnternet sistemi dönmeyince barakanın sürekli açık olması gerektiğine karar verdik. Sürekli açık olması için de insan gücü gerekiyordu. Bu nedenle gönüllülük sistemine başlamaya karar verdik. Barakanın her gün gönüllüler sayesinde belirli saatlerde açık olmasıyla hem insanlarla karşılıklı iletişim kurabildik hem de mali işler daha çok rayına oturdu.
Ferit: Gönüllü olmaya başlayınca insanlar kooperatifimizi daha yakından takip etmeye başladı. Hepimizin ürünler ve üreticilerle bağı kuvvetlendi.

Örgütlü küçük üreticinin katılımını sağlamayı amaçlıyorsunuz. Her örgütlenmenin belirli iktidar ilişkileri içinde olduğunu düşünürsek nasıl bir örgütlenmeden bahsediyorsunuz? Çalışma sistemi içinde kademeler var mı? 
Serkan: Kooperatif olarak kademelerden pek hoşlanmıyoruz. O yüzden genellikle aracı kullanmayarak ve paralel yapılanmayla çalışarak ürünleri ilk elden almaya çabalıyoruz. İşlemesini istediğimiz sistem ürünler bir üst kademedeki bir aracıya gitsin ondan bize gelsin şeklinde değil. Direk üreticiyle iletişime geçerek, dolayısıyla ürünün nasıl yetiştirildiği, nasıl satışa hazır hale getirildiğini de öğrenerek çalışıyoruz. Barakamızda ürün satıyoruz tabiî ki ancak ürünün satışından daha çok önem verdiğimiz şeyler; öğrenmek, bilgimizi artırmak, aldığımız ürünün nasıl bir üretimden geçtiği bilmek. Kooperatif dışındaki sistemlerde ürün alışverişinin nasıl olduğunu inceleyerek bizim bunu nasıl yapmak istediğimiz ve bu idealimizdeki sistemi oturtmak bizim için önem arz ediyor. Üretici kooperatifleriyle de çalışıyoruz ama ne kadar fazla farklı katman olursa bizim için o kadar rahatsız edici oluyor.

Ürünleri kategorize ettiğiniz ve üreticilerine göre ürün listelerine ulaşabileceğimiz bir veri tabanınız var. Bu kategorileri oluştururken nelere dikkat ettiniz?
Asya: Ürünlerin nasıl üretildiğine dair bir tercih oluyor. İlla ki organik sertifikası olmasına değil,  ilaç ve benzeri kimyasal ürünler kullanılmamış olmasına bakıyoruz.
Ferit: İlk başta Kibele’yle başladığımız için “organik üretici” diye bir yapı vardı ama Kibele kooperatifi devam etmedi. Sonra gelişme sürecinde Çiftçi-sen’in desteğiyle hareket şuna yönelmeye başladı. Kimsenin organik ısrarı yoktu. Çoğumuz şunları biliyorduk: bir, organik üretim küçük çiftçi için çok büyük bir yük. İki, organik sertifikasyon iyi çalışan bir sistem değil. 30-40 yıl önceki çıkışından kaymış, sektörleşmiş ve politik olarak yanlış tarafa oturmuş bir yapı. Üç, organik sertifikasyonda ısrar edilmeyen bazı şeyler (yerel tohum gibi) bizim için çok önemli. Dördüncüsü de küçük çiftçinin sanayi için ürettiği ya da konvansiyonel üretim yaptığı tarladan başka bir bahçesi var ve burada tohumlarıyla kendisi için gıda üretiyor. İşte biz onun bir kısmına talip olduk. Küçük çiftçiye şöyle dedik: Sen yavaş yavaş konvansiyonel tarım yapmayı bırak. Kendine üretirmiş gibi üret, biz senin ürettiğinin bir kısmını satın alacağız ve bu sektör büyüdükçe başka kooperatifler de senin ürettiklerini alacak. Böylece sen sanayi cenderesinden kurtulmuş olacaksın ve bir şekilde iki tarafın katılımıyla belirlenen bir sertifikasyona doğru gidilecek. Nitekim bu hayalle Çiftçi-sen Genel Başkanı Abdullah Aysu’yla Tohum İzi Derneği, Bükoop’a gelen ürünleri şöyle kategorize etti: Organik sertifikalılar, konvansiyonel üretilmiş olanlar ve küçük çiftçi-bilge köylü tarımı ile üretilmiş olan gıdalar. Biz daha çok üçüncüsüne talibiz. Ama zorunlu kaldığımız durumda organik, çok zor durumda kaldığımız durumda da konvansiyonel ürünleri alabiliriz.

Image

Katılımcı Sertifikasyon sisteminden bahsetmişken; bize tam olarak bu sistemin ne olduğunu, ne gibi yararları olduğunu ve organik sertifikasyon sisteminden ayıran özelliklerinin neler olduğunu açıklar mısınız?
Ferit: Bilge köylü tarımı katılımcı sertifikasyon sistemini besleyen bir taş oldu yol boyunca. Katılımcı sertifikasyon zaten Avrupa’da, Latin Amerika’da ve bir miktar Kuzey Amerika’da hayata geçirilmeye çalışılan bir sistem. Amaç şu; üreticinin kimi üretim koşulları var ve bu üretim koşullarından bağımsız üretim yapamıyor. Kar yağıyor, ürün gelmiyor; dolu yağıyor, ürün kırılıyor. Tüketici üreticiye şöyle bir söz veriyor; sen onu nasıl üretirsen üret, senden senin koşullarını tanıyarak o ürünü alacağız. Ama karşılığında da sen bize kimyasaldan bağımsız, doğanın koşullarına uygun, bilge köylü tarımında geleneksel bilgine geri dönerek kendine üretirmiş gibi ürününü üret. Biz burada tüketiciyi kendi içimizde örgütleyerek denetleyeceğiz. Yani ilaçlanmamış bir elmadan bir kurt çıkarsa insanlar Migros’a şikâyet ettiği gibi şikâyet etmeyecek, bunun doğal olduğunu bilecekler. Siz de bunun karşılığında kendi örgütleriniz içinde kendinizi denetleyeceksiniz. Abdullah ağbinin çok güzel bir sözü var: “Bir köyde herkes herkesin tarlada ne yaptığını bilir.” Martın ortasında birisi römorkunun arkasına ilaç takıp tarlasına gittiğinde herkes orada göztaşı atacağını bilir. Kimse kimseden tarımsal etkinliğini saklayamaz diyor. Bu yüzden köyde bir köy ahalisi üretmeye ikna edilebilirse birbirlerini denetlerler zaten. Biz de tüketici tarafına şunu söylüyoruz biz sizden piyasa koşullarında oluşmamış fiyatlarınızla iyi ürünü almaya talibiz. Ama karşılığında biriniz bile koyduğumuz kuralların dışında üretim yapmaya çalışırsa bu bütün örgütün bir şekilde gözden düşmesi anlamına gelecektir o yüzden kendinizi denetleyin.
Serkan: Katılımcı sertifikasyon sistemine temel olarak karşılıklı güven diyoruz. Organik sertifikasyon için ciddî bir ekonomik güç gerekiyor. Üreticilerin her sene belli bir miktar parayı o sertifikasyona yatırmaları gerekiyor.
Ferit: Ve kimi zaman bir uzman gelip üretimi kontrol bile etmeden sertifikayı alıyorlar.
Serkan: Çoğu çiftçinin kaldırabileceği bir şey değil bu. Üreticinin kâr marjını da aşağı çeken bir şey. Böyle bir para değişimini desteklemeyip yalnızca karşılıklı güvenle el sıkışıyoruz.

Özellikle günümüzde insanların tüketecekleri gıdalarla ilgili güven problemleri yaşadığını düşünürsek sizin için sağlıklı bir gıda nasıl bir üretim sürecinden geçmeli?
Serkan: Her gıdada bu üretim süreçleri farklı oluyor ama temelinde sağlıklı gıda deyince ilk akla gelenler; geleneksel yöntemler, yüzlerce senedir kullanılan rafta kalma süresini uzatan kurutma yöntemleri ve ürünü çıkartmak için acele etmeyen ürünler. Bazı çiftçiler daha çok para kazanmak için acele edip ürünü daha önce pazara vermeye çalışıyorlar. Dolayısıyla farklı gübreleme teknikleri kullanıyorlar. Kimi çiftçiler de verimi arttırmak için farklı ilaçlar ve gübreler kullanıyor. Bunların bir tüketici olarak da sağlıksız olduğunu düşünüyorum. Yeniden karşılıklı güvene dönersek eğer; çiftçiye biz şu güveni de veriyoruz. Ürünün pazarda ne kadara satıldığı önemli değil, sen bize yeter ki bir fiyat söyle bunda da sana güveniyoruz. Dolayısıyla çiftçi sağlıklı ürünü yetiştirmek konusunda bir tereddüt duymuyor.

Dünyada ve Türkiye’de kooperatifçiliği sürdüren ne gibi örnekler var? Ne açıdan önemliler?
Asya: Dünyada da Türkiye’de de mutlaka bir çok örnek vardır fakat her kooperatif kendine has ve biricik. Çünkü hem üretici hem tüketici kooperatifleri Migros gibi bayili ve tek tip bir sistem etrafında kurulmaya ve gelişmeye çalışmıyor. Her biri kuruluş aşamasından sürdürülebilirlik aşamasına kadar farklı yollardan geçip, farklı insanlar dolayısıyla da farklı akıllardan beslenerek oluşuyorlar. Öyle olunca her kooperatifin özgün bir yapısı oluyor. Bu yüzden de Bükoop'un bir kopyası olması imkânsız gibi, ama elbette aynı politik kaygılarla ya da politik olmaya da gerek yok âdil, temiz ve sağlıklı gıda tüketmek/üretmek amacıyla Bükoop benzeri kooperatifler olması mümkün.
Serkan: Tüketici kooperatifleri şu açıdan önemli; özellikle Bükoop adına konuşacak olursam, tüketici hakkını korumak sadece cebinden çıkacak parayı korumak anlamına gelmiyor. Biz tüketicinin en doğal insanî hakkı olan sağlıklı yaşam hakkını koruyoruz. Aynı zamanda bunu yaparken de yalnızca bireysel haklarımızı değil üreticinin hakkını da savunuyoruz. Karşılıklı olduğu için son derece güçlü bir yaklaşım bu.

Son olarak, ileride büyümeyi düşünüyor musunuz? Geleceğe dair planlarınız ve hedefleriniz nelerdir?
Ferit: Çok önemli şeylerden biri Bükoop güçlendikçe büyümeyecek. Büyümeyeceği için de kendi içindeki kontrolü, denetimi ve karşıdakinin denetimine katkısı hep küçük ölçekte ve saf kalacak. Bunu mahalle forumlarında da çok anlattık. Kadıköy’de, Üsküdar’da şube açmamız için istekler geliyor. Böyle bir şey yapmayı düşünmüyoruz. Onun yerine, siz kendi örgütünüzü kooperatifinizi kurun, biz size bilgi aktarımı yapalım ve o ahlakî bel kemiğini de korumaya çalışalım yanıtını veriyoruz.
Serkan: Kendini döndürebilecek durumda şu an kooperatif. Ciro olarak büyümeye ihtiyacımız yok. Belki ürün çeşitliliğini arttırabiliriz. Ancak bu yalnızca satış amaçlı bir kooperatif olmadığı bilgi üretimi-paylaşımını da istediğimiz için insanlarla beraber olup kafa olarak büyümek, daha fazla insanlarla çalışmak her zaman isteriz. Başka kooperatiflerin bizimle paralel bir şekilde kurulmasıyla da büyümeyi çok isteriz. Bu sene içerisinde öğrencilerin de isteğiyle barakamızı büyütmeyi ve daha verimli kullanmayı planlıyoruz. Ayrıca bu yazdan sonra kooperatifimize ilgi ve bizden yardım istekleri ciddi anlamda arttı. Hem İstanbul’daki mahalle forumlarından hem de İstanbul dışından (mesela Diyarbakır’dan) yardım isteği aldık. Her zaman sözlü olarak ya da kişisel olarak yanlarında bulunamıyoruz. Bu yüzden kooperatif nasıl kurulur, nasıl işler üzerine pratik düzeyde bilgilerimizi paylaşmak için kitapçık yazımı aşamasındayız.
Ferit: Kampüste Tarla Taban Grubu, Gezici Kantin, Öğrenci Kooperatifi’ne, kampüse yakın esnafa ve dışarıdan İstanbul Hepimizin’e gidiyoruz, müşterekler hareketinin içinde Bükoop yer alıyor. Kalbimizin beraber atabileceği her yerde temsil edilmeye ve bilgi paylaşımı yapmaya çalışıyoruz. Ama sağlıklı gıda herkesin küçük küçük kendi yerelinde bu işi çözmesiyle büyür, bizim büyümemizle olmaz.

ÖNCEKİ Garanti İlan SONRAKİ Alternatif bir iktisat ders kitabı: Mim Savaşları
Bu yazıyı paylaş