Video röportaj: Can Khan Oral

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Video röportaj: Can Khan Oral

ÖNCEKİ Yeniden yaratılan elementler: Pregnant Head SONRAKİ Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

1992-2002 yılları arasında işletmeciliğini yaptığı Temple Records Soho ile New York’ta gerçekleşen birçok sanat etkinliğine ev sahibi yapan, üç adet plak şirketi işleten ve bunların yanısıra Captain Comatose, Diamanda Galas, Julee Cruise ve Kid Congo Powers gibi sanatçılarla canlı performans sergileyen Can Khan Oral, 4 Nisan’da yeni albümü The Enlightenment Machine’i yayınlamaya hazırlanıyor.

2002’den beri Berlin’de yaşayan sanatçı, yeni albümünü hazırlarken Brion Gysin’in Dreamachine adını verdiği deneysel icadından etkilenmiş. Berlinli taze bir müzik platformu olan Albumlabel tarafından yayınlanacak albüm öncesi Khan’a merak ettiklerimizi sorduk, o da Mexico City'de yanıtladı.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - 

Khan'ın yeni albümünde yer alacak Bell Master parçası için hazırlanan videoyu da aşağıdan izleyebilirsiniz.


 

Müziğinde Türk köklerinden herhangi bir etkileşim olduğunu düşünüyor musun?
Evet. Babamın dinlediği müzikle büyüdüm. Odamda kendime ait bir müzik setim yoktu. Duvarımdan oturma odasına doğru bir delik açtım. Böylece müziği odamdan açıp kapayabiliyordum. Her pazar Türk müziğiyle uyanırdım. Zeki Müren mesela. O Türkiye’nin Juan Gabriel’i. Ama o çok daha görkemli. Hayal et!

Bu arada, bu arkadaşım Lawrence. Benimle röportajı o yapıyor. Şu anda Mexico City’deyiz ve biraz akşamdan kalmayız, özür dilerim.

Yeni albümün The Enlightenment Machine’in hazırlık aşamalarından biraz bahseder misin?
Yapmak istediğim şey albümü bir haftada kaydedebilmekti. Çünkü prodüksiyon kısmından ve şarkıyı iyi hale getirmek için sonsuza kadar uğraşmaktan çok yoruldum. Bir haftada 14 şarkı kaydettim. Ama şarkı sözlerini yazmam bir yıl sürdü. Sözlerim “über-akıllı” olduğu için demiyorum ama, sözleri yazıp albümü bitirmem tam bir yılımı aldı. Ama şarkılar bir haftada kaydedildi.

Albümden yayınladığın ilk şarkının ismi “Everybody Is A Bell”. Web sitende sözleri Meksika’da yazdığını söylemişsin. Albümdeki tüm şarkılar farklı ülkelerde mi ortaya çıktı? Eğer öyleyse bu albümü nasıl etkiledi?
Albümü Berlin’de kaydettim. Ama sözleri yazmaya burada başladım ve Berlin’de devam ettim. Trende ya da uçaktayken bir şeyler yazmayı seviyorum.

Müziğini dinlediğimde hep kendine ait bir tını aradığını hissediyorum. Kariyerinde 15 yılı geride bıraktın. Başladığın zamanla şimdi yaptığın müziği karşılaştırdığında ne gibi farklar görüyorsun?
Kendimi tekrar etmemeye çalışıyorum. Bu da bir tür sorun yaratıyor çünkü insanlar senin aynı şeyi defalarca yapmanı bekliyorlar. Bu albümde aklımda özel bir tını vardı. African Head Charge’dan ilham aldım. 80’lerden bir İngiliz grubu. Cehennemin diplerinden gelen bir reggae grubu gibi poliritmik bir müzik yapıyor.  Buna tezat olarak piyanoda yapılmış çok basit şarkılar yapmak istedim. Bu ikisi albümün iki ana parçası diyebilirim.

Tiyatro ve opera gibi farklı sanat disiplinlerle de ilgileniyorsun. Müzik ve diğer sanat dallarına yaklaşımın arasında benzerlikler fark ediyor musun?
Tiyatroyla uzunca bir süre uğraştım. Ama yönetmenle uyum sağlamanın zor bir iş olduğunu fark ettim. Bana bir reklam olması için bir şey yazdıramazsın. Benim de sürecin bir parçası olmam gerek. Bir tiyatro için çalışıyorsam, müziğimi canlı olarak çalmam gerek.

Bence hepsi bir anlamda aynı. Kendini başka bir durumun içine dahil ediyorsun. Benim için albüm yaparken de aynı. Kendime yeni bir olay yaratıp fikirler üretmeye çalışıyorum. Kendimi şaşırtmaya çalışıyorum. Aynı şeyi defalarca yazmak çok kolay. Kendimi tekrar ettiğimi hissettiğim anda çalıştığım şeyi silip atıyorum ve mutlu olana kadar yeni bir şey yapmaya devam ediyorum.

ÖNCEKİ Yeniden yaratılan elementler: Pregnant Head SONRAKİ Teftiş: Bu ay ne dinlesem?
Bu yazıyı paylaş