Oynamaktan yorulanları yönetmen koltuğuna alalım: John Turturro

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Oynamaktan yorulanları yönetmen koltuğuna alalım: John Turturro

Yazı: Tuba Altuntaş, İllüstrasyon: Ethem Onur Bilgiç
ÖNCEKİ Müziğe dair kısalar SONRAKİ 33. Istanbul Film Festivali'ne Özel Festival Günlüğü

İster oyuncu olun ister senarist ya da yönetmen, fark etmez. Sinemada taze bir şey söylemenin ayırt edici özelliği hiç şüphesiz karakter yaratmak... Benzersiz, ilham verici, merak uyandırıcı, rahatsız edici, mide bulandırıcı… Sizin gibi olmayan herhangi birilerini, benzersiz karakterlere dönüştürdüğü filmlerin unutulmaz oyuncusu John Turturro’yu bu ay yönetmen koltuğunda ağırlıyoruz.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - 

Bir anlık ya da sonsuz, hayatımızda iz bırakan insanların sayısı ne kadar artarsa, dünyanın yaşanabilirlik seviyesi de o oranla yükselir. Bu yüzden daha çok farklılıklara, renklere, bakış açılarına, daha çok karakter tanımaya ihtiyacımız var. Neyse ki âniden gelebilecek böyle bir isteği bastırmanın pratik de bir yolu var: kriz anında, bir doz bizim yerimize bir şeyler görmüş insanların hikâyelerini izlemek...

Her ne kadar kalbi bağımsızlardan yana atsa da büyük prodüksiyonlu Hollywood filmlerinde de karşımıza çıkan İtalyan asıllı Amerikalı oyuncu John Turturro, Coen Kardeşler’in Barton Fink’ine adını veren karakteri, The Big Lebowski’ye ise unutulmaz Jesus’u armağan ederek, hafızamızda hem ciddî, hem komik, hem de acayip garip bir adam olarak yer ediyor.

MAC (1992)
Oyuncu olarak kariyerine 100’e yakın performans sığdıran Turturro, 1992 yılında yönetmenlik eğilimlerini daha fazla dizginleyemeyerek, yazıp yönettiği Mac ile karşımıza çıkmış ve Cannes Film Festivali’nde en iyi ilk filmlere verilen Altın Kamera ödülünü kapmıştı.

Babaları öldükten sonra baba mesleği olan inşaatçılığı sürdürmeye çalışan bir grup sarsak kardeşin hikâyesini konu alan bu samimî filmle Bağımsız Ruh Ödülleri’nden en iyi ilk film ve senaryo adaylıklarının da sahibi olan Turturro, yönetmenlik hevesinin gelip geçici olmadığını kanıtlamak istercesine beşinci kez yine kendi yazıp yönettiği ve başrolünde yer aldığı Fading Gigolo ile bu ay vizyonda karşımıza çıkıyor.

ILLUMINATA (1998)
Hikâyenin başlarına dönecek olursak, henüz ilk filmi Mac ile önemli bir çıkış yakalayan Turturro, Amerikan bağımsız sinemasının yalnızca parlak bir yıldızı değil, aynı zamanda bir yazar-yönetmeni de olduğunu hızlı hızlı çok filmle değil, azar azar iyi filmlerle ilerleyerek göstermeyi seçti. İlk filminden altı sene sonra çektiği Illuminata, her ne kadar Mac kadar coşkulu karşılanmamış olsa da, kendisine karşı nasıl bir beklenti içerisinde olunduğunu Cannes’ın yarışmalı bölümünde Altın Palmiye için Patrice Chereau, Claude Miller, Terry Gilliam, Tsai Ming-liang, Ken Loach, Hal Hartley ve Lars von Trier gibi yönetmenlerle yarışmasından anlayabilmek güç değil.

1900’lü yılların başında sahnelenmeye çalışılan bir oyun etrafında geçen komik ve garip bir hikâye anlatan Illuminata’dan yedi yıl kadar sonra Turturro, yönetmenlik kariyerinin belki de en popüler filmi olan Romance & Cigarettes ile devam etti.

ROMANCE & CIGARETTES (2005)
“Erkekler yosun, kadınlar ise meşe ağacı...” Geçen sene oyunculuğuna doyamadan aramızdan ayrılan James Gandolfini, Nick Murder karakterinde, aşırı kara yaban mersini yemekten fenalaşmış bir hâlde yerde yatarken bu cümleyi sayıklıyor. Bir başka sahnede Eşi Kity Kane (Susan Sarandon) ile metresi Tula (Kate Winslet) saç başa girmişken yanlarında Cousin Bo (Christopher Walken) şarkı söylüyor...

İzlerken eğlendiren sahneleri, filmin her yerinden fırlayan kült karakterleri, onları canlandıran Steve Buscemi, Bobby Cannavale, Mary-Louise Parker, Mandy Moore gibi isimlerin keyifli performanslarıyla, şarkılar söyleyip harika laflar eden bu romantik müzikalle Turturro, üçüncü kez oturduğu yönetmen koltuğunun hakkını veriyordu.

Daha önce gördüğümüz, duyduğumuz ya da yaşadığımız bir hikâyeye benzersiz bir güzellik katabilen yönetmenlerin hamurunda ne varsa Turturro da buna sahip gibi duruyor. Filmde orta sınıf bir ailenin orta yaş krizi geçiren işçi babası, aldatılmanın acısıyla içi nefretle dolan terzi eşi ve ergenlikle tuhaflık arasında gidip gelen üç kıza Turturro o kadar güzel şarkılar söyletiyor ki, sıradan bir aile hikâyesi olmaktan çıkıp herkesin sevgiyle bağrına basacağı bir filme dönüşüyor Romance & Cigarettes.

PASSIONE (2010)
Beş yıl sonra memleketi İtalya üzerinden dünyanın müzikal köklerini ve geleneklerini anlattığı kıpır kıpır filmi Passione ile yönetmenliğe dönen Turturro, tıpkı festivalde izleyici rekoru kıran Romance & Cigarettes gibi bir kez daha gösterildiği İstanbul Film Festivali’nin en çok ilgi çeken filmlerinden birine imza atmış oldu 2010’da.

Bu kez müzikal/belgesel türüyle karşımıza çıkan Turturro, çok eğlenceli bir “müzik tarihi” dersi verir gibi akıp giden filminde, Napoli’nin kimliğini notalarda arıyor, kökenine iniyor, derinlere dalıyor ve en dipte dünya müziğini nasıl etkilediğini gösteriyor. Sanki koskoca dünya, Napoli’nin sokaklarına dağılıyor ve Turturro herkesi bir anlamda hemşerisi yapıp filmine katıyor.

Kamera arkasında ciddî mesailer harcadıktan sonra, artık kendine ait şeyler anlatmaya hak kazanan Turturro, Passione ile sinemaseverlere bir müzik karnavalı armağan ederken, Venedik Film Festivali’nden özel bir ödülün de sahibi olmuştu.

FADING GIGOLO (2013)
Günümüze geldiğimizde ise çektiği iki film arasındaki dönemin sıklaştığını gördüğümüz Turturro’yu bu ay Fading Gigolo ile sinema salonlarımızda ağırlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Başrollerinde 77 yaşında kendisinin çekmediği bir filmde seneler sonra yeniden oyunculuğa dönen, dünya sarsaklık şampiyonu Woody Allen’ı izleyeceğimiz filmin oyuncu kadrosunda Sharon Stone, Sofía Vergara ve Vanessa Paradis gibi isimleri görmek de mümkün.

İnsanoğlunun yaradılışından gelen durumları ince bir görüyle algılayıp anlatabilen John Turturro, son filmiyle bu kez epey eğlenceli bir komedi filmiyle karşımıza çıkıyor. Üstelik bir kez daha dünyanın neresinde yaşadığınız önemli değil. Zira Turturro, yarattığı karakterler üzerinden bir daha kendinizi o kadar da ciddiye almamanızı öğütlüyor. 18 Nisan’dan itibaren sinemalarda yerini alan Fading Gigolo’yu izleyip buna bir kez daha şahit olabilirsiniz.

ÖNCEKİ Müziğe dair kısalar SONRAKİ 33. Istanbul Film Festivali'ne Özel Festival Günlüğü
Bu yazıyı paylaş