Bant Mag. dahil pek çok yayın ve projede sık sık işleriyle karşımıza çıkan Ethem Onur Bilgiç’in yeni sergisi “Tövbeler Tövbesi”, 28 Ekim cumartesi günü Bant Mag Havuz / Bina’da görücüye çıkıyor. Bilgiç’le günahları ve tövbeleri konu olan yeni sergisi, dijital ve “geleneksel” çalışmanın farkları ve sürekli izinsiz kullanılan işleri üzerine kısa kısa sohbet ettik.
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Bu sergiden önce bilmediğin bir bilgi ne olabilir?
“Günah”larını anlatmanın bu denli etkili bir sakinleştirici olduğunu bilmiyordum.
Bu sergiye hazırlanırken aklında sürekli dolaşan bir düşünce oldu mu?
Tövbe etmek ne kadar güzel bir şey. Tövbeni bozduğunda gene tövbe ederek temizlenebiliyorsun. Böylelikle hep “insan” kalıyorsun.
Bu sergide daha önceki serginden dijital çalışmaların yanı sıra geleneksel, “ıslak” işlerin de var. Bu çalışmalar senin için nasıl farklılaşıyor? Dijital çalışmalarında, geleneksel çalışmaların arasında ayrımlar görebiliyor musun?
Üretim açısından bakarsak bir fark göremiyorum. Geleneksel yöntem diyoruz ama hep beraber boyalarımızı hazır fabrika üretimi olarak alıyoruz. Akrilik, mürekkep, suluboya ya da dijital çizim tableti, bunların hepsi üretmek için araçtır. Bilgisayarda da ıslak olarak iş üretirken de belli bir yetenek, duygu, bilgi ve zekâ koyuyorsun işinin içine. Bunların yanında geleneksel yöntemlerle üretilmiş bir işin farkı obje olarak “tek” olması. Dijital olarak sonsuz kopyalama imkânın varken ıslak işler tek olarak kalıyor. Bu yüzden dijital işlerin sayılı çoğaltılması önemli bence.
Serginin ismi “Tövbeler Tövbesi”, içeriği ise günah ve tövbelerden yola çıkarak yarattığın çalışmalardan oluşuyor. Serginin de temasını düşünerek senin düşüncende günah ve tövbe kavramlarını tanımlamanı istesek?
Uzun zamandır takıntı yaptığım bir konu aslında bu. Günah dediğimiz eylem, neye göre, kime göre günahtır? Günahlar bir kesime fayda ve huzur getirebilirken aynı zaman diliminde başka bir kesime kaos getirebiliyor. Bu durumda günah kavramını nasıl genele yayabiliriz ki? Bence “günah” insanın kendine ettiğidir. Bu bile zaman içinde değişkenlik gösterebiliyor. Yaşanmışlıkların ve yaşamak içinde kaldığın toplumda her şey her gün değişebiliyor ve seni değiştirebiliyor. Dün övündüğü şeylerden bugün pişmanlık duyup tövbeler edebiliyor insan. Bu noktada “tövbe” de benim için “bunu bir daha yapmayacağım” iç huzur arayışına uydurduğun güzel yalanlar. Tövbenin tövbesi ise benim kendi içimde yaşadığım güzel bir paradoks.
Asla genelleme değil ama gördüğüm klişe örneklerden bahsedecek olursam, ilk dövmesini yaptırırken yaşadığı tereddüt ve sonra hızla vücudunu anlamlı-anlamsız dövmelerle kaplatan adam, sadece burnumu yaptıracağım diyenin sonrasında botoks ve silikonla yapaylaşan kadın, bekaretini delicesine takıntı haline getiren gençlerin sonrasındaki seks hayatı gibi eylemler. Bunlar kimi ilgilendirir dersen, işte gene eylemi yapan insanın kendisini. Ne de olsa insanın günahları da sevapları da kendini bağlar. Ben sadece dinleyip, izleyip kendimce çıkarımlar yapmayı seviyorum.
İşleri sık sık izinsiz kullanılan illüstratörlerden birisin, sosyal medyada senin haberin olmadan kullanılan işlerinle biz de karşılaşıyoruz. Bu konuda hislerini paylaşır mısın?
Son zamanlarda başıma gelenler ve sosyal medyada bana yapılan yorumlardan sonra neyin hırsızlık, neyin esinlenme, neyin arak, neyin etik dışı olduğunu bile bilmiyoruz. Kendi adıma konuşacak olursam, bir çalışmamı beğenen bir insanın bunu bastırıp evine asması beni mutlu eder. Benim çalışmamın insanlar tarafından beğenileceğini düşünen birinin bunu bastırıp satması da beni rahatsız eder. Yani demek istediğim benim üzerimden izinsiz bir biçimde ticari gelir elde eden insanlarla benim derdim olabilir. Sosyal medyadan anladığım insanlar bu farkı göremiyor. Bana “işini beğenmişler basmışlar mutlu ol” diye mesaj gelir. Mesela bu arkadaşın evine izinsiz girsem, özel bir eşyasını kullansam sonra da çok beğendim ve kullandım ne var bunda desem acaba ne düşünür.
Bu sergiden sonra yapmak istediğin ilk şey nedir?
Gerçekçi bir cevap vereceksem kısa bir tatil yapmak istiyorum. Ya da hiç gitmediğim bir coğrafyada gezi de olabilir. Yeni bir dil, farklı bir kültür görmek beni besliyor. Sonrasında kısa canlandırma film projeme başlamam gerekiyor. Çok durmamak lazım, ivme almışken çalışmaya devam etmeli.
Son dönemde sergi haricinde başka nelerle uğraşıyorsun? Paylaşabileceğin yeni projelerin ve fikirlerin var mı?
Bu dönem tiyatro ve sinema filmi afişleriyle bol bol uğraştım. Sergi hazırlığında zorlandığım anlar da oldu ama yoğun bir dönemi atlattım sayılır. Bahsettiğim gibi önümde Gökhan Yücel’le beraber yapmak istediğimiz bir kısa canlandırma film projemiz var. Salkımsöğüt’te yaptığım gibi bir şiirin serbest uyarlaması olacak ama bu sefer bilim kurgu içinde kurgulayacağız dünyayı. Düşündükçe heyecanlandığım bir proje.