2013'te kaybettiklerimize dair...

Bu yazıyı paylaş
İçerik

2013'te kaybettiklerimize dair...

Yazı: 13Melek // İllüstrasyon: Mert Tugen
ÖNCEKİ Yolunuz ışık olsun Mehmet Uluğ SONRAKİ 2013'ün müzik açısından önemli 7 ânı

Konumuz ölüm. Bir yandan yeni bir başlangıç için umutları yeşerten, bir yandan da gencecik birçok canı devlet terörüne kurban verdiğimiz 2013 birçok müzik emekçisini de aldı götürdü, bazen de çok yakınımıza vurdu... 

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Murat Can (Murat Üff Ya) ve Okan Çoban (Randoman) akla hayale gelmeyecek yaşlarında terk-i diyar eyledi. Kurucularından olduğu Pozitif ve Babylon ile memleketin müzik ufkuna seviye atlatan Mehmet Uluğ da zamansız bir şekilde aramızdan ayrıldı. Senenin daha ilk altmış gününde, seslendirdiği umut marşlarıyla 70'lerin ruh haletini mimleyen Şenay Yüzbaşıoğlu'nu, biz her ne kadar daha ziyade 70 ve 80'lerdeki piyano eserleriyle tanısak da 60'lardan itibaren batı müziği ve halk müziği arasında köprüler kurmasıyla da anımsadığımız Ferdi Özbeğen'i ve muadilleri tek tek saf değiştirirken her daim dışlanmışın isyanını dillendiren ve Björk şarkısı yorumlarken dahi kendisi olmayı başarabilen Müslüm Gürses'i yitirdik.

Doğrudur, müziğe adanmış hayatlar üç-beş kelamla özetlenebilecek şeyler değil. Yine de her biri hakkında ayrı yazı yazılabilecek birçok müzisyeni kısacık da olsa anmak niyetindeyiz. Unuttuklarımız mutlaka vardır, şimdiden affola. İşe rock cenahından başlayalım. Önce Robert Wyatt'ları, Hugh Hopper'ları çıkaran Canterbury'deki progresif rock sahnesinin tabu yıkıcı çocuğu, psikedelinin kitabını yazan gruplardan Soft Machine'in kurucularından Kevin Ayers göçtü aramızdan. Sonra 15 yıllık müzik yaşamına daha da fazla albüm sıkıştıran ve her şarkısında şeytanlarıyla savaşan Jason Molina'nın organları alkol karşısında pes etti. Cihan-ı âlemin en büyük gruplarından The Doors'un eserlerinin gizli mimarı Ray Manzarek de klavyeye dokunan sihirli parmaklarını alıp gitti. Yaz aylarında kötü haber Amerika'nın folk mirasının en mahir simyacılarından J.J. Cale'den geldi. 45 sene boyunca gitarını nasıl usulca ve gösterişsiz çaldıysa o kadar vakur bir şekilde aramızdan ayrıldı, yeri doldurulamayacak bir usta ve bilgeydi. İrlanda kökenlerini punk ile harmanlayıp cumhuriyetçi bir söylemi de korkusuzca sahiplenen The Pogues gitaristi Phil Chevron'un ardından bir kötü sürpriz de Lou Reed'den geldi. Tam iyileşti derken rock tarihinin demirbaşlarından The Velvet Underground'u kuran, solo kariyerine ortak hafızalarımıza işleyen onlarca şarkının yanısıra en sınır zorlayıcı işleri de sıkıştıran gerçek bir ozanı kaybettik.

60'larda İngiliz kültürünün okyanusun öbür tarafına ağırlığını koyduğu "British Invasion" denen hadisenin parçalarından Dave Clark Five'ın bas gitaristi Rick Huxley, davulda Pete Best'in bulunduğu ilk The Beatles kadrosunun Hamburg'daki çıraklık döneminde arkasında çaldığı gitarist Tony Sheridan, 60'ların başında garaj ve punk rock'ın fitilini yakan gruplardan The Troggs'un vokalisti Reg Presley, post-punk ve new wave arasında salınıp pop müziği yapıbozumuna uğratan Devo'nun 70'lerin sonu ve 80'lerin başındaki en verimli döneminde davulları döven Alan Myers, 60'ların sonunda Apple etiketi bünyesinde George Harrison ve Eric Clapton gibi isimlerle çalışan gitarist ve şarkı yazarı Jackie Lomax, özellikle The Allman Brothers Band ve Gregg Allman Band bünyesinde southern rock klasiklerine emeği değen gitarist Dan Toler, 68-73 arası her biri İngiltere listelerinde boy gösteren sekiz uzunçalar yayınlayan blues rock grubu Ten Years After'ın gitaristi Alvin Lee, kurucu üyesi olduğu Yes'teki mesaisi ile progresif rock'ın taşlarını döşeyen gitarist Peter Banks, önce Taxi Girl ile daha sonra da tek tabanca Fransız rock'ına çentik atan vokalist Daniel Darc ve Uriah Heep bas gitaristi olarak tanınıp Ziggy Stardust döneminde David Bowie'ye de eşlik eden Trevor Bolder geçtiğimiz sene kaybettiğimiz rock emekçileri arasındaydı. Metal camiasının kayıpları ise Iron Maiden'ın ilk üç albümünde davullardan sorumlu Clive Burr, Slayer'ın kurucu üyesi Jeff Hanneman, geçirdiği bir trafik kazası sonrası dört sene kadar komada kalan Deftones bas gitaristi Chi Cheng ve İtalyan gotik metal oluşumu Lacuna Coil'in gitaristi Claudio Leo oldu.

 

2013 nesilleri gittikçe tükenmekte olan blues ve country üstatlarının da bir bir aramızdan ayrıldığı bir sene oldu. 50'lerde başlayıp B.B. King ile işbirlikleriyle taçlanan müzik yolculuğunu 80'li yaşlarına kadar sürdüren vokalist Bobby "Blue" Bland ve Mississipi'de doğup 60'larda hayalinin peşinden gittiği Chicago sahnesine damga vuran Magic Slim kaybettiğimiz blues değerleriydi. Country müziğin en büyük kaybı ise George Jones oldu, tam 60 yıla yayılan kariyerinde 150'den fazla hite imza atan şarkı yazarı geçtiğimiz sene Grammy jürisi tarafından ömür boyu başarı ödülüne layık görülmüştü. Ray Price, Claude King, Jack Green ve Marvin Rainwater sesleriyle, Marshall Lytle ise 50'lerde altın çağlarını yaşayan Bill Haley & His Comets ve The Jodimars'daki gitar katkıları ile country müziğe sınıf atlatan müzisyenlerdi. Wesley Erwin "Mac" Curtis ile 50'lerde Elvis Presley, Roy Orbison ve Johnny Cash gibi isimlerle sahne alan Eddie Bond rockabilly türünün yıldızlarındandı. Bu başlığı kapatmadan efsane folk müzisyeni Richie Havens'ı da anmalı, 1969'da Woodstock festivalinin açılışındaki üç saatlik performansı hiçbir zaman unutulmadı.

20. yüzyılın ilk yarısında, swing döneminde vokal armonileri ve müzikal filmlerdeki performanslarıyla anımsanan The Andrews Sisters'ın vefat eden son üyesi Patty Andrews ile R&B, soul ve gospel türlerine geçelim. 50'ler vokal gruplarının altın çağıydı, belki sonraki senelerde popülerliklerini başka türlere kaptırdılar ancak az sonra adını zikredeceğimiz gruplar kadro değişiklikleriyle de olsa 50-60 yıl boyunca yılmadan geleneği devam ettirdiler. 1994'te nokta koyan The Staple Singers'ın dışında Motown döneminin soul süpergrubu The Miracles, yine Motown kadrosundan The Spinners, senelerce Elvis Presley'in canlı performanslarına eşlik eden The Jordanaires ve R&B elçileri The Dells 2010'lara kadar yola devam etti. Bu gruplardan sırasıyla Cleotha Staples, Bobby Rogers, Bobby Smith, Gordon Stoker ve Marvin Junior maalesef artık aramızda değil. Texas menşeli doo woop grubu The Velvets'ın kurucusu Virgil Johnson, yine Texaslı soul vokalisti Jewel Akens, Motown bünyesinde The Jackson 5 ve Diana Ross and the Supremes gibi gruplar için hitler yazan Deke Richards ve beş kardeşten müteşekkil soul grubu The Five Stairsteps üyesi Clarence Burke, Jr. da adlarını anmadan geçemeyeceklerimizden.

2013, caz camiasına da cömert davranmadı. En büyük kayıplardan biri Küba müziği ve Latin cazına etkileri son derece derin olan Bebo Valdés idi, saygıdeğer piyanist ve besteci 94 yıllık dolu dolu geçen bir hayatın sonunda Stockholm'de hayata gözlerine yumdu. Cazın yanında popüler müziğe de emek verip Frank Zappa ile olan işbirlikleriyle anımsanan klavye üstadı George Duke, bebop, funk ve soul türleri ile köprüler kuran trompetçi Donald Byrd, Art Blakey'nin Jazz Messengers oluşumındaki mesaileri sonrası ışıltılı solo kariyerler inşa eden piyanistler Mulgrew Miller ve Cedar Walton, liderliğini yaptığı ekipler dışında Charles Mingus, Duke Ellington, Nat King Cole ve Billie Holiday gibi isimlerle yolları kesişen Chico Hamilton, onun grubunda parlayıp daha sonra Bill Evans, Ella Fitzgerald ve Sonny Rollins gibi isimlerle işbirliklerinde doğaçlama ustalığını sergileyen gitarist Jim Hall ve son olarak doğu enstrümanlarını batının caz standartları içerisine yedirerek daha "dünya müziği" diye bir şey var olmadan dünya müziği icra eden üflemeli ustası Yusef Abdul Lateef de bundan böyle yaratılarıyla yaşayacak.

Klasik müziğe geçersek dünyanın en prestijli orkestralarını yöneten ilk Afrikalı-Amerikalı olarak ardıllarına yol açan James DePreist ve özellikle ilk kez 1959'da yönettiği Londra Senfoni Orkestrası için sarf ettiği emek ile hatırlanan Colin Davis bu sene kaybettiğimiz önde gelen iki orkestra şefiydi. Vefat eden diğer klasik müzik emekçileri 1958'de Soğuk Savaş'ın hararetli dönemlerinde Moskova'daki Uluslararası Çaykovski Piyano Yarışması'nı kazanıp New York'ta bir rock yıldızı gibi karşılanan piyanist Van Cliburn, hem virtüözitesi hem de Indiana Üniversitesi'nde verdiği tutkulu derslerle birçok nesli etkileyen çellist Janos Starker, dinlere olan ilgisini yansıttığı müziği ile göksel yaratılara imza atan kompozitör John Tavener ve ilhamını Polonya folklöründen alan eserleri Krzystof Kieślowski, Andrzej Wajda ve Francis Ford Coppola gibi yönetmenlerin filmlerinde arz-ı endam eden Wojciech Kilar oldu.

1992 tarihli "Jump" single'ı vesilesi ile çocukluklarını bildiğimiz Kris Kross'un yarısı Chris Kelly ve Memphis menşeli kolektif Three 6 Mafia üyesi Lord Infamous hip hop camiasının kayıplarıydı ancak bize en çok Yunanistan'daki faşist parti Altın Şafak'ın bir militanı tarafından bıçaklanarak öldürülen Pavlos Fyssas, nam-ı diğer Killah P koydu.

Yukarıdaki başlıklar dâhilinde isimlerini zikredemediğimiz müzisyenlere gelelim. 1950'lerde sattığı 100 milyonu aşkın geleneksel pop plağıyla o dönemin en büyük ticarî başarıyı yakalayan kadın sanatçısı Patti Page, sırasıyla The Ohio Players ve Parliament-Funkadelic oluşumlarında funk formasıyla ter döken Leroy "Sugarfoot" Bonner ve Cordell "Boogie" Mosson, tenor saksafonu ve flütünü reggae ve Afrobeat türleri için üfleyen Cedric "Im" Brooks, üç yüzden fazla besteye imza atan Fransız şanson üstadı Georges Moustaki, aynı anda dört nota çıkarabildiği nevi şahsına münhasır gırtlak vokal tekniği ile Willie Nelson'dan Kronos Quartet'e birçok müzisyenle çalışan Kongar-ol Ondar, dünyanın dört bir yanından topladığı yerel ipuçlarını dans müziğine eklemleyen elektronik prodüktör Cheb i Sabbah ve Lübnan folklörünün önde gelen temsilcilerinden Wadih el Safi de mirasları önünde saygıyla eğildiğimiz müzisyenler.

Laf uzadı ancak her ne kadar müzisyen olmasalar da müziğe başka türlü emekleri geçen şahsiyetlerle yazıyı bağlayalım. Portföylerini dökmeyi denesek altından kalkamayacağımız prodüktörler Phil Ramone, Andy Johns ve Jim Foglesong, sahip olduğu Criteria stüdyosu Eric Clapton ve Jim Gordon'un "Layla"sından James Brown'un "I Got You (I Feel Good)"suna birçok klasiğe can veren Mack Emerman, davul zilinin sırrını İstanbul'dan ABD'ye taşıyan Ermeni Zildjian ailesinin mensubu olup kendi markası Sabian'ı yaratan Robert Zildjian, hem bir piyanist hem de NPR programcısı olarak caz müziğin her türünü kitlelerle buluşturan Marian McPartland ve New York'taki Lincoln Caz Merkezi'nin kurucularından olan müzik eleştirmeni/yazarı Albert Murray geçtiğimiz sene kaybettiğimiz diğer müzik sevdalılarıydı.

2014'te hiçbir müzisyenin ölmemesi gibi olmayacak bir dilekte bulunmuyoruz. Zira tabiatın kanunu bu. Biz başka bir dilek tutalım: 2014'te müziğe dair olağandışı yeteneklere sahip sayısız bebek doğsun, 15-20 sene sonra ölmez de sağ kalırsak bugün tahayyül edemediğimiz nefasette seslere kulak vermek de bizlere nasip olsun.

 

 

ÖNCEKİ Yolunuz ışık olsun Mehmet Uluğ SONRAKİ 2013'ün müzik açısından önemli 7 ânı
Bu yazıyı paylaş