Dinleme Odası'ndan Haber Var

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Dinleme Odası'ndan Haber Var

Yazı: Zülal Kalkandelen
ÖNCEKİ Oh Be Sonunda, The Ringo Jets SONRAKİ Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

En son ne zaman arkadaşlarınızla bir odaya doluşup sevdiğiniz bir albümü baştan sona dinlediniz?

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Belki de günümüzde artık şarkıların tek tek indirildiği, müziğin izlenen videolar aracılığıyla dinlendiği dijital dünyada, bu soruyu “Arkadaşlarınızla bir araya gelip, bir albümü baştan sona hiç dinlediniz mi?” şeklinde yöneltmek daha doğru olabilir. Diyelim ki buna “evet” diyen çıktı; “Tanımadığınız insanlarla buluşup bunu yaptınız mı?” dersek, yanıt tahminen % 99 “hayır” olur. Emin olduğumuzu düşündüğümüz konuda bile % 1 yanılma payı bırakmayı ihmal etmiyoruz elbette ama neden bu kadar eminiz? Çünkü daha önce ülkemizde gerçekleşmeyen bir etkinlik türüydü bu. Geçen ay ilki yapılan Dinleme Odası, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirip, komünal albüm dinletilerini başlattı. Son haftalarda İstanbul müzik dünyasında sıkça adını duyduk bu projenin; belki çok satışlı gazeteler henüz söz etmedi ama müziğe hayatında özel bir yer ayıran dinleyicilerin dikkatini çekti!

Albümlerin bir bütün olarak dinlenmediği, single ve video manipülasyonu altındaki müzik endüstrisinin sürekli belli isimleri ve şarkıları dayattığı bir ortamda, buna karşı ne yapılabilir düşüncesiyle ilk tohumları atıldı Dinleme Odası’nın. Yaratıcı ekibimiz, Ezgi Aktaş, Rahşan Koçoğlu, Okan Aydın ve benden oluşuyor. Toplantılar ve sürekli gidip gelen e-postalar aracılığıyla, ilk etkinliğimizin tarihini 6 Aralık olarak belirledik; o gün katılımcılarla Kontra Plak’ta buluşup, Nils Frahm’ın “Spaces” adlı yeni albümünü dinlemeyi kararlaştırdık. Yerimiz sınırlı olduğundan, e-posta üzerinden LCV yapan ilk 25 istekliye olumlu yanıt verdik.

Daha önce hiçbirimiz böyle bir etkinliğe katılmadığımız için heyecanlıydık. Sadece albümü dinleyip dağılmayacak, arkasından müziğe dair duygu ve düşüncelerimizi de paylaşacaktık. Festivallerde izlediğiniz filmlerden sonra arkadaşlarınızla filmi değerlendirirsiniz ya, işte o konuşmalardaki keyfi, samimiyeti yakalamaktı amacımız. Katılımcıları beklerken, bir de baktık ki Kontra Plak’ın olduğu Yeni Çarşı Caddesi karışmış; bir grup slogan atarak aşağı doğru koşarken, arkalarından polis kovalıyor. İstanbul’da sıradan bir akşamdı...

Konuklarımız gelene kadar bulunduğumuz caddede ortalık sakinleşmişti. Bir süre sonra kapıyı kapadık; kapı, sadece cadde ile aramıza bir set çekmekle kalmadı, aynı zamanda bulunduğumuz mekanı adeta dış dünyadan kopardı. Onca itiş kakışın yaşandığı, çok gürültülü bir cuma akşamı sadece albüm dinlemek için toplanan bir grup naif müzikseverdik bizler.

Herkes için sıradışı bir etkinlikti. Dinletiden sonra 10 dakika ihtiyaç molası verdik ve arkasından söyleşimize geçtik. Ben, Nils Frahm’ın ses paletini genişletip, synthlerle kimi zaman daha karanlık bir tablo çizdiği “Spaces”i dinlerken yaşadığım duyguları, zihnimde canlanan imajlarla şöyle tarif ettim: Bir okyanusta tek başıma bir gemideyim. Bilmediğim kıyılarda, mesela Adriyatik kıyılarında dolaşıyorum. Okyanus kimi zaman dingin, hava açık ve güneşli; böyle zamanlarda sakin bir şekilde seyrediyor gemi. Ancak bazen okyanus coşuyor, dalgalarla mücadele ediyorum, panikliyorum. Suların alçalıp yükselmesiyle müziğin inişi ve çıkışı arasında bağlantı kurdum bir şekilde. Özellikle Frahm’ın piyano tuşlarına didaktik bir tarzla hızla vurduğu anlarda biraz tekinsiz bir macera gibi gözükse de, sonunda mutlaka huzuru buluyorum; hatta çoğu zaman gece karanlığında güneş batınca yakalıyorum o huzuru. Albümlerinde kusursuzluğu amaçlamıyor Nils Frahm; zaten “Spaces” de barındırdığı kusurlarıyla, piyano yaylarına tuvalet fırçasıyla vurularak çıkartılan seslerle, cep telefonları ve öksürük seslerine eşlik eden doğaçlamalarıyla kendi içinde doğal “kusurları” da bulunduran ve bunu farklı bir güzelliğe dönüştüren bir albüm.

Image


Image

Dinleme Odası ve “Spaces” üzerine katılımcıların görüşlerini Bant okuyucularıyla da paylaşmak istiyoruz. Aşağıdaki görüşleri dile getirerek katkıda bulunan herkese çok teşekkür ederiz.

Aslı Eylem Kolbaş: 6 Aralık, bir arkadaşımın doğum günü olmasına rağmen, Dinleme Odası etkinliğine katılmayı gönülden istemiştim. İyi ki de istemişim; çünkü her zaman yaşayamayacağım bir deneyim elde etmiş oldum. İlk kez orada bu albümü dinledim ve daha önce çok aşina olmadığım bir müzikle karşılaştım. Sadeliğiyle her insanda farklı hisler yaratabilecek, tek bir duyguyu işaret etmeyen bir albüm olduğunu düşündüm. Ama ortak olarak söylenebilecek bir şey varsa o da herkeste en sonunda huzur bıraktığıydı. Şarkıları tek tük dinleyerek ayrılsaydık, durum bundan çok uzak olacaktı; devamlılık ve bütünlük hissi, sanırım bu etkinliğin hedeflediği, ve bize de ulaştırdığı şey oldu. Kontra Plak’ta grupta çoğu kişi adeta hissettiklerine bir tanım koydu ve bu beni oldukça etkiledi. Çoğu zaman müzik dinlesem de, kendi adıma bunu belki de hiç yapmamıştım ve birebir görmek oldukça farklıydı. Öyle ki, çıkar çıkmaz arkadaşımın doğum gününe gittiğimde sürekli bundan bahsedip onu bıktırdım. Bunu ilerleyen etkinliklerde de görmek, hatta kendi hislerimi de tanımlayabilmek beni çok mutlu eder. Gelecek etkinlikleri dört gözle bekliyorum.

Ayşe Zeynep Güldiken: 6 Aralık akşamı, hep beraber dinleme ve değerlendirme fırsatı bulduğumuz Nils Frahm'ın “Spaces” isimli albümü, daha öncekilere nazaran çok daha deneysel ve görece farklı bir üslup takınıyor. Doğal, çevresel sesleri hiçbir zaman parçalarından çıkarmayan, aksine onları prodüksiyonlarının bir parçası haline getiren çok başarılı bir modern dönem piyanisti olmasının yanında, synthesizer gibi elektronik müziğin temel müzikal aletlerini de ustalıkla kullanıyor. Bunun yanında albüm genel olarak Nils Frahm'ın parçalarında hissedilen, melankoli hissini bir kez daha ama bu defa daha etkili biçimde sunuyor. Ben bu albümün genel olarak açık havada ve kesinlikle! karlı ya da yağmurlu bir havada, sehirde yapılacak uzun bir yürüyüşe en iyi eşlik edecek arkadaşlardan birisi olduğunu düşünüyorum. Bir dahaki görüşmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.

Koray Kaan Özdemir: Frahm, piyanosunu ve synth ekipmanlarını kullanarak looplar oluşturup, üzerine melodik bir müzikal yapı inşa etmiş “Spaces” albümünde. Albüm genel olarak ismine de yakışır bir şekilde Frahm’ın zihninde var olan mekanların yerlerin tasviri diyebiliriz. Bir an kendinizi piyano kapağının altında, bir anda da oryantal armonilerin esintilerinde bir çölde bulabilmeniz çok zor değil. Frahm, bu albümde stres öğesini çok az kullanmış fakat melankoli öğesini özellikle ritmi düşürdüğü anlarda vurgulamış. Albümde 3 müzikal öğe fazlaca dikkat çekiyor. Bunlardan biri elektronik piyano ile yapılan sert ve aksak vuruşlarla oluşturulan looplar, diğeri piyano ile çalınan melankolik melodiler ve sonuncusu ise tabii ki synth sesler.  Bir sinüs dalgasına benzettim ben albümü. Yükselme ve alçalmanın sürekliliği, seslerin mesafelerinin yakınlaşıp uzaklaşması. Dinleme Odası, herkesin bütün süre boyunca albüme odaklanmasını, dışarıyı unutmasını sağladı. Özellikle sessizlik ve odaklanma albümün tümünün dinlenebilmesi için gerekliydi, bilgisayar başında dinlemeyle aynı etkiyi yaratılamazdı. Bir diğer güzel nokta ise, katılımcıların çok ayrı backgroundlara sahip olması. Müzisyeni, öğrencisi, mühendisi hepsi bir aradaydı. Kendi açılarından albümü değerlendirebildiler ve müziğin evrensel bir oluşum olduğunu yeniden gösterdiler. 

Özcan Yılmaz: Geçen cuma gecesi işten çıkıp metroya binerken ilk defa gideceğim yerde neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Arkadaş olsunlar diye yanıma iki kalem, bir defter, bir de kalemtıraş almıştım. Dinleme Odası’na adımımı attığımda üzerime yapışan yabancılık duygusu çok sürmedi. Kimseyi tanımıyordum ama hepsiyle aynı müziği dinlemek için oradaydım. Daha önce aynı mekânı paylaşma şansım olmamış insanlarla birlikte yetmiş beş dakika boyunca, bizden çok uzakta bir müzisyenin hissettiklerini aktardığı bir kaydı dinledik. Kabul edilmiş sessizlik ve yarı aydınlığın içinde müziğe gösterilen sadece kendi tepkim değil, orada bulunan herkesinkini hissetme deneyimini yaşadım. Dinleme sonrası anlatılanlardan aklımda albümün bütünlüğü hakkında bir fikir oluştu. Albüm baştan sona bir savaşı anlatıyordu. Önce nedenlerini, sonra gidişatını ve zalimliğini, nihayetinde sebep olduğu acıları ve dokunaklı bir ağıtla sonlanıyordu. Bu savaş illa ki kirli menfaatler için çıkmış olanlardan değil, belki sadece dışarıdaki dünyayla olan bir günlük savaşımız bile olabilir. Böyle dinlendiğinde albüm farklı bir anlam kazandı gözümde ve her notasının, yaratıcısının her farklılık arayışının değeri yerine oturdu. Odayı terk edip dışarıyı adımladığımda, kendimi yaşadığım dünyaya daha az yabancı hissediyordum. Hiçbir şey için değilse bile sadece bunun için değerliydi. Herkese tavsiye ederim.

Ozan Önder: Twitter’dan organizasyonu duyduğum anda tereddütsüz katılım için e-posta gönderdim. Hayatımın önemli bir kısmını dolduran müzik dinleme eyleminde beni en mutlu eden şeylerden biri, bir albümü baştan sona durmadan dinlemek. Albümü anlamanın en etkili yolu bu. İtiraf etmeliyim; Nils Frahm ile yeni albümü Spaces ile tanıştım. 6 Aralık öncesi bir defa albümü baştan sonra dinlemiştim. Dinler dinlemez beni etkilediğini söylemeliyim. Albüm sonrası yorumlarda arkadaşlar albümün kendilerine neler hissettirdiğini, anlattılar. Ben farklı olarak müzik dinlerken ya onu çalan/söyleyen oluyorum ya da kişinin/grubun çalışını hayal ediyorum. Bu sefer albüm boyu önümde Nils Frahm’ı bu albümü canlı çalarken düşledim. Çok keyifliydi. Çok güzel vakit geçirdiğimi söylemek istiyorum. Önümüzdeki Dinleme Odası’nı dört gözle bekliyorum.

Ahmed Nursoy: Ben dinlerken en çok “Said and Done”a takıldım. O parçayı The Bells albümünde de odak noktası görmüştüm. Onun ana fikri bence bir gerilim yaratmak. Bu albümdeki uzatılmış canlı performansta ana fikir aynı ama 3 boyutlu bir cisim gibi düşünürsek sadece daha yakından bakıyoruz. Albümün son parçası, bitiş hissini vermiyor, belki de bittiğini çoğunuz hissedemediniz. “Hammers”, Zülal Kalkandelen’in radyoda söylediği gibi piyano ile yapılabilecek en farklı kayıtlardan birisi. Bir de şu dikkatimi çekti. Genelde o yoğun vuruşların olduğu parçaların sonunda alkış sesi kullanılmış. Albümün tamamı farklı yerlerde yapılmış canlı kayıtlardan oluşuyor ama bazılarında alkışlar kesilmiş. Genellikle yavaş parçaların sonunda alkış yok; didaktik vuruşların olduğu şarkıların sonundaki alkış kafayı rahatlatmak, bir sonrakine hazırlamak için gibi geldi bana.

Okan Aydın: Albümün basın bülteni, “Spaces”, sadece canlı bir albüm kaydı değil diyor. Farklı yerde kaydedilmiş performanslar ama hepsi elden geçmiş, dinleyiciyle kurduğu interaktif ilişki ve bulunulan mekan vs. hepsi deneyim unsuru olarak düşünülmüş. Aslında “Spaces” ismi, biraz da oradan geliyor. Etkinliğe gelince, ben albümün 75 dakika olduğunu öğrenince ilk anda biraz ürktüm ama çabuk geçti. Nils Frahm’ı ilk kez geçen yıl Danimarka’da Roskilde Festivali’nde  dinlemiştim. Hangarda çalıyordu. Orada büyüleyici bir atmosfer vardı. Sonra buraya geldi. Yaşı çok genç ve önümüzdeki 10-15 yılın en önemli isimlerinden birisi. Nasıl Michael Nyman, Keith Jarrett, Steve Reich diyoruz, bana bir sonraki dönemin anılacak isimlerinden birisi olarak gözüküyor.

Gökhan Yenileyen: Albümün tam mevsim albümü olduğunu düşünüyorum; bu albümü kapalı bir yerde dinlemektense dışarıda yağmurlu bir havada dinlemeyi isterim. O arada yağmurda yürüyen insanları, dışarıda neler olduğunu izlemek güzel olur. Ben bu kadar insanın bir albüm dinlemek için bir araya gelmesinden de çok hoşlandım. Çünkü gerçekten albüm dinlemiyoruz; slogan güzeldi.

Rahşan Koçoğlu: Ben “Felt”te olduğu gibi yine “Unter”e takıldım. Biraz daha uzamasını istiyordum. Beni piyanonun başına oturtan belirli şarkılar var; bu da onlardan biriydi. Yine farklı bir noktaya taşımış ve diğer şarkılarla da çok güzel birleştirmiş. Bana göre şimdiye kadar yaptıklarının çok ötesinde. Bana hep karı hatırlattı nedense; gri bir gökyüzünün altında ben habire yürüdüm durdum dinlerken. Nereye gittiğimi bilmiyorum, belki daireler de çiziyorum bu arada. Her daireyle birlikte de sanki başka bir yere açılan, mesela bir ormana açılan bir yapı var. Evde dinlemekle burada dinlemek arasında farklar var. Kontra Plak’ta daha fazla konsantre olabildim.

Ezgi Aktaş: Gökhan dışarı albümü dedi ama ben dinlerken içeriden dışarıya baktım. Arabalar geçiyor, insanlar yürüyor, biz de içerde bir grup insan müzik dinliyoruz. Biliyorsunuz etkinlikten önce buraya yine polisler doluşmuştu, yukarıda bir şeyler oluyordu. Bu son 75 dakika içinde o dışarıya dair karmaşa hali geçip, üzerime dingin bir hal geldi. Bu dinginlik hissini çok seviyorum. Nils Frahm, Olafur Arnalds bana bunu yaşatıyor. Daha önceki albümlerinden biraz daha agresif, ama agresif kötü manada değil, sert basıyor tuşlara ama yumuşak dokunuşları da var. Biz Rahşan’la kendisiyle söyleşi yaparken, “Çok farklı tarzlara kayabilirim. Hatta beni metal yaparken görebilirsiniz, yapacaklarım tükenince müziği bırakıp tamamen farklı bir iş de yapabilirim,” demişti. Bu albüm yapabileceklerinin son noktası değildir. Umarım son noktada da bırakmasın.

http://dinlemeodasi.tumblr.com/
https://www.facebook.com/dinlemeodasi
https://twitter.com/dinlemeodasi

* Desteklerinden dolayı Caffe Nero, Red Bull ve Avea’ya teşekkür ederiz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÖNCEKİ Oh Be Sonunda, The Ringo Jets SONRAKİ Teftiş: Bu ay ne dinlesem?
Bu yazıyı paylaş