Sinema Dergisi (Ekim 1994 - Aralık 2013)

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Sinema Dergisi (Ekim 1994 - Aralık 2013)

Yazı: Melikşah Altuntaş İllüstrasyon: Ethem Onur Bilgiç
ÖNCEKİ Bu Ay Ne İzlesem? SONRAKİ KuirFest

Bu yazıda, geçtiğimiz ay doğru düzgün bir açıklama yapılmaksızın, ekibi tarafından okurlarına bir veda sayısı hazırlatılmaksızın, bir anda kapatılan Sinema dergisiyle ilgiliyle nostaljik hikayeler yoktur. Öfke ve perişanlık vardır. Utanç vardır. 

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Ethem’in Fahrenheit 451 esintili illüstrasyonunu fazla vahşi ya da kışkırtıcı bulanlar olabilir. Ancak söz konusu iş, Türkiye’de şu veya bu şekilde 19 yıldır varlığını sürdüren bir popüler sinema dergisinin üzerini, yeni satın alınan yayın grubunun ilk sabah toplantısında çizip atmaksa, açıkçası bu illüstrasyon az bile söylüyor.

1994 yılından bu yana çıkan ve binlerce gencin sinema sevgisini katmerleyip, pek çoğunun kafasını açan, filmler üzerine düşünmeyi, konuşmayı, tartışmayı aşılayan, bir nesli büyütüp, yeni nesillerin eğitimini üstlenen Sinema dergisi, geçtiğimiz ay, dergi ekibi hiçbir şeyden habersiz Ocak 2014 sayısını hazırlarken, şok edici bir kararla kapatıldı. Ekip, hazırlığını tamamlamak üzere olduğu yeni sayısını dahi baskıya veremedi. Genel yayın yönetmeni Senem Erdine, durumu özetleyen son bir editor yazısı dahi yazamadı. Dahası, 19 yıllık bir yayın, okuyucusuna veda edemeden, bir anda yok olup gitti ve arkasından hevesli / hevessiz çok sayıda mendil dahi sallandı.

NAİFE TAHAMMÜLSÜZLÜK

Tahammüllerin günden güne azaldığı, öfke nöbetlerinin sıkça patlak verdiği, çok sayıda insanın umutlu bir varoluş mücadelesi vermekten yorgun düştüğü buralarda, adı Sinema olan bir dergiye bile tahammül kalmamış durumda. Adına Sinema denecek kadar dolaysız ve şeffaf bir yayının üzerinden bile ticari bir hesaba girilebiliyor. Cafcaflı bir kelime oyunuyla karşımıza çıkmak yerine, içeriğiyle müsemma Sinema, birileri tarafından bir durum değerlendirme toplantısında sessizce toprağa verilebiliyor.

Diğer yandan derginin kapatılma kararını veren ve aynı zamanda Taksim yayalaştırma projesi, 3.köprü inşası gibi “cankurtaran” işlerin de mimarı Kalyon İnşat’ın, yayın grubunun başına geçip Sinema dahil 7 derginin daha hayatına bir çırpıda son vermesinden bir hafta kadar sonra düşmesi ve yayın grubunun yeniden el değiştirmesi ise vicdanlarımızı sızlatan ve zamanın bize oynadığı berbat oyunun varlığına işaret eden sinir bozucu bir başka ayrıntı olarak tarihe iz bırakacak nitelikte...

KOMİK OLMAYAN ŞAKALAR

Gezi zamanı gözaltına alınan Mücella Yapıcı’nın evinde bulunan Altyazı dergilerine ait sayıların suç delili olarak alınıp incelenmesi, aylar önce yapılmış kötü bir şaka değil, gerçeğin ta kendisiydi. Yapıcı’nın evindeki safi sinema dergisi Altyazı’nın devlet makamında kriminal bir karşılığı vardı belli ki... 19 yıldır yayınını sürdürerek, Türkiye’de kültürel alanda güç bir rekoru elinde tutan Sinema dergisinin bir daha çıkmayacak olması da gerçek olamayacak kadar saçma bir bilgi olarak elimizde duruyor. Onun da varlığı, koca bir yayın grubu tarafından tehdit oluşturabiliyor. Bir anda, 19 yıllık bir değer göz göre göre hiç edilebiliyor.

Bu trajikomik hikayelerin hepsi bu ülkede oldu, bunların hepsi sinema dergilerinin başına geldi. İçinde yaşadığımız bu distopik gerçeklikle bağlarımızı hepten güçlendirip, bütün bunların gerçekten olduğuna / olabileceğine de inanmayı öğrenebilecek miyiz acaba? Sinema dergisini, hakkındaki nostaljik hislerimizle birlikte, tozlu bir hikayeye gerçekten bu kadar çabuk dönüştürebilecek miyiz? Geçen ayın başında 19 yıldır yaptığımız gibi yeni sayısını alıp eve götürdüğümüzde, bunun son sayısı olduğunun dahi bildirilememiş olması gerçeği, içimizde şişmeyecek mi? Kendi kendimizin suç unsuruna dönüşmüş olmakla ilgili bu kadar rahat mıyız?

İşte bunlar hep merak, buralar eskiden dutluk…

ÖNCEKİ Bu Ay Ne İzlesem? SONRAKİ KuirFest
Bu yazıyı paylaş