Murat Üf Yaa

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Murat Üf Yaa

ÖNCEKİ Künye SONRAKİ Bakmaya doyamayacağınız bir hayat hikayesi: Shoot The Arrow

Bu yazıyı yayımlıyor olmak Murat Üf Yaa’nın zamansız, anlamsız ve akıl almaz bir şekilde aramızdan gitmiş olmasını idrak etmeyi hiçbir anlamda kolaylaştırmıyor. Aynı şekilde haftasonu Demonation Festivali’nde göstermek üzere Murat’ın videosunu hazırlamak, ya da önceki festivalde Aylin’in çektiği fotoğraflardan bir tanesini mekâna asabilmek için bastırmayı organize etmeye çalışmak… Sadi’nin zamanında çizmiş olduğu Murat resmiyle bir Bant Mag. kapağı hazırlamak… Durup durup, “Ne alâkası var ya?” diyoruz. Sahiden de ne alâkası var ya? Bunları konuşurken gözlerimizi birbirimizden kaçırıyor oluyoruz. Haksızlık, acı ve isyan çöküp kalıyor galiba hayatta bazen.

Murat’ı tanımış herkes şunda hem fikir olacaktır ki, Murat’a benzeme ihtimali olan bir kişi yok etrafta. Dünyada yok büyük ihtimalle. Hattâ bunu düşünmek onun dostlarına filan mahsus da değil. Çok iyi tanımasa da onunla merhabası olan, bir kere de olsa e-mail üzerinden yazışmış olan, yolda görünce “Bu Murat Üf Yaa değil mi?” diyen herkes böyle düşünüyor olmalı. Çünkü Murat hepsine aynı şekilde merhaba demiş, hepsini aynı şekilde tanımak istemiş ve aynı stil e-maillerinden atmış olmalı. E-mailin ne olduğunu sorgulatmış olma ihtimali yüksek birçok insana. Oysa e-mailler alabildiğince uzun olabilir. Tamamen büyük harflerle, rengârenk satırlar, küçük satırlar, büyük satırlar ve resimlerle yazılabilir. E-maillerin derinliği gönderilen kişilerle olan “görünür” yakınlık derecesine bağlı olmak zorunda değildir ki…

Murat aşırı kısa bir zaman içine çok muazzam üretimler sığdırdı. Akıllara zarar bu üretim mekanizmasını sadece anlamaya çalışmak bile başlı başına hayatı güzelleştiren bir şey. Çünkü yapmış olduğu her müzikte, yazmış olduğu her yazı ya da hazırladığı her fanzinde, her şeyinde ortak olan ve önüne geçilemez bir patlama hâli vardı. Murat müzik yaparak hayatını yaşamıyordu, hayata tutunmak için müzik yapıyordu. Ve elbette müzik yapmayı sevdiği için... Herkesin hayatta sevdiği şeyi yapmasının şart olduğuna inanıyordu. Bunun dünya barışından bile önemli olduğunu savunabilirdi âdeta. Üretim yapmak biraz böyle bir şey işte. Ne veriyorsan onu alıyorsun bir şekilde. Sanki az sayıda insan içindeki patlamaları bu kadar olduğu gibi, bu kadar çeşitli, ve bu kadar ilham verici biçimlerde insanlarla paylaşma hâlinin güzelliğini yaşayabilir ve bunu yaşatabilir gibi geliyor. Murat bu yüzden hayatı güzelleştirmeye devam ediyor… Önümüzdeki günler bu güzelliği çok daha fazla insana gösteriyor olacak. Bu çok net olarak böyle.  

İki hafta önce yolda gördüğüm bir arkadaşım, “Murat’ı şahsen tanımıyordum, üç gündür de ‘iyi ki tanımıyormuşum’ diyorum kendi kendime” dedi. Yasın böylesi... Sonradan düşününce, “Aslında onu sen de tanımışsın işte” demek istedim. Böyle hisseden tek kişi de o olmasa gerek. Çünkü Murat böyle biri işte. Aralık’ın 13. Cuma’sının katlanılmaz olmasının sebebi de bu.

Seni çok seviyoruz Murat. Şu an seninle birlikte bizi bu hayatta apansız bırakan tüm dostlarımızı, tüm dostlarınızı kalbimize basıyoruz. Dans edin ölüler. Lütfen.

Yazı: Ekin Sanaç - Foto: Aylin Güngör  

Murat Üf Yaa - "Dans Eden Ölüler" 

 

ÖNCEKİ Künye SONRAKİ Bakmaya doyamayacağınız bir hayat hikayesi: Shoot The Arrow
Bu yazıyı paylaş