Kelimelerden güçlü beat’ler: Sanebeatz

Bu yazıyı paylaş
İçerik

Kelimelerden güçlü beat’ler: Sanebeatz

Röp: Altay Aydemir
ÖNCEKİ Sıkça Sorulan Sorularla Tektosag Records SONRAKİ Müziğe dair kısalar

2008 yılından beri SaneBeatz adıyla müzik yapan Furkan Çevik'e müzikal kariyerini, son yayınladığı albümü Balina Şarkıları'nı, geleceğe dair planlarını ve günümüz hip hop sahnesine dair fikirlerini sorduk.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Çalışma rutininden ve çalışma ortamından bahsedebilir misin? Ne sıklıkla müzikle ilgilenebiliyorsun?
Her şeyden önce müzik benim, gerek dinlerken gerek üretmeye çalışırken, hayatta en zevk aldığım şeylerden biri. Benim müzik konusundaki üretimim, açık konuşmak gerekirse hobi aşamasında. İçine herhangi bir çıkar ve beklenti karıştırmamaya çalıştığımdan tam olarak istediğim şeyi yapabildiğime inanıyorum. Bu anlamda kamu sektöründe çalışan bir devlet memuru ve evli bir adam olarak müziğe ayırdığım zaman bu nispette oluyor elbette. Eşimle anlaşmamız gereği pazartesi ve çarşamba günleri benim üretim günlerim. Tabiî ilham perilerinin gelişine göre arada bu program esneyebiliyor. 2008 yılında bu işe ilk başladığım zamanlarda evli olmayan ve öğrenci bir adam olarak çok daha fazla zaman ayırabiliyordum, bu nedenden kardeşimle düzenli olarak kavga ederdik hattâ. Ancak o zamanlarda teknik imkânlarım çok kısıtlıydı. Şu an evimde tamamen üretim için ayırdığım bir odam ve bu iş için gerekli ekipmanlar (sampler, midi klavye, ses kartı, monitörler) mevcut. Öğrencilik zamanlarında en büyük hayalim bu ekipmanlara sahip olmaktı. Ancak o zaman çok fazla vaktim varken şu anda da zaman açısından belli kısıtlamalarım söz konusu. Ama ailemle olan mutlu anlarım daha nitelikli üretim yapabilmemi sağlıyor açıkçası.

Son albümün Balina Şarkıları’nın hazırlık süreci nasıldı? Şarkıların oluşması ne kadarlık bir zamanı kapsıyor?
Ben genel olarak elimde belli bir sayıda ve kalite olarak nispeten daha iyi durumda parçalar biriktikten sonra albüm hazırlama kararı alıyorum. Özellikle Balina Şarkıları’nda tam olarak bu şekilde bir üretim süreci oldu. Belli sayıda beat birikmişti elimde; sound bana hep bir su imgesi anımsatmaya başlamıştı. Ben de albümü bu konsept üzerinden şekillendirmeye karar vererek devam ettim. Bu süreç yaklaşık iki üç ayı buldu sanırım.

Albüm ve şarkı isimleri albümdeki temayı fazlasıyla ifade ediyor. Senin bu şarkıları kafanda söz konusu okyanus, balina gibi kavramlarla ilişkilendirmen nasıl oldu?
Bu benim tercihim veya tarzım diyebilirim. Belli bir tema üzerinden albüm hazırlamaya çalışıyorum. Temadan sonra isim de belirleyip, bu tema üzerine de bir araştırma yapıyorum. Bir önceki albümüm olan Sequoia da aynı süreçlerden geçti. Bu albümüm için de balinalar üzerine bir araştırma yaptım. Hattâ sevgili bir dostum bu gidişle doğabilimci olabileceğimi iddia ediyor. Öte yandan bu albüm için Balina Şarkıları adını seçmem aslında benim özellikle kendi yaptığım müziğe bakışımı da ortaya koyuyor diyebilirim; malum balinalar yalnızca birbirlerini duyup anlayabiliyorlar, hem de kilometrelerce ötelerden bile. Ben de, naçizane, müziğe karşı benim gibi hissedenler beni duysun istiyorum.

Bugüne kadar yayınladığın çalışmalara genel olarak baktığımızda kendimizi oldukça karamsar bir atmosferin etkisinde buluyoruz, müzik yaparken nelerden etkileniyorsun?
Çok klasik bir cevap olacak belki ama beni etkileyen hayatın kendisi her daim... Ben yapım itibariyle üzüntü, sıkıntı, tasa gibi negatif duygularımı etrafa yansıtan bir insan değilim. İnancım ve hayata bakışım gereği, tüm sıkıntıların, dertlerin Yaradan’dan geldiğine ve benim için olduğuna inanarak, kendi başıma yine Yaradan’a sığınarak bunların üstesinden gelmeye çalışırım. Belki de bu yüzden istemeden de olsa, sıkıntılarımı müzikle dışa vuruyorum sanırım. Bu anlamda müzik benim için aynı zamanda bir terapi. Belki bu nedenle müziğimde bir karamsarlık söz konusu olabilir.

Özellikle müzikle uğraşmaya başladığım ilk zamanlarda hayatın getirdikleri çerçevesinde, müziğimde ciddî bir karamsarlık olduğunu ben de fark ediyorum. Ama son zamanlarda bu durumu biraz daha aştığıma inanıyorum. Çünkü hayat da değişiyor, insanlar da. Benim de yapmak istediğim müzik bu yolda biraz daha olgunlaşmaya başladı sanırım.

Çalışmalarını Sycho Gast ve ErrorBeatz gibi Türk prodüktörlerle de çalışan Almanya merkezli hip hop şirketi KingSizeBeatz etiketiyle yayınlıyorsun. KingSizeBeatz’den ve onlarla nasıl bağlantı kurduğundan biraz bahsedebilir misin?
Sycho Gast benim kardeşim gibidir. Ben müzik yapmaya ilk başladığım dönemlerde tanıştım Sycho ile, benden bilgisini ve desteğini hiç esirgemedi sağolsun. Zaman zaman kopuşlarımız olsa da çok güzel anlar paylaştık ve paylaşmaya devam edeceğiz inşallah. Önümüzdeki süreçte de Sycho ile bir projemiz olacak gibi gözüküyor bir aksilik olmaz ise...

KingSizeBeatz ile tanışmam da Sycho Gast’ın sayesinde oldu aslında. Sycho üzerinden KingSize’dan Josi (ToneDice) ile irtibata geçtik, konuştuk ve yaptıklarımı dinledi kendisi, beğendi de açıkçası. Sonrasında birlikte çalışma kararı aldık ve Balina Şarkıları albümünün mastering işlemlerini yaptı sağ olsun. Bu da umarım iyi bir birlikteliğin başlangıcı olur.

Sence sadece beat yapmak ve yaptığın beat’lerin üzerine söz yazmak arasında ne gibi farklılıklar var? Müziğine yüklediğin duygu ve düşünceleri yaptığın beat’lerle yeterince aktarabildiğini düşünüyor musun?
Bence, naçizane, duyguları müzikle karşındakine ulaştırmak söz ile bunu yapmaktan daha etkili. Açıkçası bu anlamda ben hiç bir zaman söz yazıp rap söylemeyi düşünmedim, hiç aklımdan bile geçmedi.

Kelimeler yalnızca algılarımız doğrultusunda zihnimizde imgeler oluşturabilir diye düşünüyorum. Yani bir insanın “sevgi”ye dair algısı ne ise “sevgi” kelimesini duyduğunda beyninde o imge oluşur ve bunun üzerinden bir duyumsama yaşar. Ama bence müzikle bundan fazlası yapılabilir. Müzik bir insana daha önce hiç tatmadığı duyguları dahi yaşatabilir diye düşünüyorum. Söz zihinsel bir algılama sürecinden geçerken, müzik tamamen bir duyumsama aslında. Bu nedenle bana müzik hep çok daha güçlü bir silah gibi gelir. Bu yüzden iyi sözler, iyi bir müzik ile birleşirse karşısında hiç bir şey duramaz bence.

Kendi yaptığım müziğe dönecek olursak, müziğime yüklediğim duygu ve düşünceleri yaptığım beat’lere aktarmaya çalıştığımı söyleyebilirim. Umarım bunu daha iyi yapabilecek bir noktaya gelirim.

Yazdığın beat’lerin üzerine vokal yapmak isteyenler mutlaka oluyordur. Bu tür ortak çalışmalar yapmakla ilgili ne düşünüyorsun? Birlikte mutlaka müzik yapmak istediğin isimler var mı?
Elbette oluyor. Eskiden bu konuda elimden geleni yapmaya çalışırdım. Karşımdaki insanda iyi niyet var ise, elimden gelenin fazlasını yapmaya çalışırım. Çünkü ülkemizde bu müziğin “ÖZ”ünü kaybetmeden gelişmesi gerekli, bu nedenle bu işi iyi niyetle yapmaya çalışan herkese elimden gelen yardımı yapmayı bir görev olarak görüyorum. Ancak son dönemlerde bir dejenerasyon olduğu kanısındayım, bu nedenle çok daha seçici olduğumu söyleyebilirim. “ÖZ”e sahip çıkabilecek insanlarla iş yapmak konusunda her teklife açığım. Ancak müzikten öte başka dertleri olan ve iyi müzik yapmak dışında hedefleri olan insanlardan uzak durmayı tercih ediyorum. Bu anlamda Türkiye’den özellikle Ados ile çalışmak isterim, açıkçası onu oldukça samimi buluyorum. Müzikal bilgisi ve altyapısına çok güvendiğim “MT” de benim için ayrıdır. Abluka Alarm’ın yeri de ayrıdır benim için.

Ancak bir beat’imin üzerinde sesini en çok duymak istediğim kişi, Vinnie Paz’dir sanırım, hele İll Bill ile düet yaparlarsa tadından yenmez...

Yerli bağımsız hip hop sahnesi geçtiğimiz seneler içerisinde çok üretken ve aktif bir hâl aldı. Senin son yıllarda dinlediğin favori albümler hangileri?
Ben henüz 9-10 yaşlarında daha Türkçe sözlü rap müziğin Türkiye’de yeni duyulmaya başlandığı 94-96 yıllarından beri piyasayı takip etmeye çalışan ve peşinden koşturan biriyim. Genel anlamda müziğe olan ilgimden ötürü dinleyiciliğimin yanına naçizane üreticiliği de koydum bu süreçte. Ancak ben eskiyi özleyenlerdenim ne yazık ki. Günümüz dünyasında önümüze konulan alışkanlıkların kurbanı oluyor ülkemizdeki hip hop kültürü de yavaş yavaş. Her şeyde olduğu gibi, popülerleşirken “ÖZ”ünü kaybediyor diye düşünüyorum. Popüler demek benim için tüketilip kenara atılan bir şeydir, ülkemizde hip hop’un başına da gelen bu ne yazık ki. Tüketilip kenara atılıyor. Ben yaklaşık 5-6 yıldır çok fazla Türkçe sözlü rap dinlemiyorum açıkçası, belki ben çok muhafazakâr düşünüyorum ama, bizde gelişen hip hop sahnesi değil, hip hop “pazarı” gibi geliyor. Bir meta haline geldi artık hip hop ve pazarlanıyor. Dediğim gibi eskiyi özleyenlerdenim. Şu anda da bu işi hakkıyla yapanlar var elbette, onları tenzih ediyorum tabiî ki. Bu günlerde hâlâ severek Killa Hakan dinleyebiliyorum ben mesela. Ados seviyorum, Saian ve Abluka Alarm oldukça iyi bence. Mt tarzını biraz değiştirse de iyi müzik yapmaya çalışıyor diye düşünüyorum. Doğrudan bir albüm adı veremem sanırım, benim sevdiklerim biraz mazide kaldı galiba. Ama hip hop sahnesini elimden geldiğince takip ediyorum.

ÖNCEKİ Sıkça Sorulan Sorularla Tektosag Records SONRAKİ Müziğe dair kısalar
Bu yazıyı paylaş