Her filmi olay, her yaptığı skandal… Ama bu delirme eşiğine kolay gelinmiyor elbette. İzleyicilerinin önemli bir kısmının sevgi-nefret ilişkisi kurduğu Lars von Trier’in bugünlere kadar gelebilmesine hayret ettirecek olaylar silsilesi ve imza attığı skandalları sizler için derledik…
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
* Trier’in annesi, oğlu sanatçı genlere sahip olsun diye Trier’i, kocasından değil, kocasının patronu olan ve aynı zamanda Danimarka’nın en ünlü bestecilerinden Johan Peter Emilius Hartmann ve Niels Viggo Bentzon’un ailesinden gelen Fritz Michael Hartmann’dan yapmaya karar vermiş.
* Trier, Die Zeit’e verdiği röportajda nüdist ve komünist anne babası sayesinde her şeyi yapmaya hakkı olduğunu söylemiş ve eklemişti: “Okula mı gittim, sarhoş olup sızdım mı, umurlarında değildi.”
* 1995’te Lars von Trier’in ölüm döşeğindeki annesi, oğluna babasının gerçek babası olmadığının bilgisini vermiş.
* Trier’in aylarca izini sürdüğü 90 yaşındaki gerçek babası, Trier’le gerçekleştirdiği birkaç rahatsız edici görüşmenin ardından “Bundan sonra benimle avukatım üzerinden konuş” demiş.
* Trier’in aileyle derdi yetişkinliğinde de sürdü. Karısını hamileyken terk edip, genç ve güzel bebek bakıcısıyla birlikte olmaya başlaması örneğin...
* 1991’de Europa’yı izleyen Speilberg, Trier’e Amerika’daki stüdyosunda çekmesi için bir senaryo gönderdi ve Trier tarafından reddedildi.
* Yaratıcıları arasında bulunduğu Dogme 95 akımının ilk örneklerinden bazılarını çeken Trier, bu örneklerde de akımın manifestosunda da yer alan “Muhakkak bu kurallardan birini boz” maddesine uygun şekilde akımın kurallarını ihlal etti.
* Uçak korkusu nedeniyle hemen her yere kendi karavanı ya da bir başka araçla hareket etti. Bu nedenle Altın Palmiye kazandığı Cannes Film Festivali’ni de (2000) son anda kaçırma tehlikesi yaşamıştı.
* 1999’da Dancer in the Dark’ın çekimleri sırasında sürekli kavga ettiği başrol oyuncusu Björk nedeniyle set sık sık durmak zorunda kaldı. Filmin çekimlerinin bitmesine yakın çıkan bir kavga sonrası film iptal oldu ve iki taraf da birkaç ay sonrasında sakinleşince yarım kalan film tamamlandı.
* Dancer in the Dark ile Cannes’da en iyi kadın oyuncu ödülünü kazanan Björk, o dönemde verdiği bir röportajda Lars von Trier’in kadınları kıskandığını ve onlardan nefret ettiğini söyleyip, filmlerini de bu duyguyla çektikten sonra kanıtları ortadan kaldırmakla suçladı.
* 2003’te Dogville’in çekimleri sırasında Nicole Kidman’la sık sık gerilimler yaşayan Trier, o dönemde sette öldürülen bir hayvan iddiasıyla da gündeme gelmişti. Kidman, henüz Dogville’in çekimleri sürerken, üçlemenin merkezinde yer alan Grace karakterini diğer iki filmde canlandırmayacağını kesin olarak bildirdi.
* 2009’da çektiği ve Tarkovsky’e adadığı Antichrist, Cannes tarihinin kapanış jeneriği sırasında en uzun süre yuhalanan filmlerinden biri oldu. Trier yaklaşık bir yıl sonra filmi yaptığı dönemde çok ağır bir depresyon yaşadığını söyledi ve film için özür diledi.
* Trier’in şimdiye dek hiç gitmediği Amerika’nın ahlak anlayışını masaya yatırdığı üçlemesi, Dogville ve Manderlay’in ardından Alabama’yla (bazı kaynaklarda Wasington olarak da geçer) devam edecekti ama Trier bu filmi hiçbir zaman çekmeyerek üçlemenin kapısını açık bıraktı.
* 2011’de Melancholia ile yarıştığı Cannes Film Festivali’ndeki olaylı basın toplantısındaki meşhur “Hitler’i anlıyorum” çıkışı ile “Persona Nan Grata” (istenmeyen adam) ilan edildi ve festival yönetimi tarafından bir daha festivale davet edilmeyeceği açıklandı.
* Geçtiğimiz aylarda yeni filmi Nymphomaniac’ın Berlin Film Festivali’ndeki basın toplantısına, üzerinde Cannes’ın Altın Palmiye simgesi ve içinde “Persona Nan Grata” yazan tişörtüyle katıldı.